eleven, you miss your sister.

2.1K 297 119
                                    

Hyunjin, Changbin'den istediği kağıt ve mürekkebi aldıktan sonra Veliahtın ona ayarladığı odadaydı.

Masaya otururken büyük bir iç çekiş odayı doldurdu. Mektuba her zamanki gibi yazmaya başladı. Kardeşi Yejiye neredeyse her hafta mektup yazardı, muhtemelen merak etmişti.

Daha mektuba birkaç cümle yazmışken kağıdı görememeye başladı. Yanaklarından göz yaşları süzülürken eliyle yüzünü kapattı. Kardeşinin iyi olup olmadığını bile bilmiyordu, kağıt parçasında yazan iyiyim ne kadar inandırıcı olacaktı ki?

Kapının çalınmasıyla ne yapacağını bilemeyerek göz yaşlarını silip biraz da olsa toparlanmaya başladı. Burnunu çekip, gel komutunu verdi.

İçeri veliahtın girdiğini görünce dudağını ısırdı. Ağladığını kesinlikle anlayacaktı, başkası anlasa bile bir şey yapmazdı.

Veliaht yanına yaklaştığında yüzüne baktığı ilk an Hyunjin'in ağladığını anladı.

"Neden ağladın, bir şey mi oldu?" Sesi endişeli çıkarken, eli yavaşça yanağını okşadı.

Hyunjin bir şey olmadı anlamında kafasını iki yana salladı ve birkaç cümle yazılmış kağıdı işaret etti.

"Kardeşini çok mu özledin?" Veliahtın bu yumuşak tavırları Hyunjin için garipti, halkından birisi olsa bile kimseye böyle davranmıyordu.

"Jeongin... çok özledim onu-" Söyleyeceği sözün devamı gelmezken gözlerinden tekrar yaşlar süzüldü. Bu kadar sık ağlayan birisi değildi ama konu kız kardeşi olunca küçük çocuktan farksız oluyordu.

Jeongin onun gözünden süzülen yaşları sildi, hâlâ ağlayan prensi kendisine çekti ve onu kollarının arasına aldı. Böyle daha çok ağlamaya başlayan Hyunjin canını yakmıştı. Hyunjin ağlarken sakinleşmesi için elini uzun saçlarında gezdi.

"Jeongin... daha onun nasıl olduğunu bile bilmiyorum!"

"Tamam, sorun yok..." Hyunjin sakinleşene kadar ona sarılmaya devam etti. Bir şeyler yapması gerektiğini hissediyordu.

Hyunjin sakinleştiğinde hafifçe kendisini geri çekti.

"Özür dilerim, bi' an kendimi tutamadım."

"Sorun yok." Jeongin'in yatıştırıcı ses tonuyla derin bir nefes aldı, neredeyse bütün sorunları çözülmüş gibiydi.

"Ağlama daha fazla, gözlerin kızardı. Gel biraz dışarı çıkalım, hava alırsın." Veliaht, Hyunjin'e aldığı bilekliğin takılı olduğu kolunu tuttu.

Birlikte bahçeye çıktılar, Minho ve Jisung da buradaydı ama prens ve veliahtı gördüklerinde oturdukları yerden kalktılar.

"Jisung sen Hyunjin ile burada kal, Minho sende benimle gel." Hyunjin'in kızarmış gözlerinin içine baktı. "Sende daha fazla üzme kendini tamam mı?" Hyunjin artık sakinleşmiş bir şekilde kafa salladı.

Minho Veliahtı takip etti. Burada kaldığı iki haftalık süreçte Jeongin'in emri altındaydı ve ilginç bir şekilde veliahtın askerlerinden daha iyi çalışıyordu. Zaten Hyunjin artık burada olduğu için bundan sonra Jeongin'in emri altındaydı.

"Prens iyi misiniz?"

"İyiyim aslında ama Yeji'ye mektup yazarken Jeongin geldi bende kendimi tutamadım. Yanında çocuk gibi ağladım..."

"Siz ağlarken yanınızda olacak birisi olmasına sevindim. Bence veliaht da sevinmiştir, onun yanında rahat olduğunuz için."

"Yine de keşke bu kadar kendimi kaybetmeseydim, çocuk gibi yanında ağladım."

kingdom, hyunin. ✓Where stories live. Discover now