16.

37 30 2
                                    

  Daha ne olduğunu anlayamadan beynimde dalgalanan şokun etkisiyle Arel'e baktım. O Pamir'i yakasından tutmuş, sırtını duvara yapıştırdığında ben hareketsizce yerimde duruyordum. Bedenim tamamen kilitlenmişti, lanet olsun! Birisi bana neler döndüğünü anlatabilir miydi?!

  Allah'tan mekânın bir kaç görevlisi gelerek Arel'i Pamir'den ayırdılar. Bizi nazikçe kovdular ve şimdi dışardaydık. Hafifçe çiselemeye başlayan yağmur yer yer tenime dokunuyor ve elektrik çarpmış hissi yaratıyordu.

  "Biri bana ne olduğunu anlatabilir mi?" Arel'e baktım. "Yumruk atmakta ne oluyor Arel? Kabadayı mısın sen?" Arel beni duymadı ya da duymazdan geldi bilmiyorum Pamir'in üstüne doğru yürüyüp tehditkâr bir ses tonuyla "Sude'den uzak duracaksın!" Diyerek tısladı. Pamir sözlerinin üstünde bir etkisi olmadığını gösterir vaziyette ki rahat tavırlarıyla bana döndü.

  "Ben Sude'ye iyi geliyorum, öyle değil mi güzel kız?" Dediğinde yüzünde gizlemiş olduğu gülümsemeyi dudaklarına ulaşmasa dâhi fark edebiliyordum.

  "Lan senin o ağzını-" 

  "Yeter!" En sonunda dayanamadım ve ellerimi saçlarıma geçirdim. Ben buraya onları tanıştırmak için getirmiştim ama oluşan bu durum sanki bir kabus gibiydi. Hiç bir şey bilmeyip aklımda oluşan binlerce soru işaretine bir yanıt getirememek boktan bir durumdu.

Arel'e baktım. "Öncelikle sen, onunla nasıl bir sorunun var bilmiyorum ama Pamir'e bu şekilde davranamazsın!" Sesim tamamen benim kontrolümden çıkmış ve kendi iradesiyle yükselmişti. Arel sanki bu sözlerime inanamıyormuş gibi bakarken gözlerinde ki öfkenin aynı tazeliğini koruduğunu gördüm. Pamir'e baktığımda burnundan gelen kanı eliyle silmekle meşguldü. "Pamir'in bana bir zararı olmadı, aksine o çok iyi birisi." Arel sanki bunları duymayı bekliyordu. Yağmur yavaş yavaş hızını arttırmaya başladı.

"Görüşmeyiz, sorun değil. Erkek arkadaşın böyle rahat edecekse öyle olsun. Gitsem iyi olucak."

"Geç bile kaldın." Pamir sözünü bitirir bitirmez Arel'in cevabı gecikmemişti.

"Arel'le olan sorununuz beni alakadar etmez." Pamir'den sonra Arel'e döndü bakışlarım. "Ve Pamir benim arkadaşım."

"Sude, Pamir'in nasıl birisi olduğunu bilmiyorsun."

"Onu yeterince tanıyorum." Yağmur damlaları kalınlaşarak üçümüzü de sırılsıklam etmek için ant içmişken Pamir ilerde duran arabasına doğru yürümeye başladı.

"Kırk yedi günde mi tanıdın?!" Arel'in sesi üstümde baskı yaratmıştı.

"Sen ne kadar çok tanıyorsun Allah aşkına Arel?!" Artık bende öfkemi dizginleyemiyordum.

"18 Yıldır!" Dediğinde beynim tüm kelimeleri unutmuş dilim hiç bir cümleye varmıyordu. 18 yıl... İçimden bir ses bilmediğim daha çok şey olduğunu söylüyordu. İkimizde susup birbirimize bakarak sanki söylemek istediklerimizle bakışlarımızla anlatıyorduk birbirimize. Üstünde hissettiğim dokunuşla omzumun üstünden arkama doğru baktım. Pamir arabadasından getirdiği montu üstüme örtmüştü.

  "Hasta olucaksın, gitmeliyiz artık yağmur şiddetlendi." Kendini değil beni düşünerek montunu vermişti.

  "Teşekkür ederim." Dediğimde Arel'in bakışlarının ağırlığını üstümde hissediyordum.   Islanmış saçları anlına yapışmıştı. Her şekilde bir insan bu kadar çekici olabilir miydi? O kişi Arel Denizse evet, olabiliyordu. Şu an bile bu karışık durumda bunu düşündüğüme inanamıyordum.

  Omuzlarımın üstünde ki mont yeri boylarken Arel elimden tutarak beni arkasından arabaya doğru sürüklemeye başladı. "Gidiyoruz."

  Şaşkınlıkla göz bebeklerim açılırken "Arel ne yapıyorsun! Bıraksana elimi!" Dedim ama beni dinlemedi. Arabaya geçtiğimizde arka koltukta duran paltosunu alarak bana uzattı. "Giy şunu." O kadar sinirliydi ki, bu adamın öfke problemi vardı ve bir gün ikimizin de canını çok pis yakacağına adım kadar emindim.

Kalbin İntiharıWhere stories live. Discover now