60

710 49 28
                                    

Pelin derin nefes alarak kapıya vurdu. Emin de yanında bekliyordu. Kapı açıldığında annesi sıkıca sarıldı. "Niye yaptın bunu?" diye kısık sesle sordu.

"Babam sinirli mi?"

"Gelin hadi."

Pelin, Emin'e bakıp içeri girdi. Emin de sessizce arkasından girdi. Pelin salona girdiğinde babasının kırgın bakışlarını gördü. Gözleri yavaş yavaş dolduğunda babası ayaklandı. Yanından bir yel gibi geçip gitti. Annesi de babasının ardından gitti. Emin yanına gelip "Gülüm," dedi. "Yapma böyle. Baban sana kıyamıyor, biliyorsun."

Pelin başını salladığında "Babamla sabah konuşurum ben. Yani sanırım." dedi.

"Gülüm, istersen ben de resmi nikah için gün alayım?"

"Nikah mı?" dedikten sonra bir adım geri gitti. "Koyun can derdinde, kasap et! Cidden şu an nikah mı diyorsun?"

"Ne yapayım? Resmi nikah olmadan mı yaşayalım? Zaten çok geç tarihe veriyorlar. Ben senin için dedim, eğer resmi nikah olmadan da yaşarım diyorsan sen bilirsin."

"Hayır!"

"O zaman?"

"Of Emin ya!"

Pelin koridora çıkıp çantasını aldı. Peşinden gelen Emin ne yaptığına bakarken göğsüne fırlatılan kimlikle şaşırdı. "Al ne yapıyorsan yap!"

"Gülüm?"

"Ne!?"

Emin kimliği elinde çevirip Pelin'in eline sıkıştırdı. "Sen sakinleş, sonra konuşalım."

Kapıyı açıp ayakkabısını giyerken Pelin'e baktı. Pelin hem üzgün hem sinirliydi. Ayakkabısını giydiğinde doğruldu. Kapıyı kapatacak zaman Pelin tuttu.

"Emin, özür dilerim. Seni üzmek istememiştim."

"Biliyorum gülüm."

Pelin, Emin'in beline kollarını doladı. Hemen karşılık almıştı. Başını kaldırıp sevdiği adamın yüzüne baktı. Emin başını eğerek alınlarını birleştirdi. Pelin'e bu kadar yakın olması kalbine zarardı. Ya da yarar...

"Pelin." dedi bir nefes vererek. "Hım?" diye bir mırıltıyla karşılık aldı. "Sen bana ne yaptın?"

"Ben bir şey yapmadım Emin Bey. Siz kendiniz bana aşık oldunuz."

"Tüm suçu da bana atamazsın."

"Tabi efendim."

"Pelin."

"Efendim canım?"

"Artık içeri girmelisin."

"Neden?"

"Çünkü her an seni öpebilirim."

"Öpemezsin."

"Öperim, eğer izin verirsen."

Pelin başını geri çekip "Evlenmeden olmaz." dedi. Emin'in sıkıntılı nefesiyle gülüp kimliğini uzattı. "Bu yüzden de bir an önce tarih almalısın sevgilim."

Emin'in sorgulayıcı bakışlarıyla birlikte "Eminim. Git ve tarih al." dedi.

"Neysin?"

"Eminim."

İkisi birlikte gülmeye başladıklarında Pelin başını sevdiği adamın göğsüne sakladı. Bir ömür boyu bu göğüste saklanmak istiyordu. Gülmeleri durduğunda ikisi de aynı anda iç çekti.

"Seni seviyorum Emin."

"Ben de seni seviyorum gülüm."

Pelin, Emin'in kollarının arasından sıyrılıp kapıya yaslandı. Dudağını büzüp ani gelen deli cesaretiyle Emin'in yanağından öpüverdi. Hızla içeriye girip kapıyı örttüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

Emin de kapıya alık alık bakıyordu. Az önce Pelin kendisini öpmüştü, değil mi? Sonra da utanıp kaçmıştı. Yüzünü büyük bir gülümseme kapladığında arabasına doğru yol aldı. Bu kadın bir gün kalpten gönderecekti kendisini.

Pelinsu ve Polat ise o sırada ufak bir tartışma yaşıyordu. "Hanımcılık!" diyen Pelinsu kendini yatağa attı. Üstünü de örttüğünde Polat yanına gelip "Hayır, beycilik!" dedi.

Pelinsu eşine dönüp "Hanımcılık." dedi tekrardan. Polat'ın da kendisine dönmesi ve "Beycilik." demesiyle kollarını açtı. "Gel hayatım, sarıl bana."

Polat, Pelinsu'nun boynuna gömüldü. Huzuruna ermişti işte. Pelinsu kollarını sımsıkı dolayıp gözlerini kapattı. "Hanımcılık kazandı."

"Asıl beycilik kazandı. Yoksa niye beni çağırasın?"

"Sen de geldin."

"İstersen gideyim?" dediğinde Pelinsu kollarını sıkılaştırdı. Polat böylelikle cevabını almıştı. Yüzünde bir tebessüm peyda olurken uykusu ağır gelmişti. Gecenin sonunda kazanansa herkesi esir alan uyku oldu.

Mahalleler Arası *Yarı Texting* #F#Where stories live. Discover now