4.

79 52 9
                                    

Buram buram gelen börek kokusu...

Gözlerimi hızla açıp yattığım yerde doğruldum. Etrafıma baktım. Elimi alnıma yapıştırdığımda "Siktir!" Telaşla söylediğim küfürü Arel de duymuştu. Çünkü tam o esnada kapı açılmıştı. Gözlerimi sıkıca yumup bu kadar rezilliğimin bir kabus olmasını istedim.

"Sana da günaydın." Dedi ayak ucuma oturdu.

Dağılan saçlarımı elimle yapabildiğim kadar düzelttim. "Ben..." dedim üstümdeki kıyafetlere baktım. Pijama takımı vardı. Üstümde! Pijama takımı!

Hemen elimde ki örtüyü göğsüme doğru tuttum. "Arel dün gece ne oldu! Biz ne yaşadık?" Diye sordum korkuyla. Bakışları değişti. En kötüsünün olmasından korktum. Avuç içlerim terlemeye başlamışken duruşunu düzeltti ve elleriyle oynamaya başladı.

"Sude biz..."

"Ne biz?" O kadar çok utanmaya başlamıştım ki kafamı deve kuşu gibi örtünün altına sokacaktım şimdi.

"Biz dün gece..."

"Ne biz dün gece Arel? Söyle artık! Çok mu ileri gittik?" Dediğim anda öyle bir kahkaha attı ki mal mal suratına bakmaktan başka bir şey yapamadım. Arel kahkahalarına engel olmaya çalışırken üstüne atılıp vurdum ona. "Neden beni kandırıyorsun! Pislik! Çok kötüsün!" Diye vurmaya devam ederken ellerimi tutmaya çalıştı.

"Dur, vurma... ama yüz halin fena korkmuş haldeydi." Derken gülmeye devam etti. Tam göğsüne vuracağım sırada Arel geriye doğru gidince yumruğumda onunla beraber gitti ve onun bedeni yatağı boylarken üstüne düştüm. Dudaklarım çenesine dokunuyordu. Utanç tüm bedenimi kaplarken artık Arel de gülmeyi bırakmıştı ve ikimizde o şekilde kalmıştık. Hareket edebildiğimde yüzümü boynundan çekip gözlerine baktım.

"Baksana... dün gece ki arzularının esirisin hala. Vücudun bana çekiliyor." Dediğinde pis pis sırıttı. Göğsüne sertçe vurup üstünden doğruldum.

"Madem öyle bir şey olmadı, bu üstümdekiler ne?" Dedim açıklamaya bekleyen bir duruşla.

  "Pijama?"

  "Arel!" Dedim şunu kesmesi için.

  "Tamam, tamam." Dedi sırıtmaya devam ederken. "Umay var en yakın kız arkadaşım. Onu çağırdım üstünü o değiştirdi." Gözlerimi kısarak şüpheyle baktım ona.

  "Sarhoşluğundan faydalanacağımı falan düşünmedin herhalde?"

  "Seni hala o kadar iyi tanımıyorum..." diye cevap verdim. Üstümde ki örtüyü bıraktım. "Çıkar mısın? Üstümü değiştireceğim." Resmen çocuğu kendi odasından kovuyordum.

  "Peki, üstünü değiştir aşağı gel. Kahvaltı hazırladım."

  Başımla onaylamakla yetindim. Arel odadan çıktığı an üstümü değiştirdim.

  Çatalı peynir küplerine her batırdığımda biraz daha parçalanıyorlardı. Dalgındım. Farkındaydım. Çünkü dün gece gördüğüm rüyanın etkisindeydim sanki hâlâ.

  "Sorun ne Sude?"

  Arel'in siyah gözlerine baktım. "Dün gece bir rüya gördüm." Arel boğazını temizledi.

  "Nasıl bir rüya?"

  "Mavi'yi gördüm. Çok yorgundum. Beni kollarında taşıyordu. Sonra ona beni bırakma dedim... O kadar gerçekti ki hala rüya olduğuna inanasım gelmiyor." Arel'in parmakları tekledi. Adem elmasına götürüp hafifçe kaşıdı.

  "Ne güzel... En azından rüyanda görebiliyorsun." Bana bakmadı. Bir daha da bunun üstüne konuşan olmadı.

  Arel bu gün için kendine izin verdiğini, işe gitmeyeceğini söyledi. Beni evime bırakıp 10 dakikaya hazırlanmamı istedi. Altıma siyah dizimden bir karış yukarı da kalan eteğimi üstüme de kahve tonunda ki cropumu giydim. Krem tonlarında olan bez çantamı aldım. Spor ayakkabılarımı da giydikten sonra aşağı indim. Arabasına yaslanmış beni bekliyordu. "Nereye gideceğiz?"

  "İstediğimiz her yere ama akşam için sakladığım güzel bir mekan var."

  "Tamam istediğin gibi olsun umarım beni eğlendirebilirsin." Elimi tuttu ve bir centilmen edasıyla üstünü öptü. "Benim işim seni eğlendirmek matmazel." Güldüm Arel'in böyle yanlarını yeni öğreniyordum.

Arabada seyahat etmeyi seviyordum o yüzden yol bir iki saat sürse bile şikayet etmezdim. Arel arabayı durdurduğunda kırmızı neon renkle yazılmış Red Cafe yazısında gezdirdim bakışlarımı. "Güzel mi?"

  "Ben seviyorum." Dedi omuz silkerek.

  Arabadan inip içeri geçtik. Siyah ve kırmızı tonlarının hakim olduğu kafe sade ve göz alıcıydı. Kırmızı ışıkları ve tamamen siyaha boyanan bir ağaç duruyordu kenarda hemen onun yanında bulunan boy aynasında kendime bakarken buldum. Arel'in sesini duyduğumda başımı hafifçe ona çevirdim.

  "Ne görüyorsun?"

  "İntihar etmiş bir kalp... ölmemiş ama hala yaşıyor. Bir kız var içinde onu yaşatmaya çalışıyor."

  "Bir adam var yanında. Ellerinden tutmuş ona güç olmaya çalışıyor." Dediğinde gözlerinin içine baktım. Gülümsediğinde bende gülümsedim. Şu iki gündür bu kadar çok gülümsemiş miydin Sude? Sanmıyorum...

  Arel'le İstanbul'un en görkemli manzarasına sahip masaya geçmiştik. "Gece olsaydı, boğazı seyretmek isterdim."

  "Sözüm olsun o zaman sana."

  "Söylediğim her şeyi üstüne vazife görüp yapmak zorunda değilsin Arel."

  "Üstüme vazife görmüyorum. Yapmak istiyorum Sude." Dedi Arel'e bir kez daha hayran kaldım. Bu kadar kısa sürede bana verdiği değer çok fazlaydı ve ben bu yüzden sıklıkla kendimi mahcup hissediyordum.

  Arel bana en sevdiği kahveyi espressoyu denetti. Acılığından içemeyip yüzümü buruşturduğumda güldü. "Damağında bozukluk var."

  "Damak zevkime güvenirim."

  "İğrenç." Dedim aldığım bir yudum espressonun üstüne iki bardak su içmiştim.

  Kafede geçirdiğimiz bir kaç saatin ardından sahilde yürürken gördüğüm ilk midyeciye koştum. Bir tane alıp açtım. Arel Bey tavuklu pilav seviyorsa bende midyeye bayılırdım. O benim yanıma ulaşasıya üçüncü midyemi açmıştım.

  "Çok fazla yeme mideni ağrıtacaksın." Dediğinde ona yukardan bir bakış attım.

  "Otuz, kırk tane bile yiyebilirim!" Dediğimde Arel baştan sona beni süzdü.

  "Sen mi?"

  "İnanmıyorsan, yarış benimle." İddialı konuşmuştum ama kendime güveniyordum.

  "Bence bunu söylediğin için pişman bile olacaksın." İşte savaş şimdi başlamıştı. Arel'in ve kendi yediklerime bakıyordum. Birini bitirir bitirmez diğerine geçiyordum. Arel'e baktığımda onsekizinci midyeden sonra artık zar zor çiğneyebildiğini yüzünün garip garip hallere girdiğini gördüm. En sonunda dayanamayıp elini yeter diyerekten salladı ve geri çekildi. Midem o kadar çok doymuştu. Bir lokma daha alamayacaktım bende.

  Sahilin kenarında yürümeye başladık. Gün çok çabuk geçiyordu. Arel'e baktım. "Teşekkür ederim."

  "Ne için?" Dedi anlamadan bana bakarak.

  "Bu gün için, gerçekten çok eğlendim."

  "İstediğin zaman yaparız bunu, sadece gerçekten gülebiliyor musun görmek istedim." Dediğinde ayaklarım yürümeyi bıraktılar. Bedenimi tamamen Arel'e doğru döndüm. "İyi ki arkadaşımsın Arel."

  "İyi ki." Dedi ve omuz silkti.

  Bize yaklaşan sese doğru baktığımda sarışın bir kızın kısa sürede yanımıza varıp Arel'e sarılması bir oldu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken kız kollarını ayırıp Arel'e baktı.

  "Sevgilim.." dedi ve sonrasında şahit olduğum görüntü donup kalmama sebep oldu. Kız, kimseyi umursamadan Arel'i boynundan kendine çekerek dudaklarından öptü...

Kalbin İntiharıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin