Kimse Masum Değil 9

1.5K 231 29
                                    

Oğuzhan bu dava ile ilgili tüm bilgileri tekrar gözden geçirirken sıkıntı ile iç çekti.
Ortada bir cinayet vardı ama suçlu yoktu. Bir haftadır bir arpa boyu yol alamamıştı ve bu durum ciddi anlamda canını sıkmaya başlamıştı.
Gece gündüz durmadan bu dava ile ilgilenirken ne düzgün yemek yemiş ne de uyumuştu. Bir hafta da bir kaç kilo verdiğini eskiden olan ama şu an bol gelen pantolonun belinden anlıyordu.
Annesi bu halini görse sabaha kadar durmadan söylenir bir bebek gibi eli ile beslerdi. 
Uykusuzluktan ve yorgunluktan göz altları morarmış, teni sararmıştı.

Perişan halde olduğunu biliyordu zira ortağı bunu her gün dile getiriyordu. Hoş ortağı söylemese bile her aynaya baktığında o perişan görüntüyü görüyordu. Yine de şu an önceliği bu davaydı.
Kızın anlattıklarını tekrar düşündü. Adamda garip bir şeyler olduğunu biliyordu ama tacizci bir pislik olmasını beklemiyordu açıkçası.
Bir an kızın yalan söyleyip söylemediğini düşündü ama kızın konuşurken ne kadar zorlandığını görmüştü. Gözlerinde ki korkuyu görmüştü. Yalan olamazdı.
Yine de şu an hiç bir şeye körü körüne inanamazdı.

" Ne düşünüyorsun?"

Ortağının sesi ile kendine gelirken önünde duran dosyayı kenara itip kollarını masaya yasladı. Biraz ara vermeliydi.

" Bu davayı düşünüyordum. Bir hafta oldu ama hâla aynı yerde sayıyoruz. Çok garip değil mi? Mahallede herkes adamı aziz ilan etti. Ama bu kız onun aslında bir sapık olduğunu söylüyor. Bilmiyorum ters giden bir şeyler var." 
Meslek hayatı boyunca bir çok zorlu dava ile karşılaşmıştı ama bu davada onu geren şeyler vardı.

" Kız belki yalan söylüyor. Sonuçta tüm mahalle adam için iyi diyor tek bir kişi kötü diyor."

Oğuzhan nedense kızın yalan söylediğini düşünmüyordu ama yine de bunu dile getirmedi.

" Bu davada beni rahatsız eden bir şeyler var."

" Dava rahatsız edici çünkü. Ortada bir cinayet var ama suçlu yok. Üstelik başka cinayetlerde oluyor ama bu cinayetle bağlantılı mı değil mi bilmiyoruz. Nevzat komiser davayı kapatmak istiyor. Dava ne kadar uzarsa bizim için o kadar kötü olurmuş. Bir şekilde kapatın davayı dedi."

Bunu bekliyordu. Bu gibi durumlarla bir kaç kere karşılaşmıştı. Sinirlensede kafasını onaylar anlamda salladı. Belki de davayı olduğu gibi kapatmak en iyisiydi.

    ❄️

1 Ay Sonra

Ölen ölmüş giden gitmişti. Geride kalanlar hayatına devam etmek zorundaydı. Bir parça mutluluğun peşinde bir ömür harcıyorduk. 
Küçücük bir şeyden bile mutlu olabiliyorken bu kadar çırpınmamızın amacı neydi? Gerçi kelebeğin ömrü bile bir günken o da hayatını dolu dolu yaşamıyor muydu? 

Tayfun Korhan'ın ölümünün üzerinden tam bir ay geçmişti. İlk başlarda herkes onu konuşurken şimdi tamamen unutulmuştu. Sanki öyle biri hiç olmamış, hiç yaşamamış gibi. Suçlu bulunmuş muydu bilmiyordum ama bulunmuş olmalıydı. Zira o günden sonra ne bir polis gelmişti kapıma ne de bir arama.
Açıkçası bu durum işime gelmişti.

Bütün gün ayakta durmaktan ağrıyan ayaklarım artık isyan çığlıkları atmaya başladığında kendimi ilk bulduğum sandalyenin üzerine atıp oturdum.

Güneş şehri terk edeli neredeyse iki saat olmuştu ve ben neredeyse günün ilk ışıklarıyla ayağa kalkmış ve şimdi oturmuştum. 

Kafede hâla bir kaç masa dolu olsa bile çoğunluk boştu. İşten çıkma saatime yarım saat kalmıştı ve ben ciddi anlamda bitik haldeydim. Adım atacak halim yokken yürümem gereken yirmi dakikalık yolu nasıl gideceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

" Bugün çok yoğundu değil mi?"

Karşı sandalyeme oturan kişi ile gülümseyip kafamı onaylar anlamda salladım.
Kenan da aynı şekilde gülümseyip çenesi ile ayaklarımı işaret etti.

" Çok mu ağrıyor?"

" Evet. Bir adım dahi atabileceğimi sanmıyorum."
Ses tonum açımı belli edercesine ağlamaklıydı. Bu halim ona komik gelmiş olacak ki tekrar güldü. Kemanın insanın içini ısıtan bir enerjisi vardı. Kafede işe başlayalı daha iki hafta olmasına rağmen tüm çalışanlarla arkadaş olmuştu. Benim kaç yıldır yapamadığımı iki haftada yapmıştı.

" Sen hiç yorgun değilsin herhalde." Dedim etrafa kısa bir bakış atıp. Patrona yakalanmak istemiyordum. Adam azrailden beterdi.

" Yorgunum."

" Hiç belli etmiyorsun."

Güldü. " Yorgunum ama garip bir şekilde enerji doluyum da bilmiyorum."
Gerçekten garipti. Bu iki hafta içerisinde onu bir kez bile yorgunluktan şikayet ederken görmemiştim. Üstelik aynı benim gibi bütün gün ayakta çalışıyordu. Belki benden bile fazla çalışıyordu ki benim yetişemediğim masalara da o bakıyordu.

" Keşke bende öyle olabilsem."

" Sen çok zayıfsın kendinle beni bir tutma. Kuş kadar bir şeysin yorgun olman çok normal."

Bu konuda haklıydı. Normalde çok zayıf biri değildim ama onunla yan yana geldiğimizde oldukça zayıf görünüyordum. Kilolu değildi ama yapılıydı. Onu ilk goren herkes bütün gününü spor salonunda harcadığını düşünebilirdi. Adamın bir kolu bile benim belim kadardı neredeyse.

" Ben zayıf değilim." Dedim ve ekledim. " Sen çok irisin."

Kenan'la çıkış saatimize kadar muhabbet ettik. Gerçekten hoş biriydi. Üzerimizi değiştirip kafeden çıktığımızda hemen kafenin önünde duran motoruna ilerledi.

" İstersen seni eve bırakabilirim." Dedi kaskını eline alırken. Aslında bunu isterdim zira adım atmaya bile halim yoktu ama yine de reddettim.
Kenan hoş biri olsa da sonuçta onu tam anlamı ile tanımıyordum.

" Teşekkür ederim. İlerde durak var otobüse binerim."

Israr etmedi. İyi akşamlar dedikten sonra motoruna bindi.
Motorun güçlü sesi sokakta yankılanırken onu arkamda bırakıp yürümeye başladım.

Hayatım bu aralar hiç olmadığı kadar sakin ilerliyordu. Babamlara aram iyiydi. Yengem garip bir şekilde bana karşı iyiydi. Arkadaşlarımla aram iyiydi ve en önemlisi o izlenme hissi gitmişti.

Tek sıkıntı patronumun yerli yersiz attığı fırçalardı. İlk başlarda herkesin içinde bağırması zoruma gitse de bu duruma artık alışmıştım. O böyle biriydi.

Durağa geldiğimde otobüsü beklemek ve yürümek arasında kararsız kalmıştım. Otobüsün ne zaman geleceği belli olmadığı için gelse bile tıklım tıklım dolu olup ayakta gideceğim için bir yanım yürümemi istiyordu zira o kalabalıkta ayakta gitmek belki yürümekten daha can sıkıcı olacaktı.

Bir iki saniye düşünüp yürümeye başladım. Ayaklarım her türlü sızlayacaktı. Cebimden kulaklığını çıkarıp kulağıma taktım. Bu haftaki favori şarkılarımdan en sevdiğimi açıp müziğin ses seviyesini yükselttim.

Bu şekilde yürüyüş yapmayı seviyordum. Genelde sakin müzikler dinlerdim ama dinlerken de müziğe son ses verirdim. Bazen şarkıya eşlik ederdim bazen de sadece dinlerdim. Ruh halime bağlı olarak değişiyordu.

Şimdi sadece dinliyordum. 

KİMSE MASUM DEĞİL  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin