2 |İzlenme Hissi

3.3K 303 178
                                    


Ona baktım. Yüzünde her zamanki hoş gülümsemesi vardı.
Mutlu olduğu gözlerinden bile anlaşılırken, etrafa saçtığı o melekleri bile kıskandıracak gülüşleri, içimi öfke ile dolduruyordu.

O gülüşü gören her gözü oymak istiyordum.
Yanında her zaman birlikte takıldığı arkadaşları vardı.

Eğlenceli bir şeyden konuşuyor olacaklar ki sürekli gülüyorlardı. Aptallar dedim ellerimi yumruk yaparken. Hemen şu an gidip hepsinin canını almak istiyordum o da dahil. Aptal insanlara katlanamıyordum.

Bu dünyadaki en büyük aptal da oydu. Yüzüne gülen herkesi iyi sanıyordu. Oysa ki kimse kimseye bir çıkarı olmadığı sürece iyi olmazdı.

En büyük aptal oydu ama yine de onun yaşamasına izin veriyordum. Onun yaşaması benim yaşamam demekti.

Ayağa kalktı. Gözlerinin önüne düşen bir kaç tutam saçı basit bir hareketle kulağının arkasına koydu. Hareketleri, tavırları, sesi, gülüşü o kadar kibardıki sanki bir peri masalından fırlamıştı.

Arkadaşlarının önünden boş bardakları alıp odadan çıktı. Aptal. Bu insanlara hizmet etmeye bayılıyordu.

Bir kaç dakika sonra dolu bardaklarla geri geldiğinde yine yüzünde o gülümseme vardı. Bazen merak ediyordum sahiden bir insan bu kadar gülebilir miydi?

Dolu bardakları arkadaşlarının önüne bıraktıktan sonra tekrar eski yerine oturdu. Önüne gelen saçlarını geri itip kızlardan birinin söylediği şeye kahkaha attı. Sesi kulaklarımı aşıp kalbime geçerken, yumruklarımı sıktım. Kahretsin. Bu kadar güzel gülmek zorunda mıydı? Bu kadar güzel olmak zorunda mıydı?

Konuşmaya devam ettiler. Bu sefer ki konu ciddi olmalı ki hepsinin suratı gerilmişti. En çokta onun. Ne konuştuklarını tahmin edebiliyorum.
Dün akşam ki avımdan söz ediyor olmalılar.

Sahi ne düşünüyordu acaba? O adamın öldüğünü duyduğunda ne hissetmişti? Sevinmiş olabilir miydi?

Ne konuştuklarını istesem dinleyebilirdim ama gece düzgün uyuyamamıştım ve başım ağrıyordu. Gürültü kaldıracak havamda değildim.

Tekrar ona baktım. Sanki ona baktığımı hissetmiş gibi kafasını benden tarafa çevirdi ama beni görmedi.  Her zaman bana bakıyor ama beni bir türlü göremiyordu.

Oturduğum yerden ayağa kalkıp odadan çıktım. Duş alıp uyumam lazımdı. Polisler dünkü adamı bulmuş olmalıydılar. Polisi arayıp cesedin yerini ben söylemiştim. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum belki de biraz heyecan istemiştim ama beni bulamayacaklarını biliyordum.

🧩

Bazı anlar olurdu. Birinin sizi izlediğini veya dinlediğini hissedersiniz. Etrafınızda kimse yoktur ama o bakışları üzerinizde hissedersiniz.

Çoğu zaman bu duyguyu hissederdim. İlk başlarda delirdiğimi düşünmüş olsam da şimdi umursamıyordum. Bunun sadece benim kuruntum olduğunu biliyordum.

Yine o anlardan birindeydim. Sanki birisi her hareketimi izliyordu. Bunun sadece kuruntu olduğunu biliyor olsam da yine de geriliyordum.

" Duydunuz mu şu aşağı sokakta ki marketin sahibi Tayfun abi dün gece ölü bulunmuş. Biri kalbinden bıçaklamış."

Duyduğum şey ile bir an nefes almayı bıraktım. Korku saniye saniye bedenime işlenirken o iğrenç adamı düşündüm. Ölmeyi kesinlikle haketmişti. Onun gibi insanların yaşaması tamamen saçmalıktı.

"Bende duydum. Sabah babam anlatıyordu. Üzüldüm lan kendi halinde bir adamdı. Kim niye öldürmüş acaba?"

