1.Bölüm

26.5K 858 232
                                    

Ben bir drama queen değilim, hatta her şeye ağlayan, olay çıkartan, abartan insanları da sevmem. Genel manada çözüm odaklı, optimist olma gayretinde biriyim. Yer yer pollyannacılık bile yaparım. Çevremde depresif birini görünce de elimden geldiğince uzak tutarım. Kendi içimde şöyle düşünen biriyim; İyi düşün, iyi olsun. Bugüne kadar da fena gelmedim aslında. Üç sene önce anne ve babamı bir yangında kaybedince dahi bu yöntemlerimle herkesten önce toparlandım. İki ablama ve kardeşime destek oldum. Ancak şimdi öyle bir çıkmaza girdim ki ben bile ışık göremiyorum.

Karşımdaki yaşlı, emekli hemşire bize bakıyor, kendince bir hikaye kurgulamış anlatıyordu. Yani koy imdb'ye en az 8 puanı benden. Oturur keyifle izlerim ama böyle gerçek hayattan esinlenmiştir ibaresiyle beraber baş kahraman kısmına da "Nil Akay" yazarsanız, tadım kaçar. Kaçtı da zaten.

Baş hekim oturmuş, karşımızda kıvranıyor. Arkasındaki kadınsa yani eski hemşire, düz bir ifade ile anlatıyordu olanları.

Diyordu ki teyzemiz; Ben seni bile bile başka bir bebekle değiştirdim. O gün doğan başka bir kız bebeğin yerine geçirdim. Bakın bilerek almış, beni başka bir küvöze koymuş.

"Neden teyze?" dedim anın şokuyla. Yani o an öfkem dahi merakımın gerisinde kalmıştı. Yanımdaki iki ablam, bir kardeşim, karşımdaki gerçek annem ve babam, hepsi şokla kadına bakıyordu. Kadında ise zerre pişmanlık görünmüyordu. Düz düz ortamızdaki sehpaya bakıyordu.

"O gün Nergis Hanım ile ilgilenen ebenin yanındaydım ve doğum esnasında bana çığlık atarak, bağırıyordu. Öfkelenmiştim, kimse bana o şekilde bağıramaz."

Gülme Nil, gülme kuzum, ne olur gülme, şu an ciddi bir ortamdasın. Aynen aynen bayağı ciddi. Biz duyduklarımızı algılayamayınca baş hekim titreyen elleriyle bir kağıdı önümüze doğru uzattı ve bıraktı. Sonra da terleyen alnını sildi elinin tersiyle.

"Gülnur hemşire ileri düzeyde bipolar bozukluğu olduğu için işe alındıktan bir ay sonra işten ayrılmış ve uzun bir tedavi sürecine girmiş. O bir ay içerisinde de bir kereliğine sizin doğumunuza girdiğini, sonra da gidip, başka küvözdeki bir bebekle sizin bebeğinizi değiştirdiğini geçen hafta gelerek bizlere bildirdi Timur Bey. Ben de bunun doğruluğunu teyit etmek amacıyla gelmenizi rica ettim."

"Neden durduk yere, seneler sonra gelip de böyle bir şeyi itiraf etsin ki?"

Küçük ablam Umay, aramızdaki en soğuk kanlı kişi olsa da onun bile sesinin titrediğini fark etmiştim.

Hemşire ona baktı düz bir ifadeyle.

"Çünkü Nergis Hanım bebeklerin karıştığını bilmediği sürece ondan bana bağırmasının intikamını alamazdım."

Hala intikam diyordu. Doğum esnasında acıyla bağıran bir kadından intikam alma şekline bakınca... Hemşire deliydi evet. Orası kesin, üstelik bu kindar manyak gelmiş beni bulmuştu.

Gözüm karşımızda oturan Timur Bey ve Nergis Hanım'a kaydı. Timur Bey sıkılmış yumruklarıyla öfkeli gözlerle ne yapacağını düşünür gibi bir doktora, bir hemşireye bakıyordu. Nergis Hanım ise dolu dolu gözlerle bana bakarken göz göze gelmemiz üzerine hıçkırmış ve bir eliyle ağzını kapatmıştı. Anladığım kadarıyla benimle değiştirilen kız çocuğu ise iki yaşındayken hastalanarak ölmüştü. Şimdi Nergis Hanım için, aslında hepimiz için ne kadar zor bir durumda kaldığımız ise ortadaydı. Yani hep çözüm odaklı olan benim bile şu an beynim durmuştu. Ne yapacaktım ki? Ailemi bırakamam ama gerçek annem ve babamı da hiç tanımadan reddedemem. Öylece yüzlerine bakıyordum. Yan tarafımdan gelen hıçkırık sesiyle İnci ablama döndüm. Nergis Hanım gibi o da dolu gözlerini bana dikmişti.

"Ağlama." dedim kısık çıkan sesimle.

"Sen de ağlıyorsun aptal."

Hızla elimi yüzüme götürdüğümde ıslaklığı fark etmiştim. Ben de ağlıyordum gerçekten.

 "Abla."

Kaan'ın sesiyle bu sefer de ona döndüm. Dudakları titriyordu onun da.

"Bizi bırakmayacaksın değil mi?"

İşte ortaya bomba gibi düşen cümlelerden biri de bu olmuştu. Bırakmayacaktım değil mi? Yani bilmiyorum ki. Böyle işler nasıl çözülürdü? Çözümü olur muydu?

Gözlerim tekrar karşıya döndüğünde Timur Bey'in bir an Kaan'a baktığını gördüm. Gözlerindeki merhamet çok geçmeden öfkeye dönmüş ve ayağa kalktığı gibi yumruğunu doktorun masasına vurmuştu. Odadaki herkes olduğu yerde sıçrarken o da ne diyeceğini hesap ediyor gibiydi. Ağzını açıyor, kapatıyor, sonra gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalışıyordu. O sırada tam önüne ufak bir kutu koydu hemşire.

"Doktorumun öfkem için verdiği ilaç, etkilidir... Doktor Bey lütfen su verir misiniz bey amcaya?"

Timur Bey'den büyük olan hemşirenin bu sözleriyle hepimiz farklı duygulara sürüklenmiştik. O anda Timur Bey'in kısık sesi duyuldu.

"Şu kadını çıkartın odadan yoksa hiç istemediğim şeyler yapacağım."

Sessizdi ama o an bağırsa bu kadar etkili olamazdı. Kadın öfkeyle şişeyi alıp, kapıya yöneldi.

"İyilik de yaramıyor size... Nil misin nesin, bence hiç şans verme bu iki manyağa. Biri doğumunda bağırır, diğeri tehdit eder. Öfke kontrolü yok bunların belli ki."

Ben hareketsiz kalırken Umay ablam yerinden fırlamış, bir anda kadının üstüne atlamıştı. Bayağı bayağı atlamıştı. Doktor ikisini ayırmaya çalışırken Umay ablam ardı ardına küfürler ederek kadının beyaz saçlarını yoluyordu. Yaşlılara hürmeti olan biriydi, üstelik bu kadın belli ki akli dengesini yitirmişti ama yine de insanların zıvanadan çıktıkları anlar olurdu. Misal şu an Umay ablam zıvanadan çıkmıştı.

Benimse yavaş yavaş başım dönmeye başlamıştı bile. Sanırım beynim olanları kaldıramıyordu. Ona hak verdiğim için kendimi tutmayı bıraktığımda gözlerim de kararmaya başlamıştı. Son gördüğüm şey ise benimle beraber karşımda oturan Nergis Hanım'ın da geriye doğru düşen başıydı...


İlk bölümde olaylar ortaya çıktı, bir dahakine de artık şoktan çıkmış olurlar diye umuyorum. Artık Allah kerim. İnşallah yazı dilini beğenmişsinizdir, birkaç bölüme de akışını görür kurgumu yorumlarsınız... Böyle böyle güzel bir serüvene başlamış oluruz. Seviliyorsunuz, yorum ve vote şeysilerini de unutmayalım canlar :)

Gerçek Mi Ailem?Where stories live. Discover now