13.Bölüm

8.4K 522 47
                                    

Sonunda gelmiştim işte. Bugün cuma günüydü ve yarın annemin planına uyacaktık. Açıkçası o konu o kadar da can sıkıcı gelmiyordu şu an. Kalabalık olacaktık en nihayetinde. Şimdi daha çok anın heyecanıyla yerimde kıpırdanıp duruyordum. Dün akşam saatlerinde Gökhan abimle gizlice psikolog işini konuşmuştum. Ona dahi söylemek istemiyordum ama ailemin sırları da geçecekti konuşacaklarımda, güvenilir bir yer bulmam gerekiyordu. Magazine bir şeyin sızması fikri korkutucu gelmişti. Ondan da kimseye söylememesi için söz alıp, dersimin olmadığı bugüne randevu ayarlamıştım.

Şimdi ise bekleme alanında kıvranıp, duruyordum. Gereksiz heyecan basmıştı.

Bir süre sonra adımı seslendiklerinde ise derin bir nefes alarak ayağa kalktım. Kapının yanında adı yazıyordu; Irmak Tuna. Oda geniş, ferahtı. Genelde açık renkler kullanılmış, ferah bir ortam sağlanmıştı. Doktor Gökhan abimin yaşlarındaki bir kadındı. Kahverengi dalgalı saçları omzunun üstünde bitiyordu. Alnına da kâkülleri dökülmüştü. Gözleri ise ela rengiydi, ortalama boyda, güzel bir kadındı. Üstünde ise gömlek ve pantolon vardı. Beni güler yüzle karşılayıp, elimi sıktı. Gökhan abim kızın arkadaşı olduğunu, rahatça konuşabileceğimi söylemişti. Hasta mahremiyeti konusunda kendisine dahi bilgi vermeyeceğinin garantisini vermişti.

"Hoş geldiniz Nil Hanım, şöyle buyurun."

Eliyle gösterdiği rahat koltuğa oturduğumda o da çaprazımdaki koltuğa geçmiş, elindeki defter kalemle arkasına yaslanmıştı.

"Hoş bulduk, sadece Nil demeniz yeterli."

Ufak bir tebessümle başını salladı ve yanımızdaki sabit telefona uzandı.

"Bir şey içer misin Nil?"

"Sadece su."

Bana su istedikten sonra bir süre genel muhabbet etmişti, Gökhan abimi sormuştu, rahatlamamı sağlamıştı, o sırada da suyumu getirmişlerdi. Sonra muhabbetin devam ettiğini sandım ben ama elindeki defter ve kalemin baştan beri ara ara hareketlendiğini geç idrak etmiştim. Seans çoktan başlamıştı.

İş daha derin konulara girerken ağlama krizine girmiştim ve kendime inanamıyordum çünkü hayatımdaki sayılı anlardan biriydi bu. Kadınsa bunu bekliyor gibiydi, asla şaşırmamış ve bir süre sessizce kendime gelmemi beklemişti. Özellikle Reyhan annem ve Yahya babamdan söz edince kötü olmuştum. Psikolog bunları aşamadığımı, kardeşlerime karşı sorumluluk hissederek çekmem gereken yası ertelediğimi söylemişti. Yani temizlediğimi sandığım tozu pası yalnızca halı altına süpürmüşüm. Birkaç seans daha yapmamız gerektiğini, bazı tekniklerle konuşarak, yüzleşerek tüm bu sürecin ağırlığından uzaklaşacağımı söylemişti.

"Birlikte aşacağız." diyerek en sonunda güven veren bir gülümseme ile bakmıştı gözlerime. Acıma ve merhamet yoktu, sadece güven vardı. Bu inanılmazdı çünkü sözleri olasılık sunmuyordu bana, olacağı söylüyordu sanki. Ben de ona inanarak o günkü seanstan çıktım ama ağlamaktan yorulduğum için bir süre dinlenmek isteyerek bekleme alanındaki koltuklardan birine geçtim. O sırada da benden sonraki danışanın odaya girişini izledim. Orta yaşlı bir kadındı, yanında da benim yaşlarımda bir çocuk vardı. Dikkatle annesinin koluna girmiş, onu odaya götürmüştü, sonra da geri dönerek bekleme alanındaki yerine oturdu. Burada şimdi sadece ikimiz vardık. Kumral saçlarını tek eliyle karıştırmış, sonra da başını geriye atmıştı sıkıntıyla. Verdiği soluk ile gözlerimi yeniden önüme döndürdüm.

Başım kazan gibiydi, dengesiz ruh halimin artacağından korkuyordum ama bu psikolog bana güven vermişti. Hem aslında öz aileme değil de, daha çok anne ve babamın ölümüne verdiğim tepkiler olduğunu keşfetmiştim tüm bu davranışlarımın. Her şeyin su yüzüne çıkmasını sağlamıştı gerçekler ve bitkin hissediyordum. Beynim yeniden anne ve baba gerçeğine korkuyla yaklaşıyormuş, ikinci kez alışmak ve ikinci kez kaybetmekten...

Gerçek Mi Ailem?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin