nineteen, kiss me hard darling.

1.8K 241 173
                                    

uyarı! bu bölüm rahatsız olacağınız şeyler içeriyor olabilir. yani rahatsız olacağınızı sanmıyorum okursanız anlarsınız pek bir şey yok ama ben şimdiden uyarımı veriyorum linç etmeyin beni 🤚🏻

-Düğünden 1 hafta önce,

Jeongin koltukta otururken önünde ayakta duran Hyunjin'in gözlerinin içine baktı. Hyunjin gülerek bir şeyler anlatıyordu. Ne kadar güzel diye düşündü, yavaş yavaş anlattıklarından uzaklaştı.

Elleriyle Hyunjin'i belinden kavradı ve dizine oturttu. Şaşkın yüzüne bakıp sırıttı. Parmaklarını yavaşça prensin dudağına sürttü. Boynundan kavrayıp kendisine yaklaştırdı ve dudaklarını birleştirdi. Jeongin aniden Hyunjin'in alt dudağını ısırdı istemsizce acıyla inledi prens. Kaşlarını çatmış bir şekilde dudağını tutarak Veliahta baktı.

Kıyamayıp önce dudağına, ısırdığı yere bir öpücük kondurdu ardından yüzüne minik minik öpücükler kondurarak devam etti işine. Öpücükleri yavaş yavaş aşağı indi, gittikçe sertleşti. Adem elmasından sonra boynuna sertçe kapattı dudaklarını.

Hyunjin gözlerini kapatmış hissettiği bu inanılmaz duygulara kendisini kaptırmamaya çalışıyordu. Heyecanla kasılan midesiyle inlemelerini tutmaya çalıştı.

"Jeongin..." Bayık bakışlarıyla mırıldandı. Veliaht dudaklarını Hyunjin'in köprücük kemiğine sürttü.

Boynundaki işine ara verip tekrar Hyunjin'in dudaklarına yöneldi. Bu sefer elleri üzerindeki kıyafetten içeri girdi. Belini okşadı, soğuk parmakları yavaş yavaş yukarı doğru çıktı. Öpüşmeye ara verip üzerindeki kıyafeti bir çırpıda çıkardı. Hyunjin'in ağzından çıkacak sesleri engellemeye çalıştığını fark ederek onu biraz daha zorladı.

"Jeongin!" Prens isyan ederek Jeongin'in saçlarına parmaklarını daldırdı. Veliaht memnuniyetle sırıttı, kucağındaki prens artık ağzından çıkacak sesleri engellemiyordu.

Onun kendisiyle uzun uzun oynamasına sinirlenerek kafasını ittirdi ve arkasına yaslanmasını sağladı. Onun yaptığı gibi onunla oynadı, boynuna dişlerini geçirdi. Parmaklarını veliahtın gömleğinde dolaştırdı, bir bir düğmeleri açtı. Siyah gömlek aynı Hyunjin'in üstü gibi yeri boyladı. Prens baştan aşağı Veliahtın vücudunu süzdü. Kaslı göğsünde parmaklarını heyecanla dolaştırdı.

Jeongin kucağındaki Hyunjin ile kalktı, zayıf bedeni yatağa nazikçe bıraktı. Üzerine doğru eğildi.

.
.
.
.

Kolları arasında uyuyan prensin çıplak belini okşayarak düzenli nefes seslerini dinlemeye devam etti.

Hyunjin için çiğnediği bu kaçıncı kuraldı gerçekten bilmiyordu. Daha evlenmeden aynı yatağa giremezlerdi, onlar kaç kere birlikte uyumuştu ve şimdi...

Neyse ki evlenmeleri yakındı, bu fikirin güzelliğiyle tebessüm etti. Uyuyan prensin boynuna minik minik öpücükler bıraktı. Saatin fazla geç olduğunu varsayarak, kolları arasındaki bedene daha çok sarılarak kendisini uykuya bıraktı.

Sabah güneş doğduğunda Hyunjin esneyerek uyandı. Yavaşça Jeongin'in kolları arasından çıktı. Beklediği kadar ağrısı yoktu. Üzerine bir şey geçirip pencereden dışarıya baktı. Etrafta dolanan çalışanlara bakarak çoktan kahvaltı saatinin geçtiğini anlayabiliyordu.

Aynadan yansıyan görüntüsüne gözleri takıldı. Boynunda bir sürü iz vardı, parmakları izlerin üstünde heyecanla gezindi.

"Günaydın." Veliahtın boğuk sesini duyduğunda arkasını döndü. Kendisinde olan izler kadar Jeongin'in vücudunda da olan izlerde dolaştı gözleri.

"Günaydın," mırıldanarak Jeongin'e yaklaştı. "Bu izleri nasıl kapatacağız." Hatırladığı şeyle sesi endişeli oldu.

Jeongin düşünceli bir şekilde gözlerini Hyunjin'in boynunda dolaştırdı. Ardından yataktan kalkıp hızlıca üzerini değiştirdi.

"Geleceğim bekle." Kapıdan çıkıp kardeşinin odasına girdi. Felix yatağa uzanmış şarkı mırıldanıyordu.

"Bir şey mi oldu Jeongin?"

"Bana fular lazım, sende vardı." Felix kardeşinin tuhaf halini süzdü ardından sırıtarak yataktan kalktı ve dolabını biraz karıştırarak fuları buldu.

"Haberin olsun, ben olmasaydım başınıza dert alacaktınız. Kahvaltı vakti annem siz gelmeyince endişelendi, ben Hyunjin'in biraz hasta olduğunu senin de onun yanında olduğunu söyledim."

"Ne- Sen ne biliyorsun?"

"Dün gecenizin baya güzel geçtini biliyorum mesela. Sabah o kadar kapınızı çaldım duymadınız en son yedek anahtarla odaya girdim, bir şey oldu sandım ama siz çıplak bir şekilde sarmaş dolaş yatıyordunuz." Sırıtarak kardeşinin omzuna vurdu.

"Benim kardeşim büyümüş, baya büyümüş." Gülerek Jeongin'i odanın çıkışına ittirdi.

Jeongin odaya geri dönerken kardeşinin ağzının sıkı olmasına şükür etti.

Odaya girdiğinde kıyafetlerini değiştirmiş Hyunjin'in yatakta onu beklediğini gördü.

"Bunu boynuna takarsan gözükmeyecektir." Fuları boynuna takmadan önce dün yaptığı izlerde parmaklarını dolaştırdı. Yatağa oturmuş olan prensin boynuna fuları geçirdi ve istediği gibi bağladı. Şimdi Hyunjin'in boynundaki izler gözükmüyordu.

"Hadi gidelim, kahvaltı yapmadık."

Koridorda ilerlerken kraliçe ve felix ile karşılaştılar. Hyunjin panik halindeydi, bu yüzden Jeongin sakin olması için hafif hafif belini okşadı. Yakalanmaktan korktuğunu anlayabiliyordu.

"Şimdi daha iyi misin Hyunjin?"

"Ah, evet kraliçe sadece biraz başım ağrıyordu o yüzden kahvaltya katılamadım."

"Tamam canım kendine dikkate et." Kraliçe gülümserken Felix, Hyunjin'e göz kırptı. Felix'in her şeyi biliyor olması Hyunjin'i utandırdı ve yanakları hafif hafif kızardı.

Düğüne çok az bir zaman kalmıştı, Jeongin genel olarak iyiydi ve herkes çok heyecanlıydı.

×××

smutun devami nerde diye sovmeyin bilen bilir ben yazmiyorum maslf

o yüzden artik basi benden kalanı sizden yapacak bisi yok 😦🤚🏻

deneme sinavina girmeden atiyorum iyi dilek yollayın imdat

-Jae

kingdom, hyunin. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin