4 |Kan Kokan Eller

2.2K 277 78
                                    

Bir çok can almıştım. Ellerime bulaşan kan o kadar fazlaydı ki öldükten sonra tekrar dünyaya gelsem bile o kanın izlerini hâlâ taşıyabilirdim.

Olduğum durumdan pişman değildim. Bir çok can almıştım, bir çok can almaya devam edecektim. Tanrı değildim ama öyle pis insanların yaşamasına izin veremezdim.

" Polisler katili hâlâ bulamamış. Sizce kim olabilir?"

Konuşan onun arkadaşlarından sırıktı. Adını bilmiyordum zira adını bileceğim kadar değerli değildi. Bana göre herhangi bir böcekten farksızdı. Diğerlerine göre daha uzun olduğu için sırık demek daha kolaydı.

Bu olaya en çok kafa yoran o gibiydi. Aptal. Poliscilik oynamaya bayılıyordu.

" He la. İki gün oldu ama hâlâ bir şey bulamamış olmaları garip. İşin ilginç yanı ölen başka insanlarda varmış. Hatta sırf bunun için yeni bir polis memuru atanmış buraya."

Bu seferki içlerinde en meraklı olandı.

O her zaman olduğu gibi sessizdi. Aptal. O pis adamın nasıl biri olduğunu bildiği halde susmuştu.
Aptal insanlara cidden dayanamıyordum. Öfkeli bir soluk aldım.

" Gelen polis oldukça yakışıklıymış. Bizim komşunun kızı görmüş aşık oldum diyordu."

Bu sefer konuşan kızdı. Ses tonu o kadar tiz ve rahatsız ediciydi ki o her konuştuğunda kulaklarımı koparma isteğimi zor bastırıyordum. Aslında onun ses tellerini koparmak daha iyi bir fikirdi ama öyle bir şey yaptığımda Bade'nin üzüleceğini bildiğim için kendi kulaklarımı koparmak daha olası görünüyordu.

Onun üzülmesini istemiyordum. Gülmesi sinirimi bozsa da üzülmesi daha can sıkıcıydı.

" Ah siz kızlar. Ortada kimliği belirsiz seri katil olma ihtimali var, siz tutmuş yeni gelen polisin yakışıklılığını konuşuyorsunuz."

İstesmesem de bu sefer sırığa katılıyordum. Tek katılan ben değildim. Diğer iki erkek ve Bade'de sırığı onaylarcasına kafasını salladı.

Bugün yine çok güzeldi. Kahverengi saçlarını dağınık bir topuz yapmıştı. Saçları ile aynı renk olan tişörtünü giydiği eski gibi duran kot pantolonun içine sokmuş, ince belini ortaya çıkarmıştı. Diğer iki kızın aksine süslenmeyi pek sevmiyordu ama yine de diğer ikisine göre çok daha güzeldi.

Kusursuz bir yüzü yoktu ama bana göre dünyada ki en güzel yüze sahipti. En nefret ettiğim aptallık bile onda mükemmellik gibi duruyordu.

" Ama düşününce cidden korkunç. Belki de yanımızdan geçen herhangi biri seri katil. Ayyy. Tüylerim diken diken oldu."

Haklıydı. Onların yanından çok geçmiştim. Onların yanında çok durmuştum. Onlarla çok konuşmuştum. Aptallar. Aslında tam yanlarındaydım. Dönüp baksalar beni görebileceklerdi.

" Merak etme sen Melisa. Seri katil bile senin çenene dayanamaz, senden hep uzak durur."

Sırık yine haklıydı. Onun çenesine cidden dayanamıyordum. Bir insan nasıl bu kadar çok ve boş konuşabilirdi anlamıyordum.

" Muhabbetin iyice cılkı çıktı, kalkalım artık. Akşam vardiyam var."

Bu sefer kimin konuştuğuna bakmadım. Gözlerimin tek gördüğü daha doğrusu görmek istediği şey Bade'ydi.

Hepsi birden ayağa kalktı. Sırık hesap için kasaya giderken, diğerleri çıkışa doğru yürümeye başlamıştı.

Bade sanki onu izlediğimi hissetmiş gibi kafeden çıkmadan önce şöyle bir etrafına bakındı. Yüzünde yer edinen korku canımı sıkmıştı.

Aptal! Neden korkuyordu ki? Tüm dünyayı ateşe versem ona yine zarar vermezdim. Kendimi bile verdiğim o ateşte yakardım ama o ateşin ısısının bile ona yaklaşmasına izin vermezdim.

Ona beslediğim bu duygular hastalık boyutundaydı ama kimin umurundaydı ki?
Kendi duygularımı en iyi bilirdim. İster takıntı olan ister sevgi veya hastalık. Bade benim için farklıydı. Onu gördüğüm ilk andan beri farklıydı.
İlk başlarda bu kadar aptal oluğu için onu delicesine öldürmek istemiştim. Hatta bir kaç kez öldürmek için eylemde bulunmuştum ama olmamıştı. Yapamamıştım. Onun yerine ona kötülük eden, onu üzen, ağlatan herkesi öldürmüştüm.

🧩

Yine o his tüylerimi diken diken ederken, gözlerimi usulca etrafta gezdirdim.
Etrafta kimse yoktu.
Kafamı iki yana sallayıp önümde duran kitaba uzandım. Çok kitap okuyan biri olmasamda dikkatimi çeken kitapları okumayı severdim.

Kitap okurken olduğum dünyadan çıkıp, kitapta ki dünyaya girebiliyordum. Onun için okuduğum kitapları çok iyi seçerdim.

Yüzüme vuran güneş, tenimi gıdıklayan hafif rüzgar ve kuş cıvıltıları hafta sonunun en güzel yanıdı.

Haftada bir gün tatil günüm vardı ve o günün böyle güzel bir hava da olması ruh halime iyi geliyordu.
Bedenim yorgun olsa da ruhum dinlenebiliyordu.

Kitabı kaldığım yerden okumaya devam ettim. Her okuduğum sayfa bir sonraki sayfaya geçmem için ısrar ediyormuş gibiydi.

Ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama kitabı kapattığımda güneş sıcaklığını yitirmeye başlamıştı. Kitabımla telefonumu masadan alıp ayağa kalktım. Küçük adımlarla eve girip odama yöneldim. Mutfaktan gelen sesler yengemin mutfakta olduğunu belli ederken adımlarımı hızlandırdım. Ya ben yanlış anlıyordum yada yengem gerçekten bu evde olmamdan rahatsızdı. Çalışmak için geldiğim bu şehirde kalacak yer bulamamıştım ve abim onlarda kalabileceğimi söylemişti.

Aslında onlarda kalmayı hiç istememiştim ama babamın zoru ile gelmiştim. İlk başlarda güler yüzlü sevecen olan yengem zaman geçtikçe garip davranmaya başlamıştı.

Abimin yanında gayet normalken abim evde yokken somurtkan bir şey oluyordu. Bir kaç kez evden ayrılmak için babamdan izin almaya çalışsam bile izin vermemişti.

Odama girip kapıyı sessizce kapattım. Kitabı kendime aldığım küçük kitaplığa yerleştirip, yatağa oturdum.





KİMSE MASUM DEĞİL  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now