21.Bölüm

6.3K 464 42
                                    

Akın haklı!

Bu ikisi aptal aşıklar gibi...

Akın bir bilgisayar başında işine bakarken, ben de yanındaki sandalyeye yan bir biçimde oturmuştum. Böylece tamamen onunla ilgileniyor gibi görünüyordum ama ilerideki Umay ablam ve Ali abim de tamamen görüş alanımdaydı böylece.

Geldiğimizden beri Ali abim birkaç kere ışıklara çarpmış ve onları yıkma tehlikesi ile karşılaşmıştı, Umay ablam ise ondan farksız değildi. Anladığım kadarıyla kimse herhangi bir itirafta bulunmamışlardı ama flörtten de geri kalmıyorlardı.

"Aptal aşık tanımı bunlar için çıkmış olmalı." diye sessizce mırıldandığımda Akın sadece gülmüş, ben de o an gelen bildirim sesiyle telefonumu elime almıştım. Emre yazmıştı. Yüzümde istemsiz gelişen sırıtış ile Akın'ın "Diyene bak." diye söylendiğini duydum ama umursamadan, yanından kalkarak üçlü deri koltuğa attım kendimi.

Birkaç dakika önce annesinin seansının da bittiğini tahmin ederek ne durumda olduğunu sormuştum ve o soruma cevap vermişti.

Nil -  Ee? Irmak hanımdan onay çıktı mı?

Emre - Çıktı, bir süre psikolog defterini kapatıyoruz

Nil - Çok sevindim

Emre -  :)

Evet, şimdi ne diyeceğim peki? Senlik bir şey yok Nil. Numaranı isteyen oydu, takılalım diyen de. Bekle de teklifini yapsın. Hamdi Bey'den bekliyordum sanki teklifi, öyle bir heyecan vardı içimde. Emre yazıyor olunca nefesimi tuttum ve titreyen elimdeki telefonu sıktım.

Emre - Neredesin? Neler yapıyorsun?

Ya ben ilişkiler konusunda berbatım tamam da, Emre neden böyle? Öylece ekrana baktım bir süre. 

Nil - Abilerimden biri fotoğrafçı, onun iş yerindeyim ve Akın'a yardımcı oluyorum. Hani klinikte gördüğün çocuk

Oo Nil Hanım, demek montaj işindeki Akın'a yardımcı oluyorsunuz he? Vay be! Sende ne cevherler varmış da haberimiz yokmuş... Kendi kendime omuz silktim, sonuçta fotoğrafçılık kulübündeydim ve bu işlere o kadar da uzak sayılmazdım.

Aynen öyle, makinenin fotoğraf çeken tuşuna basıyordum mesela.

Bir süre cevap gelmedi ama çevrimdışı da olmadı. Ben de ekrana bakmayı sürdürüyordum bu arada. Mesajı tekrar okuduğumda "abimler" kısmına takılmadığını umdum. Akın'ın kankam diye aradan çıkarsam da abiler konusunda yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Benimle beraber onları da kabullenmek zorundaydı.

Nil - Sen neler yapıyorsun?

Çevrimdışı olduğunda kaşlarımı çattım. Engellese ya şimdi, ne gülerdim... ya da ne ağlardım. Niye yazmıyor bu çocuk!?

O anda çıkan gürültü ile telefonu bıraktığım gibi başımı hızla sesin geldiği yöne çevirdim. Sonunda Ali abim ışıklardan birini kırmayı başarmıştı. Umay ablam da telaşla Ali abimin yanına gitmiş, bir şeyi olup olmadığını kontrol ediyordu. Ali abim de yakınındaki ablamın telaşına keyifli bir gülüşle bakıyordu. Ben biliyorum bu dizinin adını ya? Neydi... Yok çıkaramadım ama kesin izledim daha önce.

Akın'la anlık olarak göz göze gelince aynı anda yüzümüzü buruşturduk ama ikimizin de gözlerinden eğlendiğimiz anlaşılıyordu. Yeniden gelen bildirim sesiyle Umay ablamın Ali abimi atölyenin lavabosuna çekiştirmesini izlemeyi bıraktım. Anladığım kadarıyla Ali abimin eli ufaktan kesilmişti ama ablamın abarttığını Ali abimin ifadesinden çözmüştüm. Şimdi gidip de onların her dizide mutlaka olan pansuman romantizmini bozmama gerek yoktu. Resmen ufacık bir kesik yüzünden ölüm tehlikesi var gibi davranıyorlardı ve ben bu salaklığa inanamıyordum. Öğürme isteğimi bastırıp, telefonuma döndüm.

Gerçek Mi Ailem?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin