25.

40 30 3
                                    

Hastane odasında eşyalarımı toplarken zihnimin dağılmış köşelerini nasıl toparlayacağımı düşünüyordum. Artık Arel'in yanında kalamazdım. O ev şu an bana öyle aykırı geliyordu ki, daha fazla orada durmaya devam edemezdim. Peki ya eski evim? Pamir... Hala orada olabilir miydi?

Evet o kötü bir insandı. Arel defalarca kez ondan uzak durmamı istemişti ve ben her seferinde ona daha fazla karşı çıkmıştım. Şimdi ise öyle bir denklemin içindeydim ki, kimin sahte kimin gerçek olduğunu ayırt etmek imkansızdı.

Arel Deniz, yalanlar üzerine kurduğu ilişkiye inandırmıştı beni. Mavi, yıllarca ölü bildiğim onun yaşadığı gerçeğiyle yüzleşmiştim. Ve son olarak Pamir Karayel... Arel'e karşı bu bitmeyen sonsuz öfkesi ve intikam hırsını anlayamıyordum. Bu kadar düşmanca aralarında ne geçmiş olabilirdi ki?

"Tamamen sırlarla dolusunuz beyler."

Çantamı alıp odadan çıkmak için yöneldiğimde bir bedene çarptım. Arel'in bakışları beni bulunca titredim. Bu bakışlar benim çöküşümdü, o benim hem kıyametim hem de cennetimdi.

Yanından çekip gideceğim sırada bileğimi kavrayıp beni tuttu. "Nereye?"

"Evime." Sesimin net çıkmasına özen göstermiştim.

"Olmaz." Siyahlarını asla göz bebeklerimden ayırmıyor tüm odağının ben olduğumu belli ediyordu.

"Nedenmiş?"

"Evin güvenli değil. O şerefsiz dışarda istediği gibi dolaşırken tekrar oraya gelmeyeceğini bilemeyiz."

"Sen... Pamir'in evime geldiğini nerden biliyorsun?" Dediğim Arel elini montumun sağ cebine sokarak telefonumu çıkardı ve yüz hizama kadar kaldırıp hafifçe salladı. Gözlerini bir anlık sıkıca kapatıp açtıktan sonra "Konuşmalarından." Diye yanıt verdi.

"Artık o evde kalmam doğru değil."

"Sude, biz sevgiliyiz?"

"Öyle miyiz Arel?"

"Beni sevip, kokup, öpen kadın sendin." Konuyu daha fazla duygusallığa çekmek istemiyordum çünkü biliyordum ki Arel'e karşı olan duygusal tarafım gardımı indirip bu yalanları eninde sonunda kabullenmemi sağlayacaktı ama ne olursa olsun böyle bir şeyi yapamazdım.

  "Sen o kadını öldürdün." Dediğimde sesime hiç bir duygu katmamaya özen göstermiştim. Tam gideceğim sırada sesi yine kulaklarıma vardı.

  "Aynı zamanda ben o kadını yaşattım da." Dudaklarıma yerleşen buruk bir tebessümle son kez kömür karası gözleriyle buluştum.

  "Evet doğru... Sen o kadını yalanlarla yaşattın."

  "Artık yalan yok."

  "Evet çünkü artık sen yoksun Arel Deniz. Ne hayatımda ne de çevremde."

  "Gece yarısı saat 12:00'da sana duygularımın yalan olmadığını kanıtlayacağım ama önce..." bir kaç adımla aramızda ki mesafeyi kapatıp elimi elinin arasına alarak parmaklarını benimkilere kenetledi. Çatık kaşlarla ona bakmaya başlamıştım ki Arel beni de arkasından sürükleyerek yürümeye başladı.

  "Ne yaptığını sanıyorsun?"

  "Seni evine götürüyorum."

  "Ne?"

  "Pardon, evimize."

  "Bana bu şekilde davranamazsın! Bırak beni!" Arel beni duymazdan gelip arabasına doğru yürümeye başladığında elimi çekiştirmeye devam ettim. En sonunda Arel öyle bir bağırdı ki resmen tüm hastane ayağa kalkmıştı. Dışarıdaki insanlar garip garip bize bakmaya başladıklarında Arel'in gözlerinde ki öfkeyi gördüm. Onu bu derece sinirli görmek o kadar ürkütücüydü ki çünkü karşımda ki adamın gözlerinde gram merhamet yoktu.

Kalbin İntiharıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin