10.Bölüm

9.5K 528 34
                                    

Maç kazasız belasız bitmişti ve eve dönmüştük bile. Kaan ve Emir buzları eritemese bile en azından iletişim falan kurmuşlardı. Odama geçip, yatağıma oturdum. Neden iki çocuğun bu kadar derdine düştüm anlamıyorum. İlla ki çözeceklerdi aralarındaki problemleri ama peki neden ben böylesine bir telaşa kapılmıştım. Acele ediyordum, bocalamak istemediğim içindi her şey ama artık daha normal davranmalı, kaderin bana çizeceği yolu yürümeyi öğrenmeliydim. Koşmam gerektiğinde koşacaktım ama şimdi emekleme zamanımdı, her şey çok yeniydi. Kimseye anne baba demek zorunda değildim, abi demek, kardeş demek... Kimseye bunları borçlu falan değildim. Yine de koşmuştum işte ve şimdi kendimi kaybedecek kadar bunalımda hissediyordum.

Dalgalı bir ruh haline girmiş, bir an gülüyor, bir an ağlıyordum. Bu işi çözmem gerekiyordu. Belki de psikolog randevusu almalıydım.

Ama şimdilik müthiş, harika, fevkaladenin fevkindeki yatağıma yatıp uyuyacaktım.

*

Hafta içi babamın işleri yoğundu, bu yüzden adam akıllı görüşememiştik. Umay ablam ile Ali abim ise gaip bir şekilde iş konusunda anlaşmışlardı. Garip diyorum çünkü Umay ablamın ne olursa olsun işleri yokuşa sürmesini bekliyordum ama kabul etmişti işte. Ali abim bir iki günlüğüne şehir dışına çıkınca da ev iyice boşalmıştı. Biz de annemle alışverişe gittik. Hafta sonu olacak olan davet için hazırlık yapmak gerekiyordu, her şeyden önemlisi ise bana elbise bakacaktık. Tadım kaçıktı yani. Ben sevmezdim bile böyle şeyleri...

Yoğun bir hafta içerisinde Deniz abimle de karşılaşmamıştık neredeyse, sürekli geç saatte geliyordu. Mesaisi uzuyor ya da magazinlerden takip ettiğim kadarıyla gece hayatına devam ediyordu. Hatta bugünlerde Seher Yılmaz denen bir oyuncu ile birlikteydi. Kadın reyting rekortmeni bir dizide başrol oyuncusu ve inanılmaz güzeldi.

Onunla barışmak beni biraz olsun rahatlatmıştı yani başta öyleydi ama şimdi köşe bucak kaçıyordum. Tekrar abi demek zorunda kalacağım diye ödüm kopuyordu. Affetmek ve her şeyi düzene koymak istesem bile kırgındım. Onun da o olaydan sonra eve geç gelip, erken gitmesinden bana karşı mahcup olduğunu seziyordum. Birbirimizden kaçıyorduk işte.

*

Davete saatler kalmıştı. Üstümde beyaz, bence biraz kısa ama anneme göre normal, sade bir elbise vardı. Siyah uzun saçlarım ise arkamda gevşek bir örgüyle toparlanmıştı. Güzel, sade ve bence biraz ilgi çekici olmuştum. Bundan rahatsız olduğumu gören annem ise keyifle gülmüş ve "Davet senin için düzenleniyorum kızım." demişti. Daha da gerildim çünkü tüm gözler üstümde olacaktı.

Hafif bir göz makyajı dışında yüzüme de pek fazla dokunmamıştım. Ben öylece odamda gerginliğimin etkisiyle dört dönerken ablamlar ve Kaan gelmişti içeri. Hepsi çok şıktı.

"Ooo Nil hanım, resmen Erdem olduğun duyurulacak bugün. Bizi tanımazsın artık."

İnci ablamın sözlerine gülerken sarıldık, sonra da diğerlerine sarıldım tek tek. Bir anda odaya Emir girmişti. Ablamlara samimi bir şekilde hoş geldin derken, Kaan'ı görmezden geldi.

"Abla amcamlar, dayımlar falan herkes burada. Davet mekanına gitmeden önce tanışmak istiyorlar seninle."

"Halam da davete katılacak Nil, bizimkileri temsilen gelecek. Kalabalık gelmek istemediler." diye belirtti İnci ablam da. Ailenin en büyüğü halamdı ve anne tarafım da onu sevip, sayardı. Belli ki ortak karar böyleydi. Bir de babaannem vardı ama o da memleketteydi, o yüzden şimdi gelemeyecekti. Dedeler, anneannem ise çoktan vefat etmişti.

Başımla onay verip, derin bir nefes aldım ve yavaşça kapıya ilerledim. Heyecandan kalbim deli gibi atıyordu.

Merdivenleri inip, kardeşlerimle salona girdiğimde çok geçmeden gözler bana dönmüştü. Film sahnesi gibi bir andı. Başrolde ise benim olmam aşırı garipti.

Gerçek Mi Ailem?Where stories live. Discover now