Kimse Masum Değil 25

536 137 11
                                    

Hissettiğim duygu bana yabancıydı. Farklıydı. Bu duygu sinirimi bozuyordu. Ben canavardım. Hiç bir şey hissetmemeliydim ama hissediyordum. Melisa’nın öldüğünü öğrendiğim andan itibaren farklı hissediyordum. Garip bir his kalbimi rahatsız ediyor istemsizce sürekli onu düşünüyordum.

Bade haklıydı. Melisa intihar edecek biri değildi. Ya da eskiden değildi. İntihar ederken aklından ne geçiyordu acaba? Neyden kaçmak, kurtulmak için bu yola başvurmuştu.

Melisa’yı günahlarım kadar bile sevmesem de yine de yalandan da olsa uzun zamandır arkadaştık.  İyi biriydi. Belki de tek kusuru o insanın kulaklarını tırmalayan iğrenç sesiydi. Ya da güzellik bağımlısı olması.

 “Hâlâ inanamıyorum, böyle bir şey nasıl olabilir?” Dedi Gizem ağlamaktan koşulan sesi ile. Gözleri acısını belli edercesine şiş ce kızarıktı. Kaç saattir ağlıyordu. Göz yaşı hâlâ nasıl kurumamıştı anlamıyordum. Bade ise bir köşeye çekilmiş  Melisa’nın mezarına bakıyordu. O da çok ağlamıştı. O kadar çok ağlamıştı ki Melisa’dan sırf bu yüzden bile nefret edebilirdim. İntihar ederek kaçmayı seçmiş arkadaşlarını hiç düşünmeden geride bırakmıştı.  

Melisa intihar edeli iki gün olmuştu. İki gündür her sabah buraya geliyor akşama kadar mezarının başında bekliyorduk.

“O yalnız kalmaktan çok korkar” demişti Gizem.

Eskiden korkardı ama belki de şimdi tek istediği yalnız kalmaktı ama onlarla uğraşmak istemediğim için susmuştum.

O polis bozuntusu yine hepimizi sorguya almış, gözlerimin içine bakmış ve yine beni tanımamıştı. Ama haklıydı. Beni bırakıp gittiğinde küçücük çocuktum, şimdi ise büyümüştüm. Tanıyamazdı.

Telefonum çalmaya başladığında kimin aradığını bildiğim için meşgule attım. Kardeşini öldürdüğüm mafya bozuntusu arıyordu. Attığı bu dünya tehdit artık normalleşmişti. İlk başlarda sırf eğlencesine telefonu açıyordum ama artık boş tehditleri eğlencesini kaybettiği için meşgule atıp görmezden geliyordum.  

Hava kararmaya yüz tuttuğunda ilk ayaklanan kişi Bade oldu. Yüzünün rengi açlıktan ve yorgunluktan iyice gitmişti. Onunla ciddi bir konuşma yapmanın zamanı gelmişti.

Sırf acısını yaşayabilsin diye iki gün boyunca onunla iletişime geçmemiştim ama artık sesini duymaya ihtiyacım vardı.

Bade’nin arkasından herkes ayaklandığında hemen Bade’nin yanında yürümek istesem de en arkada kaldım.

Mezarlıktan çıktığımızda yine iki gün olduğu gibi kimse konuşmadan herkes kendi yoluna gitti. Doğru söylemek gerekirse bu halleri garibime gidiyordu. Sanki yıllardır arkadaş değillerdi de mezarlıkta karşılaşan iki yabancı gibiydiler.

Yine de umurumda değillerdi. Tek umursadığım kişi Bade’ydi. O iyi olduktan sonra herkes kötü olabilir, o yaşadıktan sonra herkes ölebilirdi.

Attığı adımlar bile yorgunluğunu ele verircesine dağınıktı. Kafasını aşağı eğmiş kimse ile göz teması  kurmadan, kimsenin yüzüne bakmadan yürüyordu. Hayalet gibiydi ve bu durum canımı sıkıyordu.

Bu kadar üzülmesi saçmaydı. Melisa onları düşünmeden bir aptallık yapmıştı. Kızgın olması gerekiyordu. Hatta Melisa’dan böyle bencil olduğu için nefret etmeliydi ama o aptal gibi iki gündür ağlıyor yemiyor içmiyordu.

Cidden aptaldı.

Evinin önüne geldiğimizde içeri girmeden önce durup etrafa baktı. Beni arıyordu. Bu durum hoşuma giderken gülümsemeden edemedim.

KİMSE MASUM DEĞİL  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now