15.Bölüm

7.3K 485 46
                                    

Kendime geldiğimde bir hastane odasındaydım, ilk gözüme çarpansa beyaz ışıklar olmuştu. Işıkların arkasından gel gel diyen kimse olmadığını fark edince rahatlayarak etrafıma bakındım, herkes -ablamlar dahil- çevremdeydi. Ben uyanınca aceleyle doktor çağırılmış, o da elinde yeni çıktığını söylediği sonuçlarla odaya girmişti.

"Nil Hanım iyi, korkulacak bir şeyi yok." diye giriş yapınca herkes rahat bir nefes almıştı. "Beyin sarsıntısından şüphelendik belirtilere bakınca ama muhtemelen yaşadığı stres, yorgunluk, açlık gibi durumlardan kaynaklandı. Gün boyu yemek yemediniz mi?"

"Fırsatım olmadı."

"Lütfen bundan sonra daha dikkatli olun, ucuz yırtmışsınız." dedi ve geçmiş olsun dilekleri ile odadan çıktı. Kısa sürede gelen hemşire de açlığım için takılan serumu çıkarmış, taburcu olabileceğimi söylemişti. Böylece kısa sürede ablamlar ve Kaan dahil bizim eve gelmiştik. Şimdi ise hepsi detaylı bir açıklama yapmam için yüzüme bakıyordu. Mahcup ifademle yarı uzandığım koltukta iyice küçüldüm.

"Anlattığım gibi işte, telaş yapmanızı istemedim." derken evin yardımcısı elinde tepsi ile bana yiyecek bir şeyler getirmişti. Hasta muamelesi görüyordum çünkü, üstüme de battaniye falan örtmüşlerdi.

"Kızım... ortada telaşlanılacak bir şey varsa izin ver de telaşlanalım, olur mu? Düşün mesela, bu beyin sarsıntısı ihtimali gerçek olsa ne olacaktı? Bu akşam telaşlanmasından korktuğun ailen hastane koridorunda perişan olacaktı..."

"Allah korusun." diye mırıldandı annem ve yanıma gelip oturarak tepsiyi kucağına aldı. Abartıyordu sanki, ben yiyebilirdim. Annemin verdiği çorbayı içip, babama baktım.

"Özür dilerim, bir daha olmayacak."

Ve nasihatlerle geçen bir akşam bitmişti.

*

Aradan birkaç gün geçmişti ve bugün cumaydı. Psikolog ile seansım vardı. Üstüme haki rengi triko kazak ve kot giyinip, ince kabanımla çıkmıştım evden. Seans saatime birkaç dakika kala da Irmak Hanım'ın odasının önündeki bekleme alanındaydım. Yine samimi bir gülümseme ile karşılamış ve beni dinlemişti. Bu sefer geçen seferden daha iyi hissediyordum.

Odadan çıktığımda geçen hafta annesiyle gelen kumral çocuğu gördüm yine. Benim çıkmamla annesinin koluna girerek odaya doğru götürmeye başlamıştı. Bense kapının yan tarafında geçmeleri için kenara çekilmiştim. Kadın tam yanımdan geçerken benden tarafa sendeleyince hızla koluna uzanıp, destek olmuştum. Bana sıcacık kahverengi gözleriyle bakıp, tebessüm etti.

"Teşekkür ederim kızım."

Sadece başımı hafifçe eğerek gülümsedim ve içeri girip, oturana kadar da destek olmaya devam ettim. O rahatça oturunca da oğluyla beraber odadan çıkmıştık. Kapanan kapıya bakarken kaşlarım hafifçe çatılmıştı. Bacaklarından birinde tuhaflık sezmiştim ama ne olduğunu anlayamıyordum.

"Protez." dedi oğlu. Başımı hızla ona çevirdiğimde koltuklardan birine oturmuş, o da kapıya doğru bakıyordu. Ben ona bakınca kahverengi gözleri beni buldu. Annesinin gözleri gibi sıcak bir ifadeye sahipti. Devam etti konuşmaya. "Trafik kazası geçirmişti, bacaklarından birini kaybetti. Şu anda protez takılı."

Sonra bakışları alnımı buldu. Onun da kaşları belli belirsiz çatılmıştı şimdi. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi ama benim bunu fark ettiğimi görür görmez gözlerini tekrardan karşısındaki kapıya yöneltmişti.

Başımı hafifçe sallayıp, onun kaçırdığı gözlerine bakmaya devam ettim. 

"Bu yüzden mi burada?"

Gerçek Mi Ailem?Where stories live. Discover now