63. BÖLÜM

3.1K 269 35
                                    

Günler su gibi akıp gidiyorken hayattan aldığım tüm neşe ve keyif Ferhat'ın gitmesiyle son bulmuştu. Ferhat'ın yokluğu ağırdı, her anımda hissediyordum. Yolda geçen bir Tofaş bile bana onu hatırlatıyordu. Onu her yerden engellemiştim. Bitmişti çünkü. Hem kendini hem de beni bitirmişti. Bana dönmek istese bile istemiyordum onu. 

Onun için o kadar çok kez gururumdan vazgeçmiş, kendimden taviz vermiştim ki bunu bir daha yapmamaya and içmiştim. 

Onu seviyorum, deli gibi seviyorum ama bir ilişki için çabalayan taraf olmayacaktım. Gelecekse o bana gelirdi ama onu o kadar kolay affetmeyeceğimi de biliyordum. Bizi düşürdüğü şu durum için çok çabalaması gerekiyordu. 

Hoş, Ferhat o çabayı gösterecek bir insan da değildi. Bu yaptığı hareketten sonra yapmaz dediğim ne varsa yapacağını göstermişti bana. Ben onu hiç tanımamıştım. 

Mahallede iki kez görmüştüm onu ve tayfasını. Her zamanki kekoluklarına devam ediyorlardı. Zaten onları gördüğüm an yolumu tek bir saniye bile düşünmeden değiştiriyordum. 

Olanları ablama bile anlatamamıştım. O kadar ağır gelmişti ki, düştüğüm duruma acımasını istememiştim. Tartıştık ve ayrıldık demiştim sadece. Ailem de o kadarını biliyordu. Kafasına esti ve beni terk etti diyememiştim. 

Bunu yapmasını ben bile ona yakıştıramamıştım ama o kendine çok güzel yakıştırmıştı. 

Bu sırada sanki bunu bekliyormuş gibi Suna yazmıştı bana. Duygusal boşluğa düşmemi bekliyormuş gibi. Ondan benim ayrıldığımı bildiğini ama beni unutamadığını, daha iyi hissediyorsam yeniden deneyip deneyemeyeceğimizi sormuştu.

Onu zamanında Ferhat için kullanmıştım zaten bu kez de bana yara bandı olmasını asla istememiş ve onu kibar bir dille reddetmiştim. Bu durumu bile o kadar güzel ve tatlı karşılamıştı ki, "Keşke en başında sana aşık olsaydım." dedirtmişti bana. Bu hayatta beni kimse Suna kadar güzel sevmeyecekti. 

Sevilmek sevmek için yeterli değildi işte. Hiçbir zaman olmamıştı.

Müşteriye ilaçlarını nasıl kullanması gerektiğini anlattıktan sonra onu da yollamıştım ki içeriye Ferhat ve annesi girmişti. Bir an, çok kısa bir an Ferhat'a bakma gafletinde bulunsam da anında gözlerimi Şermin teyzeye çevirmiştim.

"Oğuz oğlum, nasılsın?" dedi beni gördüğünde.

"İyiyim Şermin teyze, sen nasılsın?" diye sordum gülümseyerek.

"İyiyim oğlum iyiyim de hastaneye geldik biz de Ferhat'la."

"Geçmiş olsun, neyin var?"

"Kulak ağrısıyla geldim. Doktor ilaç yazdı, bak bakayım da alalım onları."

"Kimliği alayım Şermin teyze." dediğimde Ferhat'a döndü.

"Sana vermiştim oğlum, uzatsana onu." Ferhat'a bakmak yerine bilgisayarak ekranına baktım. Şermin teyze oğlundan aldığı kimliği bana verdi.

"Bize gel davetlimsin, yemek yapayım sana."

"Müsait olursam gelirim bir gün." diye geçiştirdim onu. Ekranda beliren ilaçlara göz attım ve raflardan onları bulup aldım.

"Bunu günde üç kez kulağına damlatacaksın. Bu da tok karnına iki kez." Kalemle ilaçların üstüne yazdım.

"Tamam oğlum."

"On beş lira yapıyor." Ferhat'ın bana doğru yaklaştığını hissettim. Kafamı kaldırıp bakmadım. Bana elli lira uzattığında uzattığı parayı aldım. Kasadan aldığım kağıt paraları yine ona bakmadan geri uzattım.

Şermin teyzeye bakarak, "İyi günler Şermin teyze." dediğimde o da gülümseyerek, "İyi günler." demişti. İkili eczaneden çıktığında sırtımı dönüp raftaki ilaçlarda gözlerimi gezdirdim. Kalbim hızlı hızlı çarpıyordu. Bir an bile bakmamış olmama rağmen varlığı bile tüm vücudumu titretmeye yetmişti.

"Sikeyim." dedim elimi kalbime götürerek. "Geçecek." Kalbimin üstüne vurdum hafifçe. "Geçmek zorunda."

Ama ne zaman?

biraz özletcem bu ikiliyi size arada lazım

ODUN (GAY)Where stories live. Discover now