kimse masum değil 26

547 145 14
                                    

Sizi dinliyorum Bade hanım.” Dedi karşımda sakince oturan adam.

Derin bir nefes aldım. Evden çıkarken veya buraya gelirken ki cesaretim yoktu. Korkuyordum.

Aldığım ani kararla  evden çıkıp polis karakoluna gelmiştim. Bildiğim her şeyi anlatacaktım. O canavarın yakalanması için elimden ne geliyorsa yapacaktım. Yapmalıydım. Bunu hayatını benim yüzünden kaybeden herkes için yapmalıydım.

Karşımda oturan adamla özel olarak konuşmak istediğim için onun odasındaydık. Masasında adının ve soyadının yazılı olduğu isimliğin altında büyük harflerle baş komiser yazıyordu.

Bu yaptığım doğru muydu bilmiyordum ama yapacaktım. Belki beni suçlayacaklardı ama umurumda değildi. O canavar sonunda yakalanacaksa suçlanmaya razıydım.

 “ Nasıl anlatacağımı bilmiyorum.” Dedim bakışlarımı adamın yüzüne çıkarırken. O da dikkatle bana bakıyordu. Gözlerinde bir çok duygu olsa da en bariz olan saf meraktı.

 “Önce sakin olun, korkulacak bir şey yok. Sonra ne anlatmak istiyorsanız anlatabilirsiniz.”

Ses tonu yumuşak ve güven vericiydi. Önceki görüşmelerimizden çok farklıydı. Daha bir kaç gün önce Melisa için sorguya alınmıştık ama sanki o zaman ki adamla bu adam farklı kişilerdi.

Ne kadar ertelersem o kadar cesaretim kırılacağı için “kim olduğunu biliyorum.” Dedim.  Dizlerimin üzerinde duran ellerimi yumruk yapıp sıktım.

 “O canavarın kim olduğunu biliyorum.” Dedim tekrar. Bakışları değişti. Daha saniyeler önce yumuşak bakan gözleri şimdi geçen daha karanlık duvardan sert ve buzdan daha soğuktu.

 “Nerden biliyorsunuz?”

Çünkü her şeyin sorumlusu bendim.

Anlatmaya başladım. Beni ilk aradığı günden bu güne kadar olan her şeyi anlattım. Anlattıkça sanki omuzlarımdan kocaman bir yük kalkıyordu.

Ne kadar süre anlatmaya devam ettim ama sustuğumda tamamen tükenmiş haldeydim. Yorulmuştum. İlk defa birine anlatmanın verdiği korku ve rahatlama bedenime ağır gelmişti.

Karşımdaki kişi polisti. Beni suçlayıp, hapse atabilirdi. Bu güce sahipti.

 “ Bu zamana kadar neden sustunuz? Kaç kişinin daha ölmesini beklediniz?”

Sözleri de en az gözleri kadar sertti.

 “Korktum.” Dedim kendimi azda olsa haklı çıkarabilmek için. “Hayatım gayet normalken bir telefon alıyorum. Senin için öldürdüm diyor. Bana takıntılı bir psikopat beliriyor hayatımda ve bu kişi çevremden herhangi biri olabilir. Korktum. Kimseye anlatamadım.”

Gözlerini kapattı. Ardından derin bir nefes aldı.

 “Peki kim bu? İnsanları neden öldürdüğünü öğrendik. Bunu zaten tahmin ediyordum. Asıl soru tam olarak kim olduğu.”

 “ Kim olduğunu bilmiyorum, sadece her gün yüz yüze geliyormuşuz. Konuşuyormuşuz. Bana hem çok yakın hem çok uzakmış. Kim olduğunu defalarca sordum ama söylemedi.”   

 “ Telefon numarası sizde var değil mi?”

Kafamı salladım. Devam etti. “Tamam numarayı sorgulatabiliriz ama eminim ki bir şey çıkmayacak. Amatör değil, her şeyi düşünmüştür.”

“Siz polissiniz ama bulursunuz onu değil mi?”

Gözlerimin içine baktı. “En başta söylemeliydiniz. Sizi aradığı ilk an her şeyi gelip bize anlatmalıydınız. O zaman belki işler bu raddeye gelmezdi. Neyse şimdi bunları başka kimseye anlatmayın. Mümkün olduğuna yalnız kalmayın. Sizi her aradığında aynı şekilde telefonu açıp onunla konuşun. Büyük ihtimalle buraya geldiğinizi zaten biliyordur.”

Sözleri biter bitmez telefonumun zil sesi odaya yayıldı. Kalbim korku ile çarparken çantamın gözünden telefonu çıkardım. O arıyordu. Bakışlarım karşımda oturan adama kayarken onunda bakışları telefonun ekranından ayrılıp gözlerimi buldu.

“ Açın.” Dedi gözlerime bakmaya devam ederken.

Kafamı sallayıp aramayı cevapladım. Ardından sesi hoparlöre verip konuşmasını bekledim.

 “Demek sonunda korkularını yenip polise gittin.” Dedi sanki bu durumla hiç ilgilenmiyormuş gibi. Polise gidip gitmeme umurunda değildi. Polisten korkmuyordu. Kendine güveniyordu.

 “Beni mi izliyorsun.” Dedim sesimin titremesine engel olamayarak.

Güldü. “ Seni her zaman izlediğimi biliyorsun. Bugün evden çıkarken ki yüz ifadesi gördüğümde polise gideceğini anlamıştım. Ama bir şeyi merak ediyorum... Hiç mi polise gidersem sevdiklerime zarar verir mi diye düşünmedin?”

Kanım damarlarımda donarken gerçekten bu u hiç düşünmediğimi fark ettim. Neden? Neden düşünmemiştim. Konuştuğum kişi bir canavardı. Bu detayı nasıl atlamıştım.

 “Korkma Bade. Seni üzen bir şeyi yapmam. Polise gidip gitmemen beni ilgilendirmiyor. Beni ben izin vermediğim sürece bulamazlar.” Durdu. Bir kaç hışırtı sesinden sonra devam etti. “Oğuzhan  denilen polis yanında ve sesim hoparlör de değil mi?”  

Bunları nereden biliyordu?

 “Korkma özel güçlerim yok, tek özel gücüm seni çok sevmek. Benimki sadece tahmin. Umarım o polis sana kötü şeyler söyleyip ağlamana neden olmamıştır, yoksa bir sonraki listemin başında olur. Tahmin edin listem ne olur?”

Neşeliydi. Cidden burada olmam onu korkutmuyordu.

“Bu yaptıklarının bedelini ödeyeceksin.” Dedi karşımda oturan adam. Sinirden alnında ki damarlar şişmiş, çenesi kas katı kesilmişti.  “Seni bulduğumda öldürdüğün onca insanın hesabını soracağım.”

Ben bile sesinin tonundan korkarken o hiç etkilenmeden güldü.

 “ Bulduğunda sorarsın komiser. Tabi bulursan. Ondan önce yıllar önce yetimhanede bırakıp gittiğin kardeşini bul sen.”

 Oğuzhan;

Beyni tüm işlevini kaybederken gözünün önüne gelen görüntüler yıllar öncesine aitti.

İki küçük çocuk vardı o görüntülerde. İkisi de ağlıyordu. Küçük olan ağabey gitme diye ağlarken, büyük olan kardeşini ardında bırakıp gittiği için ağlıyordu. Ama geri dönecekti. Bir gün, biraz daha büyüdüğünde gelip kardeşini buradan alacaktı.

 “Ne düşünüyorsun komiser? Kardeşini mi?”

Sinirli bir nefes alıp “ Kes sesini” dedi. Şu andaki siniri kimeydi bilmiyordu.

Telefonun diğer ucunda ki adam keyiften yoksun bir şekilde güldü.

 “Tamam susuyorum zaten seninle ve senin aptal kardeşinle ilgilenmiyorum. İlgilendiğim tek şey şu an yanında ve sakin onu üzecek bir şey yapma. Şimdi telefonu Bade’ye ver.”

Oğuzhan bu zamana kadar milyonlarca suçlu görmüş milyonlarca suçlu ile konuşmuştu ama ilk defa böyle biri ile konuşuyordu.

Elinde olmadan bu duruma hem şaşırıp hem kızdı. Nasıl bu kadar rahattı?

“Seni bulana kadar bekle.” Dedi telefonu Bade’ye vermeden önce. Ardından telefonu kıza verip ayağa kalktı. O şerefsizi bulacaktı. Bu sonsuza kadar bile sürse bunu yapacaktı.

Kardeşin demişti. Kardeşi olduğunu nerden biliyordu? Kendi bile kardeşini unutmuştu. Bunu itiraf etmek sinir bozucu olsa da doğru olan buydu. Kardeşini unutmuştu. Sahi kardeşini nasıl unutabilmişti? Küçükken kardeşini çok sevdiğini o yetimhanede ayrılırken nasıl ağladığını hatırlıyordu. Sonra ne olmuştu da vazgeçmişti? Tam olarak ne zaman? Bu soruların hiçbirinin cevabını bilmiyordu.

Şimdi o küçük çocuk değildi. Kocaman adam olmuştu. Bir annesi, babası, mesleği vardı.

Ellerini saçlarının arasına götürüp parmaklarının arasına giren bir iki tutam saçı çekti. Sanki bir rüyadan uyanıyormuş gibi hissediyordu.

Odaklanmalıydı. Kardeşi ile mevzuyu daha sonra düşünecekti, şimdi önceliği o katili yakalamaktı.  

KİMSE MASUM DEĞİL  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now