Bakışlarımı Adnan'a çevirdim. O iyi biri değildi demek istedim ama sadece bakmakla yetindim. Dilimin ucuna kadar gelen kelimeleri tutmakta zorlansam da sessizliğimi korudum.

" Valla bu zamanda insanlar birilerini sırf eğlencesine öldürüyor. Manyağın biridir işte. Yoksa kim neden Tayfun abi gibi birini öldürsün?"

Serdar' da meyve suyundan bir yudum alırken sohbete dahil oldu.

Dilimin ucunu ısırdım. İyi miydi? İyi kavramı o adam için çok uzak bir şeydi. O adam şeytanın beden bulmuş haliydi. İnsanları gülen yüzü ile kandıran pisliğin tekiydi.

Yutkundum. Onun nasıl biri olduğunu bir ben biliyordum ve bu durum canımı sıkıyordu.

" Ay korktum ben ya. Gece tek başıma dışarı çıkamam artık."

Melisa'nın sesinin tonundan bile gerçekten korktuğu belli olurken,
" sanki ilk defa duyuyoruz böyle şeyleri" dedi Adnan. Ardından elinde tuttuğu bardağı yere bırakıp devam etti. " Haberlerde her gün böyle şeyleri görüyoruz duyuyoruz."

Serdar' da Adnan'a katıldığını belli edercesine kafasını salladı.
Gizem'in verdiği haber hepsinin dikkatini çekmişti. Sohbete dahil olmayan bir ben birde Erzen vardı.

Sessiz olmasına rağmen diğerlerini ilgi ile dinliyor, arada onaylar anlamda küçük mırıltılar çıkarıyordu ama haricinde konuya dahil olmamıştı.

" E sen ne düşünüyorsun Bade? Çok mu korktun kız yoksa. Yüzün bembeyaz olmuş."

Kafamı iki yana sallarken gülümsemeye çalıştım ama gülmek şu an bana çıplak elle ateşe dokunmak kadar acı veriyordu.

Ağlamak istiyordum. Üzüntüden değil sinirden bağıra bağıra ağlamak istiyordum.
O adam öldüğü için mutlu olduğumu haykırmak istiyordum.

" Üzüldüm sadece" dedim düşüncelerimin tam zıttına . Üzgün değil mutluydum. " İyi biriydi yazık olmuş." İyi biri değildi. Tamamen bunu hak etti.

Adnan anladım dercesine kafasını sallayıp önüne döndü. Bakışlarımı tek tek hepsinin üzerinde gezdirdim.

Gizem'in verdiği haberden sonra hepsi biraz üzülmüş hepsi biraz tedirgin olmuştu. Melisa sanki biri her an bir yerden çıkıp ona saldıracakmış gibi biraz daha Serdar'a yanaşmıştı. Oysa ki eminim öyle bir şey olsa Serdar ondan önce kaçardı. Gizem olduğu yerde sabit kalsa da gözlerinde korku vardı.

Adnan'ın dediği gibi her gün bu tür şeyleri izleyip dinliyorduk ama şimdi duyduğumuz şey bize yakın olan birinin haberiydi. Bu televizyondan izlemek gibi değildi. Ölen adam Tayfun pisliği değil de başkası olsa bende korkar veya üzülürdüm ama hissettiğim tek şey rahatlamaydı.

Belki hissettiğim bu duygu beni kötü birisi yapıyordu ama bu umurumda değildi. Ölen adam da iyi birisi değildi. Neden onun için üzüleyim ki? Bana yaşattığı o korkudan sonra ona nasıl üzülebilirdim? Onun yaptığı kötü şeyleri gördükten sonra nasıl onun için iyi niyet besleyebilirdim?

" Neyse konuyu kapatalım baksana kızlar baya etkilendi."

Çok sürmeden ortamda bambaşka bir konu konuşulmaya başlandığında o kasvetli hava çabucak dağılmıştı.

Melisa bile dakikalar sonra kahkaha atmaya başlamıştı.
Açıkçası bu durum hoşuma gittiği için bende ortama ayak uydurmaya çalıştım ama yine o izlenme hissi bedenimi gererken, bakışları pencereden dışarıya çevirdim. Kimse yoktu. İzlenmiyordum.
Yine de bu his o kadar gerçekçiydi ki bir kaç saniye daha bakmaya devam ettim. Oysa ki görünürde olan tek şey yeşil renkli apartman ve onun perdeleri kapalı penceresiydi. O dairenin boş olduğunu biliyordum.

Yine kuruntu yapıyorum dedim içimden.


KİMSE MASUM DEĞİL  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now