8.Bölüm

10.4K 589 63
                                    

Gün boyu ailemle takılmış, sohbet etmiş ve sık sık gümüştüm ama tüm bunlara rağmen yabancı da hissediyordum ortama. Yani evet ailemdi, iyilerdi ama onları dışarıda gördüğümde veya bu eve misafir olarak geldiğimde daha rahattım sanki. Şimdi bir anda ev sahibisin ve bizim ailemizsin yaklaşımı beni nedense germişti. Sanırım bu his alışkanlıklarımın  değişecek olması ile ilgiliydi.

Normalde akşam vakti pijamalarımla ortalarda dolaşır, mutfağa girip dolapları kurcalardım. Yarısı yenmiş, bayat cips paketi bulunca da kardeşlerimden gizlenerek odama kaçardım çünkü başta Kaan olmak üzere ona bir ortakçı çıkabiliyordu. Şimdi ise salonda hala pijamalarıma kavuşamamamın rahatsızlığı ile önümde çay ve çereze bakıyordum. İçinde yoğun bir kaju miktarı vardı. Ben şimdi içlerinden sadece kajuları seçsem yadırganacaktım sanki ama eski evimde işler tamamen halk standartlarında ilerliyordu.

Görgüsüzlüğümü dışa vurmak istemezken elimi rastgele kaseye atıp, nasibimdeki yer fıstığına razı gelerek ağzıma attım. Sonra da başımı kaldırıp, ev ahalisine baktım. Hepsi rahat eşofmanlarla oturuyordu. Üstümü değiştirmeyi düşünsem de saatin geç olmaya başladığını görüp, vazgeçtim. Zaten yatma vakti yaklaşmıştı.

Bir anda salona giren Vinci ile onun koşa koşa Ali abime gidişini izledim. Sevimli köpek herkese kuyruk sallaya sallaya ortada koşuştururken bir ara bana da uğramıştı. Ve neyse ki Vinci ile biraz oynadıktan sonra yatma vakti gelmişti. Rahatladığımı çaktırmamaya çalışarak odama girdim ve kapıyı kapattım nefesimi dışarı verdim. Kesinlikle güzel bir gündü ama misafir gibi hissetmiştim. Şimdi ise bilinçaltım evini ve odasını arıyordu.

"Burası benim odam. Burası benim evim." diye telkinlerde bulunarak üstüme pijamamı giyinerek yatağa girdim. Tamam eski evimdeki yatağımla bir sorunum yoktu ama şu an üzerinde yattığım şey 'sadece yatak' olamazdı. Birden bire odamı arayan huzursuz yanımdan kurtulmuş ve keyifli bir gülümseme ile yorganıma daha da sarılmıştım. Şimdi iyi bir uyku çekebilirdim işte.

*

"Ve artık bir Nil Erdem'sin." diyen Gökhan abimle beraber nüfus müdürlüğünden çıkmış, arabasına binmiştik. Geçen haftayı düşününce şu anki durumum biraz... ya da bayağı... olağan üstüydü. Haftaya da Hogwarts mektubum gelirdi herhalde.

"Hala olanlara inanamıyorum." diye mırıldandım. Gökhan abim arabayı çalıştırırken güldü.

"Emin ol, hepimiz aynı durumdayız ama senin için çok daha zor olsa gerek ama bunları yemek yerken konuşalım. Söyle bakalım, ne yemek istersin?"

Dün gece evdeki şatafatı hatırladım, sofralara konan aşırı kaliteli malzemeli yiyecekleri ve bu hızdaki değişimi bünyemin kaldıramadığını hissettim. Yatak hariç, o muazzamdı ve bana dünyanın en iyi uykusunu falan vermişti.

"Hamburger yiyelim ama şu zincir olanlarından birine gidelim. Hani adi plastiklerle alıp, kenarında bir yerinde kırık olan sandalyelere oturduklarımızdan. İstiyorum ki yediğim şeyin et olup olmadığından şüphe edeyim, hijyen kuralları hiçe sayılsın."

Gökhan abim kahkaha atarken ona bakıyordum heyecanımı koruyarak.

"Sadece bir gün kaldın bizimle Nil! Bu kadar mı kötüydü?"

O ciddi olmasa da telaşla ellerimi havaya kaldırdım.

"Hayır hayır sizinle alakası yok, sadece yüksek sosyete hayatını bir anda kaldıramayacak gibiyim."

Gülerek başını iki yana salladı ve arabayı çalıştırdı.

"Dediğin hamburgerleri Ali abin sık sık yer, en iyisi bu heyecanını ona saklaman çünkü aç kalmak istemiyorum. Sana fikrini sormamış gibi yapıyor ve istediğim mekana gidiyorum ama merak etme, yüksek sosyeteden kimse olmayacak."

Gerçek Mi Ailem?Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt