KİMSE MASUM DEĞİL 14

1K 180 56
                                    

Bağırış ve ağlama sesleri kulağıma dolarken, ben kilitlenmiş gibi tek bir noktaya bakıyor, az önce gördüğümüz şeyin gerçekliğini sorguluyorum. Gerçek olamazdı değil mi?

Burak ölmüş olamazdı. Evet kötü biriydi ve ondan ölümüne nefret ediyordum ama ölmüş olamazdı. Daha bir saat önce yanımızda gülüp konuşurken şimdi bu olamazdı. Öldü dedi kafamın içinde bir ses. Öldüğünü biliyorsun. Kabul et. Ölmesini sen istemiştin.

Kafamı iki yana salladım. Hayır. Ölmesini istememiştim. Evet hayatımızdan sonsuza kadar çıkmasını istemiştim ama ölmesini istememiştim.

Tamam işte dedi o ses. Sonsuza kadar çıktı hayatından. Kabul et mutlusun, istediğin oldu.

İstediğim bu değildi. Mutlu değildim. Diğerlerine baktım. Cenk bir köşeye çökmüş deli gibi bağırarak ağlıyordu. Burak'ın öldüğünü duyduğunda inanamamıştı ama cansız ve bedeninden ayrı kafasını gördüğünde adeta delirmişti. İlk bir kaç saniye donmuştu. Daha sonra ise bağıra bağıra ağlamış kendini yerden yere atmış ve sinir krizi geçirmişti. Burak'ı gerçekten seviyor olmalıydı.

Polisi ve sağlık ekiplerini kim aramıştı bilmiyorum ama bizi o odadan çıkaran şey polislerdi. Biz çıkarken sağlık ekipleri gelmişti. Herkes gibi onlarda ilk gördükleri an donup kalmışlardı. Hatta erkek sağlık görevlisinin küfür ettiğini bile duymuştum.

Melisa bayılmıştı. Gizem ise şokta gibiydi. Başında bekleyen sağlık görevlisi ve polisin dediklerine, sorduklarına herhangi bir tepki vermeden sadece ellerine bakıyor kendi kendine mırıldanıyordu.

Adnan bile mantığını kaybetmiş gibiydi. Serdar ve Erzen bir köşede ağlıyordu.

İyi olan tek sensin dedi yine. Neden? Neden sende ağlamıyorsun? Neden Melisa gibi bayılmadın? Neden Cenk gibi kriz geçirmedin? Neden Gizem gibi şoka gitmedin? Serdar ve Erzen kadar ağlamadın? Neden Adnan gibi küfürler savurup oraya buraya yumruk atmadın? Neden öylece duruyorsun?

Yutkundum. Gerçekten iyi miydim? Evet o odada bende bağırmış, çığlık atmış ve ağlamıştım ama şu an garip bir şekilde boş hissediyordum. Sanki Burak öyle korkunç bir şekilde ölmemiş, kafası ayaklarımızın dibine düşmemiş, cansız gözlerinin içine bakmamış gibiydim. Sanki bunların hepsini bir filimde izlemiştim ve film bitince etkisi de bitmişti. Burak'ı sevmiyordum ama yine de böyle ölmesini istemezdim.

"Sizinle tekrar karşılaştık ne tesadüf."

Kafamı kaldırıp konuşan polise baktım. O polisti. Gözlerinde ki garip bir duygu ile bana bakıyordu. Bakışını sevmemiştim. Cevap vermedim. Konuşmak istemiyordum.

"Bade Erez'di değil mi adınız? İyi misiniz? Bir kaç soru sormam gerekiyor, diğer arkadaşlarınız şu an konuşabilecek durumda değiller ama siz cevaplayabilirsiniz sanki?"

Ses tonu iğneleyiciydi. Diğerleri dağılmışken ben neden iyiydim? Büyük ihtimal o da bunu merak ediyor, hatta bunu garip bulup benden şüpheleniyordu.

" Şu an konuşabileceğimi sanmıyorum." Dedim ve ekledim. " malum bir arkadaşımız öldü."

Arkadaşın değildi. Yalan söylüyorsun. Ondan nefret ediyordun. Üzgün değilsin.

Ses konuşmaya devam etti ama dinlemedim. Evet arkadaşım değildi. Ondan nefret ediyordum çünkü kötü biriydi. Neden kötü birini seveyim ki? Yine de sonunun böyle olmasına üzülmüştüm. Kötü biriydi ama ölmeyi hak edecek kadar kötü müydü bilmiyordum.

" Tamam o zaman. İyi olduğunuzda lütfen bize yardımcı olun."

Polis yanımdan ayrılırken bir an ne yapmam gerekeni bilemedim. Kafamın içinde sanki deprem oluyormuş gibi hissediyordum. Her şey birbirine girmişti. Şimdi ne yapmamız gerekiyordu?

KİMSE MASUM DEĞİL  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now