58

754 53 19
                                    

"Hadi anne!"

"Evladım, sen ne dediğinin farkında mısın?"

"Farkındayım! Gidelim isteyelim işte."

"Bu işler böyle mi olur kuzum? Bunun bir usülü var."

"Anne gelmişim bilmem kaç yaşıma, hâlâ kuzum diyorsun. Hem hadi gidelim. İsteyelim!"

"Tamam tamam." diyen kadın kalkıp televizyon izleyen kocasının yanına gitti. Yanına oturup "İsmet Bey, Emin tutturdu kız istemeye gidelim diye." dedi. Saygı ve sevgisinden hep 'bey' derdi. İsmet Bey de 'hanım' derdi. İsmet Bey narin bir adamdı, oğlunun aksine. Oğlu da tıpkı dedesi gibi sert bir adamdı.

"Şimdi mi?"

"Heye, dellendi gece gece."

İsmet Bey kahkaha atıp "Dedesi kılıklı. Kimmiş istediği kız?" dedi. Kapının diğer taraftan anne ve babasını dinleyen Emin kaşlarını çattı. 'Dedesi kılıklı' da neydi? O ihtiyar gibi huysuz değildi kendisi. Ya da öyle miydi Bunları es geçip anne babasının konuşmasını dinlemeye devam etti.

"Pelin, diğer mahalleden var ya." diyen annesi babasını ikna etmişti. Habersiz olacaktı ama Pelin'in helali olmak istiyordu. Daha bu sabah harama yaklaşmak istemediğini söylemişti.

Emin ailesinin ikna olmasıyla çabucak hazırlanmıştı. Bir çiçekçiye uğrayıp gül buketi yaptırdı. Pelin'in sevdiği sütlü çikolatalardan da aldı. Annesi ve babasını da alıp Pelin'in kapısına dayandı. En önde babası kapıyı çaldığında Pelin'in kendisi açmıştı. Kendisini ve ailesini görünce de koşar adımlarla babasına haber verdi.

Babası huysuzluk etse de şimdi üzerinde gül kurusu elbisesiyle kahve yapıyordu. Pelinsu'ya geldikleri anda mesaj atmıştı. Can dostu da Polat'ı ikna edip gelmişti. Pelinsu, kahve tepsisini kendisine verdiğinde "Hadi hayırlısı olsun gül bahçesi." dedi.

"Ne? Gül bahçesi mi?"

"Ne bileyim yani? Gül buketi, Gül kurusu elbise..." dedi imalı imalı. Onun bu tavırlarına gülüp salona adımladı.

Pelinsu da onun arkasından gidip Polat'ın yanına oturuverdi. Polat kısık sesle "Bu bizim tanıdığımız Emin mi?" diye sordu.

"Şşt, ayıp ama Polat."

"Dut yemiş bülbüle dönmüş resmen."

"Reiscan'ım, hanımcılık her zaman kazanır."

"Ya beycilik kazanırsa?"

"Yo."

"Evde görüşelim Mikisu'm."

"Görüşelim Reiscan'ım."

Polat, Pelinsu'nun elini tutup kendi dizinin üstüne koydu. Polat bakışlarıyla, hareketleriyle, sözleriyle sevdiğini her zaman belirtiyordu. Pelinsu kısık sesle "Seni seviyorum Reiscan'ım." dedi. Pelinsu mekan ve zaman gözetmeksizin söylüyordu.

"Ben de seni seviyorum."

Pelinsu gülümseyip arkadaşına döndü. Elleriyle oynamasından heyecanlı olduğunu anladı. Emin'i gerçekten seviyordu. Emin de onu seviyordu. Yoksa niye yangından mal kaçırır gibi hemen kızı istesin?

Pelin'in babasını ikna etmek epey bir zor olsa da sonun da vermişti kızını. Herkes ayaklandığında "Canımın içini sana emanet ediyorum. Ona gözün gibi bak." dedi. Emin de gülümseyip "Merak etmeyin." dedi. "Acaba diyorum, imam getirip nikahı da kıysak mı?"

"Hayır!"

"Evet!"

Emin'in ve Pelin'in babasının aynı anda cevap vermesiyle ortam tekrardan gerildi. Pelin babasına baktı, bu fikre neden sinirlenmişti ki?

"Bugün dini nikah yarın resmi nikah. Ne aceleniz var?"

Babasının haklı savunmasıyla başını doğru anlamında salladı. Ama sonra kendi kurduğu cümle dank etti. "Harama yaklaşmadım. Şimdi de yaklaşmak istemiyorum."

Ailelerin tartışmasının arasından Emin "Gel kaçırayım seni. Nikahı kıyalım." dedi.

"Olmaz."

"Neden?"

"Babam çok kızar."

"Kendini düşün birazcık da."

"Olmaz Emin. Ben kaçmak değil, kendi evimden babamın rızasıyla çıkmak istiyorum."

"Kaçmayacağız, dini nikahı kıyacağız."

"Olmaz dedim Emin."

"Gülüm hadi. Sen kabul ettiğin an çıkarız buradan," deyip ailelerini gösterdi. "Buradan çıkmazsak baban vazgeçer hem."

Pelin babalarının tartışması yüzünden bir iki adım geri gitti. Pelinsu'ya baktığında gözlerini kapatıp açtığını gördü. O da git diyordu. Ama giderse babası affeder miydi?

Mahalleler Arası *Yarı Texting* #F#Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz