bir | zihin

946 50 188
                                    

heyecanlandımm

fantastik bir evrene adım atayım dedim şimdi de, beğeneceğinizi umuyorum. ilk oylarınız ve tabi ki de en önemlisi olan yorum sayımız gözlerimi yaşartsın. aybike'yi çok farklı şeyler bekliyor, keyifli okumalar dilerim 🌜

çarşafını küçük elleri arasına alıp sıkabildiği kadar sıktı. nefret ediyordu bu gelip de gitmek bilmeyen baş ağrılarından.

normal seviyede bir baş ağrısı yaşayabilmeyi istiyordu o da. aybike bu ağrılardan o kadar sıkılmıştı ki ağrı çekmemeyi değil, her insan gibi normal seviyede bir ağrı çekebilmeye hasretti.

bu zamanlarda tek gelen şey bu dayanılmaz dereceli ağrı olsa onu da kabul edebilirdi belki. tuhaf, hem de çok tuhaf hayaller görüp bir de aynı hafta bu görüntülerin parça parça yaşanıyor olması çok zordu.

komodininde bulundurmak zorunda olduğu sudan bir yudum alıp belli belirsiz toparladığında kendini, birazını da eline döküp yavaş yavaş yaydığı yüzünü serinletti.

gördüğü 'gariplik'lerin rüya olmadığından tamamen emindi. rüya olamayacak kadar gerçek ama yaşanamayacak kadar da parçalıydı zihnindeki o görüntü yığını.

bunların yaşanıyor olması ise daha da korkunçtu.

son haftalarda sıklık derecesi artarak yaşanan bu zihinsel saçmalık, aybike buna zihinsel saçmalık ismini vermişti, yorucu ve bir o kadar da rahatsız edici gelmeye başlamıştı.

ne yaşadığını çözemiyordu. çözmek istediğinden de emin değildi zaten. internette buna dair bazı şeyler görmüştü ama gördüğü an o siteden çıkıyordu. tek istediği bundan kurtulmaktı. isterse sonucu çok güzel bir şey olsun umurunda değildi, ağrıları ve acıları bitsin yeterliydi ona.

telefonuna götürdü elini ama hemen geri çekti. radyasyonun bu şey her neyse onu tetiklediğini zannetmiyordu, bunu biliyordu.

böyle zamanlarda beyni yerinden çıkacakmış gibi hissediyordu. gözleri de yanıyor, sızlıyor ve onu delirtiyordu.

biraz daha uzanmaya karar verdi ama uykuya yer olmamalıydı cidden. uyku zehirliyordu sanki onu. uyuduğu zamanlarda zihinsel saçmalıklar onu buluyordu ve acı çekiyordu. sadece uzanıp dümdüz tavanı izlemek istiyordu ve öyle de yaptı.

dakikalar sonra kendinde kalkacak gücü bulabildiğinde de indi yatağından. enerjisinin bittiğini hissediyordu ve kalori almalıydı. havalar ısınıyordu, o yüzden üstünde ince bir şort ve uzun rahat bir askılı vardı ama havalara belli olmuyordu o yüzden üstüne delikli ince bir hırka alıp terasa öyle çıktı. temiz hava almaya hasret kalmış gibi hisediyordu.

bir müddet de orada oyalandıktan sonra içeri girip kendine bir sandviç hazırladı. aklındaki saçma soru işaretlerinden kurtulmak için kendini sadece önündeki yiyeceğe odaklamaya çalışsa da başarılı olabildiğinden çok da emin değildi. belki de kendine ters psikoloji uygulamalıydı. kontrol edebildiği çeşitli görüntülerden kaçmak yerine onlara odaklanmayı denemeliydi belki de. korkularının üzerine gitmek gibi bir şeydi bu. aniden çalan telefonu hiç beklemediği bir anda, sessizliğin ortasında çığlık gibi gelince de irkilmişti.

"ne var süsen?"

"ben aramasaydım keşke?"

"ya hayır." durup bir iki saniye boğazını temizledi. "kusura bakma gerçekten bu aralar pek iyi hissetmiyorum da, bir anda arayınca öyle tepki verdim."

"yine şu baş ağrıları mı?"

"evet. yine o baş ağrıları."

ve görüntüler diye eklemedi tabi. ekleyemezdi. en yakın arkadaşı süsen'di ve onun da ona kaçık muamelesi yapmasını istemiyordu. kendine dair olan bu 'zihinsel saçmalık'larla alakalı hiçbir şey anlatmamıştı o yüzden.

"söylüyorum sana, bir doktora gidelim baktıralım diye ama yok. hanfendi hep kendi dediğini okuyacak. bir söz dinlesen de keşke ben kolundan sürüklemeden kendi isteğinle de doktora götürebilsem seni."

"süsi'm ya, doktora ihtiyacım yok ki benim. ama seninle uzun uzun konuşmaya çok ihtiyacım var işte. özledim ya."

"çünkü daha iki gün önce buluşmadık."

"hayır buluşmadık." güldüklerinde esmer kız cevaplamıştı arkadaşını.

"e akşam bana gel. kız kıza takılırız varya rahat rahat. cips, kola, pijama, film. şahane."

"kesinlikle. sen ne söyleyecektin bu arada bana?"

"ha şey ya. e-mail attım sana ama, ona bir baksana. görmeyince de arayayım dedim."

"bugün hiç bakmadım ki bilgisayarıma. tamam kuzum ben bakarım şimdi hemen. akşama da görüşüyoruz o zaman?"

"görüşürüz."

neşeli bir sesle kelimeyi uzatıp kapattığında son lokmasını ağzına atıp odasına adımladı tekrardan genç kız. masasının başına oturup bilgisayarını açmadan hemen önce de ağrıyan başını ovuşturup bir ağrı kesici almayı es geçememişti.

sadece bir gündür girmediği e-mail kutusundaki dolu mesajlardan süsen'i arayacağı esnada ise ekrana gelen yeni mesajla kaşları çatıldı.

"selam."

gözlerini devirdi. ergen erkekler diye düşünmeden edemezken de aynı kişiden gelen bir diğer mesajı okudu ondan bağımsız gözleri.

"insanların zihnini okuyabildiğini biliyorum. bunu nereden bildiğimi sorgulamazsın herhalde, ben de okuyabiliyorum çünkü."

gözlerini kocaman büyütüp ani bir refleksle bilgisayarının kapağını kapattığında derin derin nefesler alıp veriyordu. iradesine hakim olamayıp kapağı oldukça yavaş hareketlerle yeniden açtığında bir yeni mesajla daha karşı karşıya gelmişti.

"korkmana gerek yok aybike, seninle bu konuyu daha detaylı konuşmak istiyorum."

mesajların devam edip etmeyeceğini umursamadı genç kız. bilgisayarının kapağını kapatıp korkuyla çıktı evinden. onun gibi birinin daha olması... hayır hayır, gerçek değildi tüm bu yaşananlar. sadece sanrılardı. bu geceyi bu odada, bu evde geçirebileceğini sanmıyordu.

acayip şeyler olacak...

e.t. | ayberΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα