27.

26 20 2
                                    

  "Nereye gidiyoruz?" Yola çıktığımız andan beri sorduğum soruların hepsini görmezden geliyordu. Cidden... Şimdi kim kime muhtaçtı? Ben mi ona? O mu bana? Belki de ikimizde çıkarlarımız uğruna...

Daha önce hiç gelmediğim bir kafenin önünde durduğumuzda biz daha arabadan inmeden Yazel kafenin girişinde belirmişti. Hadi ama... Pamir'e o mesajı yazarken bu platin saçlı aptal kızla yüz yüze geleceğimizi düşünmemiştim! Evet Pamir'e bir mesaj atmıştım. Bana tüm gerçekleri anlatması karşılığında onun yanında olacaktım. İlk başta mesajımı bekletmiş ama bir kaç saat sonra benimle buluşmak istediği konumu atmıştı ve bende o konuma gelmiştim. Şimdi de buradaydık.

  Arabadan indikten sonra platin saçlı yapma bebek Pamir'e yaklaşıp sarıldı. İnce tiz sesi kulaklarıma işkence ediyordu adeta. Onların bir kaç metre gerisinde durup selamlaşma gösterilerinin bitmesini bekliyordum.

  Yazel, Pamir'den kollarını ayırdıktan sonra göz bebeklerine takmış olduğu mavi lensleriyle beni süzdü. "Arel'in eskisi de buradaymış!" İğneleyici sözlerle sarf ettiklerinden sonra bunu ona yedirmek için bastığım adımları Pamir yanından geçerken beni tutarak engellemişti. "Artık ikinizde aynı taraftasınız, anlaşsanız iyi edersiniz." Dedi uyarıcı bir tonda.

  "Ne? Onunla iş birliği yapacağımı düşünmedin herhalde abi?"

  "Bende sana bayılmıyorum ve şu an istersem o iğrenç sıfatına daha fazla tahammül etmeden basıp giderim." Dedim sert çıkan sesimle.

  "Geç bile kaldın tatlım! Hala ne bekliyorsun?"

  "Yazel! Kes sesini, içeri geç." Pamir'in bıçak gibi çıkan sözlerinden sonra Yazel'in sesi anında kesilmişti ve hızlı adımlarla arkasına dönüp içeriye yürüdü.

  Pamir omzunun üstünden bana kısa bir bakış attı. "Sende beni takip et, netleştirmemiz gereken konular var."

Yazel'in arkasından giden Pamir'i takip ettim. Kafe gibi görünen ama içine girince daha çok barı andıran mekanı inceledim. Buranın çalışanı olarak düşündüğüm bir kaç kişi Pamir'e doğru yaklaşarak sarıldılar. Sanırım Pamir'in arkadaşıydı. Erkek olanlardan birisi bakışları üstümde gezindiğinde Pamir uyarıcı tonda konuştu.

"Aklından bile geçirme. Kız benimle."

Pamir'in sözlerinden sonra çocuk anladığını ifade edercesine başını salladı ve dışarıya çıktılar. Bu da neydi şimdi?

Pamir, deriden yapıldığını düşündüğüm koltuğa kendini attı ve bana baktı. "Otursana." Diyerek karşısında ki koltuğu bana işaret etti. Söylediğini yaparak koltuğa geçtim. "Sadece merak ediyorum." Dedi dirseklerini dizlerine yerleştirerek bakışlarını bana çevirdi.

"Kararını değiştirme nedenin neydi?"

"Yaptığımın yanlış olduğunu düşünüyordum.. gerçekleri öğrenmek istiyorum o yüzden teklifini kabul ettim."

"Benimle yatacaksın yani?"

"Gitmemi ister misin?" Dedim tek kaşımı ona meydan okurcasına kaldırarak. Hoş bir kahkaha attı.

"Hayır, sadece şaka yapıyorum." Dedi ayağa kalkıp tezgaha yaklaştı ve kendisine dolaptan bir viski çıkararak bardağa doldurmaya başladı. Bardağı eline alıp bana yaklaştı ve uzattı.

"İçki sevmiyorum."

"Keyfin bilir." Omuz silkti ve az önce ki yerine oturarak elinde ki viskiden bir yudum aldı. "Gerçekleri neden benden öğrenmek istiyorsun? Arel varken? Yoksa artık ona da mı güvenmiyorsun?"

Pamir'e neden bunları anlattığımı bilmiyordum belki de artık içimde ki birikmiş acıyı birisine kusmaya ihtiyacım vardı. Bu kişi yine Pamirdi. Arel'in 47 günlük yokluğunda olduğu gibi. O günleri düşündüğümde içimde çok garip bir his oluştu. Şu an karşımda ki Pamir'le o Pamir'in arasında gözle görülür bir fark vardı.

  "Sadece intikam almak için miydi?" Diyerek soruya soruyla karşılık verdim.

  "Anlamadım?" Dedi elinde ki bardağı masaya bırakırken.

  "Benimle sadece Arel'den intikam almak için mi tanıştın? Anlattığın her şey yalan mıydı? Evine gittiğimde bana karanlıktan korktuğunu söylemiştin. İyi olmadığını söyleyip beni öpmüştün... o zaman da sadece rolünü mü oynuyordun?" Dedim çünkü bir zamanlar Pamir'in arkadaşım olduğunu düşünüyordum ve en merak ettiğim şeyi ona sormuştum.

  Kalkıp ona doğru bir kaç adım attım. Tam karşısına geçtiğimde bakışları yukarı kayarak tekrar gözlerimi buldu. Düşünceli görünen ifadesi daha da yoğunlaştı.

  "Arel'in sandığım kadar iyi birisi olmadığını söylemiştin, o zaman anlat bana. Arel'le aranızda tam olarak ne geçti?"

  Pamir'in dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı. "Bunları gerçekten öğrenmek istiyor musun? Eski defterlerin açılması sadece senin için değil herkes için yeni bir felaket yaratabilir, bundan sağ kalacağına emin misin?"

  "Sorduğum soruların hepsine bir cevap istiyorum." Dedim kendimden emin bir şekilde. Daha fazla yalan duymak istemiyordum. Tanrı bana acımıyor muydu? Bir kez olsun doğru bir şeyler öğrenmeye hakkım yok muydu? "Sağ kalmak mı? Pamir Karayel, beni savaş meydanında yüz üstü mü bırakacaksın?"

  Sanki bu sözlerim onun yüzünde bir şeylerin uyanmasına sebep olmuştu. Çene kasının seğirdiğini fark ettim. Aniden elinde tuttuğu viski bardağı tuzla buz oldu. Eline cam parçaları kesen Pamir sadece tek bir noktaya odaklanmış hareketsizce duruyordu. En sonunda kanayan eli yumruk halini aldı ve ayağa kalktı. "Sana tek bir şey soracağım." Gözlerine bakarak devam etmesini bekledim.

  "Düşündüğünden daha büyük bir oyunun içindesin ve ne kadar tehlikeli olabileceğini bilmiyorsun. Sana merhamet ediyorum. Gitmek istiyorsan bu son şansın. Eğer yanımda kalırsan sana geri dönme lüksü tanımam."

  Gözlerinde ki keskinlik tüylerimi diken diken etmeye yetmişti. Ya aklımla hareket edecektim, ya da kalbimin sesini dinleyecektim ve ben aklımla hareket etmeyi seçtim. Kalbim bunun ne kadar yanlış olduğunu haykırsa da onu kilitli bir kapıdının ardında bıraktım ve bir süre de açmayı düşünmüyordum. Bu zamana kadar kalbimi dinlemiştim ve sonuç hep aynıydı; acı.

  Köşede duran çantamı aldım. "Kalacağım yeri göster." Dedim Pamir'e bakarak. Bakışlarında ki ciddilik silinmemişti ama bir süre tereddütte kaldı. Bunu hissetmiştim.

  "Önce sana güvenmem gerekiyor."

  "Yani?"

  "Yapmanı istediğim bir şey var."

  "Ne istiyorsun?"

  Masada duran içkisini eline alıp bardakta kalan son yudumu da içti. "Onu da gece yarısı 12:00 da öğrenirsin, Sindirella kül kedisine dönüştüğünde." Diyerek göz kırpıp sırıttı ve arkasını dönerek gözden kayboldu. O an bir kez daha anladım. Pamir Karayel, tehlikenin ta kendisiydi...

Kalbin İntiharıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin