16.Bölüm

7.2K 474 22
                                    

Annem hediye işini halletmişti, bense üstümdeki elbiseye bakıyordum odamdaki aynadan. Mavi, askılı, mini bir elbiseydi. Ayağıma ise daha rahat hissedip, elbiseyi de sporlaştırmak adına beyaz spor ayakkabı giyinmiş, saçlarımı da tepeden toparlamıştım. Bileğime bileklik taktıktan sonra küçük çantamı da alıp, aşağı indim. Ali abim ile Deniz buradaydı. Ablamlara ise annem ısrar etse bile gelmemek için bazı bahaneler sunmuşlardı. Tabii bunların bahane olduğunu onları yakından tanıdığım için sadece ben biliyordum.

İkisi de bana baktı ve kaşları çatıldı. Ali abimin ifadesi daha çok istemsiz olmuş gibi hemen toparlandı ve gülümsedi. Muhtemelen beni kıskançlık krizleriyle yormak istemiyordu ama içinde de iflah olmaz bir mağara adamı yatıyordu. Onun mağara adamı kontrol altında olsa da aynı şeyi Deniz için söyleyemem çünkü geldiğimden beri muhatap olduğum tek kişi o mağara adamı olmuştu.

"Gidelim mi?"

"Hazırsan?" dedi Ali abim ve yanıma gelerek koluma girdi. Kapıya yöneldiğimizde arkamızdan gelen Deniz'den ses çıkmaması tuhaf gelmişti. Artık onu dinlemeyeceğimi çözmüştü sanırım. Yüzümde keyifli bir gülümse ile Ali abimin arabasına bindim ve parti alanına doğru yola çıktık.

*

Başım ağrıyor, midem bulanıyor ve ben artık eve gitmek istiyorum diye ağlamak üzereyim. Başlarda çok fazla rahatsız olmamıştım ama ben genel olarak sakinlik seven biriyim ve şu an da çevremde zıp zıplayan bu insanların arasında delirmek üzereyim.

Önümdeki meyve suyunu biraz ileri iterek oturduğum koltukta geriye yaslandım ve bu tarz partilerden kaçta ayrılmanın doğru olduğunu düşünmeye başladım. Saatlerdir buradaydık ve evet kuzenlerimle cidden güzel aşamalar kaydetmiştim. 

Deniz iki saattir esmer bir kadınla flört ediyor, ara ara masaya uğruyordu ve Ali abimle benden bağımsızdı. Ali abim de önce benimle oturmuş, sonra da tanıdık bir kadını görmüş, onun ısrarlarıyla da dansa kalkmıştı. Şimdi ben de tek başıma bir koltukta sakin kalmaya çalışıyordum. Oksijen ve sessizlik istiyordum.

Ben o şekilde dururken karşımda bir hareketlilik oldu ve uzun boylu bir çocuk ile karşılaştım. Kesinlikle boyu dikkat çekiyordu, muhtemelen basketbolcu falandı ve büyük bir gülümseme ile bana bakıyordu.

"Selam, oturabilir miyim?" Sesini duyurabilmek için yüksek sesle konuşmuştu. Ben bir şey söyleyemeden Deniz bir anda çocuğun bir anda arkasında belirmişti. Bu bu gece onuncu kez falan yaşanıyordu herhalde. Bu kadar hızlı olması için gözünü masadan ayırmaması gerekiyordu ki gelen kişiyi yarı yolda tespit edip, harekete geçebilsin. Bu çocuk da Deniz'in kaba sözleri ile masadan kovulmuştu. Yanlış anlamayın küfür etmiyordu onları gönderirken ama kabul edelim ki İstanbul beyefendisi de değildi onları gönderirken. Çocuk gider gitmez bana baktı ve yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu.

"Sıkıldın mı?"

Saatlerdir meyve suyu içip, oturuyorum.

"Hayır." dedim kendimden emin bir şekilde.

İnatla söylediğimi anlamış, ya sabır der gibi bir soluk bırakarak gözlerini üzerimden çekmişti. Çok geçmeden yeniden bana döndü.

"İstersen şoförü arayabilirim, gelir ve seni alır."

Sen de gider esmer kadınla bakıcılık derdin olmadan rahat rahat takılırsın değil mi? Baş belası küçük kardeşi postala ve rahat et...

"Sen?" dedim bir an düşünmeden ve beklemeden de "Yani siz?" diye düzelttim. Kalabalıktaki Ali abime de kısacık bir bakış atmıştım bu sırada. Tanıdık kadın, artık flörtü falandı herhalde çünkü bir tık samimi görünüyorlardı.

Gerçek Mi Ailem?Where stories live. Discover now