32.Bölüm

5.1K 421 20
                                    

Akşam saatlerindeydik, ben gündüz yaşanan o aptal olaydan bir şekilde sıyrılmış, herkesten uzağa kaçmak istemiştim. Başta bunun sadece yaşanan olayla ilgili olduğunu sandım ama öyle değildi. Oturduğum bankta önümdeki sıcak kahveye bakarken yorgunluğumla yüzleştim. Normal olmaya çalışıyordum ama beceremiyordum. Kendimi ikna ettiğim anlar oldu, onları sevdiğimi söyledim kendime, ailemi sevmem gerekirdi çünkü... Kötü insanlar değildi, evet tanıdıkça da hayatımda yerleri sadece biyolojik bir gerçek olmaktan çıkmıştı ama fazlası var mıydı?

Telesiyej ile çıktığım tepede akşamı bulmuştum, hava daha da soğuktu. İçeceğimden bir yudum aldım, o da soğumuştu. Yerine bırakıp, dolan gözlerimi sıktım.

Kendine gel Nil! Saatlerdir buradaydım, merak etmiş olmalılardı ama telefonumu odamda unutmuştum. 

Omuz silktim. Şu an kimse ile konuşmak istemiyordum ama yanıma gelen adam telesiyejlerin yakında duracağını, inebilmem için artık binmem gerektiğini söylemişti. Yanımda olmayan kayak takımımla tek şansım buydu gerçekten de.

Onu başımla onayladım ve tekrar otele gitmek için yola çıktım. Kısa sürede otelin lobisine gittiğimde Emre ile karşılaştım. Rahatlamış görünüyordu, hızla gelip bana sarıldı.

"Neredeydin sen?"

Onun sarılmasına karşılık verip, gözlerimi yumdum.

"Ben yoruldum."

Geri çekilip, yüzümü elleri arasına aldığında ise tuttuğum göz yaşlarımdan biri yanağımdan aşağı süzüldü. Baş parmağı ile onu silip, tebessüm etti.

"O zaman biraz dinlen Nil, koşmayı bırak. Emeklemen gerekiyorsa emekle, istediğinde elinden tutarım ve beraber yürürüz. Ve koşman gerektiğinde yine beraber koşarız."

Tekrar sarıldım.

"Özür dilerim Emre, ben ne yaptığımı gerçekten bilmiyorum. Bazen hiç kendim gibi davranmıyorum. Bugün seni arkadaşım olarak tanıtmam yanlıştı, neden korktuysam... Aptalım."

Gülümsemesi büyüdü ama onun konuşmasına izin vermedim ve uzaklaşıp, elinden tuttum.

"Bizimkiler nerede?"

"Seni arıyorlardı."

"Telefonunu alabilir miyim?"

Bana boştaki eliyle telefonunu verdiğinde İnci ablama otelin kafesinde olduğumu söyledim ve telefonu tekrar Emre'ye verdim. Kısa bir süre sadece kendimi sakinleştirmeye çalıştım ve hepsinin toplandığını tahmin ettiğim sürenin sonunda kararlı adımlarla oraya yürümeye başladım. Emre ne yaptığımı anlayamıyor gibiydi ama yine de sessizliğini korudu. Kafeye girerken elini çekecek gibi olduğunda buna izin vermeyip, daha da sıktım ve bizimkilerin olduğu yere gittim. Annem doğrudan bana sarıldığında boştaki elimi sırtına koyup, karşılık verdim. O sırada arkasında herkes önce rahat bir nefes alsa da sonradan gözleri Emre'nin elini tutan elime kaymıştı. Annem geri çekildiğinde ise o da bir an ellerimize baktı, sonra da merakla bana.

"Nil, neler oluyor? Neredeydin sen bunca saat?"

"Ve neden onun elini tutuyorsun?"

Önce babam, sonra Deniz abim sorusunu sormuştu. 

"Sizinle karşılaşmak istemediğim için uzaklaştım ama bu sefer de sorunumun Emre olmadığını fark ettim... Öncelikle Emre benim erkek arkadaşım, size yalan söyledim, bence çoğunuz bunun yalan olduğunu zaten anladı."

Deniz abim konuşacakken Emre'nin elini bıraktım ve durmasını işaret ettim. Sonra da devam ettim.

"Anne, baba ben evden ayrılıyorum."

Gerçek Mi Ailem?Where stories live. Discover now