48

1K 75 38
                                    

Pelinsu kuaförün terasına çıkmıştı. Biraz hava almak istemişti. Gözlerini kapatıp derin bir nefes daha aldı. Sonra da içeriye geçti. Dua onu görür görmez kalkıp boynuna sarıldı. "Abim ne dedi bilmiyorum ama takma." deyip ayrıldı. "Bugün senin düğünün var hem. Biraz heyecanlı olsana."

Pelinsu güldüğünde "Ha şöyle. Gül biraz." dedi. Sır verir gibi kısık sesle "Akşamı düşün hem." dedi ve göz kırptı.

"Terbiyesiz. Abisi kılıklı."

"Olacaklar bunlar gelin hanım. Hadi giyin de endamını bir görelim."

Dua'nın dediğinden sonra kabine ilerleyip gelinliğini giydi. Eşarbını kuaför yapıyordu. Hazırlıkları sonunda bittiğinde Pelinsu, Pelin, Melike ve Dua yan yana gelip bir fotoğraf çektirdiler. Hepsi ayrı güzel olmuştu.

Pelin, Pelinsu'nun kolundan tutup konuşmak için biraz çekiştirdi. Su hemen anlayıp köşedeki koltuğa oturdu. Melike ve Dua resimlere bakıyordu zaten.

"Su, aşağı mahalleden Burak, Selin falan da gelir mi?"

"Emin gelecek Pelin merak etme."

"Ondan sormadım ya!"

"Neyden sordun ya?"

"Polat bilmiyor ya davet ettiğimizi. Kavga çıkmasın diye."

"Tabi tabi. Merak etme bir şey olmaz. Kendi düğününde kavga çıkarmaz."

"Emin misin?"

"Eminim Pelin." dediği sırada korna sesi duyuldu. Pelinsu ayağa kalkıp eteğini toplayarak dışarıya çıktı. Polat siyah takımının içinde çok yakışıklıydı. Gülümseyerek yanına gidip sarıldı. Polat da sıkıca belinden çekip kulağına "Seni kırdıysam affet Mikisu'm." diye fısıldadı.

"Ne kırması ya? Neyse hadi gidelim."

Pelinsu gülüyordu ama elbette kırgındı. Polat'ın bunu fark etmesi de bir adımdı ona göre. Ne kadar sinirli biri olursa olsun onu seviyordu. Sinirinin çok çok fazla olmadığını da biliyordu.

Polat ve Pelinsu arkaya, Alpay Duha sürücü koltuğuna, ön yolcu koltuğuna da Dua oturdu. İstikamet tantuniciydi.  Polat elini Pelinsu'nun elinin yanına uzattı. Avucunu da açmıştı. Pelinsu gülümseyip hemen elini eşinin büyük eliyle birleştirdi. Polat'ın elinde eli küçük kalmıştı. Ne de güzel yakışmıştı eli Polat'ın eline.

Tantuniciye geldiklerinde beraber inip bir masaya oturdular. Polat Pelinsu'nun elini tutuyordu. Pelinsu'ya bakıp "İki tane yiyebilecek misin?" diye sordu.

"Evet."

"Sen mi?" diye onlara karıştı Dua.

"Ne var? Üç tane bile yerim!"

Pelinsu'nun dediğine üçlü gülerken yanlarına gelen tombul amcaya Pelinsu "Bana üç tane tantuni amca." dedi. Polat gülümseyip "Bana da bir tane. Ne de olsa Pelinsu yiyemeyecek." dedi.

"Ben de iki tane." dedi Dua. Alpay Duha şaşkınlıkla yanındaki kıza bakıp "Sen iki taneyi nerene yiyeceksin?" dedi. Dua olmayan göbeğine vurup "Buraya." dedi.

"Sen iki taneyi bitir! Üstüne tatlısı benden." dedi Alpay Duha.

"İstemiyorum. Zaten abimin düğün pastasından on on beş tabak yerim."

"Misafirlere o! Sana değil." dedi Polat. Pelinsu elini hafiften sıktığında ona baktı. "Ne?"

"Ayıp ama. Bırak yesin."

"Bir şey olmaz."

Polat'tan sonra Alpay Duha da hemen "Bana da iki tane." dedi. Tombul amca dörtlüye bakıp "Sizi nerede aç bıraktılar çocuğum? İki aileden aldığım siparişi siz tek öğünde veriyorsunuz." dedi. Dörtlü güldü ve Polat "Kızlar inadına yapıyor ustam. Bitiremezler zaten. İzle ve gör." dedi.

"İyi madem." dedikten sonra gidip siparişlerini hemen hazırladı. Pelinsu üç tantunisini de yediğinde Dua "Biz bunu doyuramayız abi. Almasa mıydık?" dedi. Pelinsu "Sen kendine bak. İki taneyi lop diye gömdün." dedi. "Hem abin de iki tane yedi."

"Sen üç tane yedin!"

"Polat, kardeşine söyle lokmalarımı saymasın."

"Abi, eşine söyle. Onun lokmalarını saymıyorum. Abimin cebini düşünüyorum."

"Hadi kızlar. Düğüne gitme vakti." diyerek sözlü atışmayı bitirdi Polat. Pelinsu gelinliğini toplayarak kalktı. Polat ona yardım ediyordu. Pelinsu sevdiği adama bakıp gülümsedi. Polat hem sözleriyle hem hareketleriyle gerçekten sevdiğini gösteriyordu. Pelinsu elini tuttuğu adamla birlikte arabaya bindi.

Düğün salonundan içeri girip ilk danslarını yapmaya başladılar. Polat; Burak, Selin ve Emin'i görünce sesini sabit tutmaya çalışarak "Hayatım, bunların burada ne işi var?" dedi. Pelinsu "Kimlerin?" dediğinde gözünü eşinin gözlerine odakladı.

"Burak ve Emin'in!"

"Benim misafirim."

"Sevmiyorum onları. Serdargil de var mı?"

"Onlar benim abim. Elbette var."

"Senin çevrende benim sevmediğim insanlarla dolu."

"Polat! Valla yeter ya! Düğününde huysuzluk yapma!"

"Ben huysuzluk yapmıyorum."

"Torunlarıma yazık. Huysuz bir dedeleri olacak."

"Çocuğu yaptık da o kaldı."

"Olur o da."

"Olsun."

"Olsun!"

Polat gülüp "Karavanla Antalya'ya gideceğiz. Orada güzel kamp yeri var. Her şey hazır." dedi. Biraz kısık sesle "Sen hazır mısın?" dedi.

"Terbiyesiz!"

"Sen fesatsın Mikisu. Yolculuk için hazır mısın diye sormuştum ben."

"Polat!"

Mahalleler Arası *Yarı Texting* #F#Where stories live. Discover now