yirmi bir | sevgili

118 6 2
                                    

oy ve yorum bekliyorumm, bölümde sahne yokken okumak için iyi gider diye düşündüm. keyifli okumalar dilerim 🪄

kaçırılmasına rağmen, olmak istemediği bir odada olmasına rağmen olmayı en çok isteyebileceği yerde uyanmıştı, orası da berk'in kollarıydı. bu korkunç ve her geçen gün onlara ne yapacaklarını, canlarını yakıp yakmayacaklarını ve daha da önemlisi beyinlerini günbegün çürütüp çürütmediklerini düşünerek uyandığı günlerin aksine keyifli uyanmıştı sabah. bugün başına her ne gelecekse gelsin umurunda değildi.

daha uyanmamış çocuğun göğüs kaslarında elini dolaştırırken sokuldu ona biraz daha fazla. bedenini bedenine yapıştırdığında da sıcaklığıyla ısınmak çok hoşuna gidiyordu.

kızıl saçlarını boştaki elinin parmaklarıyla yüzüne dokunmadan düzelttiğinde çenesinin biraz üzerini öptü. burada oluşları canını fazlasıyla sıkıyordu evet ama önem verdiği tek şey, berk'ti. onu korumak istiyordu buradan. kızılın hep hayran olduğu çillerini incelerken dudağının kenarını da öptü. kızıl çocuk, gözlerini açıp hemen karşısındaki ela gözlere gülümsediğinde kıvırcık saçlarını sevdi. saçlarının okşanması bu durumda baya keyiflendirmişti kızı. 

"günaydın sevgilim."

"günaydın." sevgilim diyişine cilveli cilveli gülümseyip başını yana eğdiğinde berk'in belini sarmasıyla dudaklarını öptü aynı nazla. sevgililerdi. birbirlerini herkesten, her şeyden saklamaya ve korumaya çalışıyordu ikisi de. bu da onları birbirine yakınlaştıran en önemli etken haline geliyordu.

"ne zamandır beni izliyorsun bakayım?" dudaklarına küçük öpücükler bırakmaya devam eden kızın yanaklarını sevdiğinde aybike'nin ona çok daha başka baktığını fark etmişti. gözlerindeki değişim fark edilmeyecek gibi değildi.

"sesini ilk duyduğumdan beri. tam olarak tarih vereceksek de ilk gördüğümden beri."

"bak sen." üstündeki kızı kucağına çekmeden önce yerinde doğrulup oturur hale gelerek yatağın başlığına yaslanmıştı. "sesime aşık oldun demek benim?"

aybike, boynuna gecenin aksine oldukça küçük ve nahif öpücükler bırakan çocuğa kıkırdayıp ensesini severken sarıldı ona. 

"evet. tam da öyle oldu. sesine aşık oldum."

keyiflendiğini belli eden mırıltılar çıkaran çocuğu çenesinin altından işaret parmağıyla tutup gözlerine bakmasını sağladığında dudağından hızlı bir öpücük almıştı.

"başka ne gibi bilmediğim duygular besliyorsun bana güzelim?"

genç kız düşünür gibi gözlerini tavana sabitleyip tekini kapattığında dudaklarını büzdü. berk de genç kızın o uyurken ona yaptığını uyguluyordu şimdi, yüzünün her bir santimini incelemişti her ayrıntısına kadar.

"ımm, seni ilk gördüğümde içimden aşırı yakışıklı bu çocuk demiştim ve gerçekten çok beğenmiştim seni."

"bak sen." başını çok az yana eğip mimikleriyle kızı dinleyen berk, hoşuna giden bu yeni öğrendiği bilgilerle dudağının içini ısırıyordu.

"sonra senin telepatiyle konuştuğum çocuk olduğunu öğrenince o kadar mutlu olmuştum ki anlatamam. sesini duyduğumda büyülendiğim çocukla gördüğümde büyülendiğim çocuğun aynı kişi olduğunu öğrenmiştim."

derin bir nefes alıp verdi berk. bu soluması şu anki  halinden oldukça memnun olduğunu gösteriyordu. kızın dudaklarına gözlerini getirdiğinde çenesini tutup sevdi biraz daha.

"sen ne güzel seviyorsun öyle beni."

"ben sana seni sevmeye başladığım zamanı anlatmadım berk. aşık olduğum zamanı anlattım ama aynı şey değil. seni sevmeye seni tanıdığımda başladım. benim için kendini tehlikeye attığını gördüğümde, beni kendinden daha çok düşündüğünü. ve tabi benim de kendimi düşündüğümden daha fazlasını sende gördüğümde. o zaman zaten kalbime konmuş bir şeyler yayılmaya başladı."

berk tüm içtenliği ve sıcaklığıyla kızın yüzünde ellerini gezdirip çekti. gözlerini gözlerine sabitlediğinde zaten aşk itirafını çoktan almış olsa da şuan duyduklarıyla çok daha fazlasını aldığı kızı çok seviyordu. gerçekten çok güzel seviyordu.

"ben seni ilk fotoğrafta gördüm. aşık olmak için çok erkendi belki de ama bilmiyorum, belki de aynı yeteneğe sahip olduğumuz için belki de güzel gözlerinden, başka bir şeyden herhangi biri olmayacağını anlamıştım benim için. olmadın da zaten. sana kapılıp gittiğimin farkındaydım, buna engel de olmadım. yanında olmam senin için daha iyi olacaktı. gerçekten sırılsıklam aşık olduğumu fark ettiğimde senin de hislerinin farkındaydım. doya doya aşkımızı yaşayacaktık. ve şimdi buradayız."

"şimdi de doya doya yaşayabiliriz aşkımızı." burada oldukları için canını sıkmasını istemiyordu kızıl çocuğun. üzüldüğü her halinden belli erkek arkadaşının elini tutup sevdi. destek olan taraf genelde berk olmuştu ama şimdi genç kız onu avutuyordu. 

berk onu mutlu etmek için güzel güzel gülümseyip dokunuşlarıyla içini ısıtan kızdan ayırmıyordu gözlerini. yaklaşıp dudaklarını öptüğünde kızı bacaklarından çekip kendine dolanmasını sağladı. genç kız berk'in sırtına tırnaklarını ve parmak uçlarını batırdığında dilini damağına sürttü berk, ona yaptığını iade ediyordu şimdi. kapı tıklatıldığında sinirlendi kızıl, öfkesini kızdan çıkarmak isterce dillerini buluşturduğu öpüşünü sertleştirdiğinde yeniden tıklatıldı kapı. aybike geri çekilmişti hiç istemese de.

"açalım mı kapıyı?"

öfkeli bir nefes veren kızıl çocuk kızın dudaklarına ve ardından boynuna hızlı bir öpücük bıraktığında yataktan kalkıp kucağındaki kızı az önce oturduğu yere oturttu. iki elini kızın iki yanına koyarak üstüne eğilip gözlerini gözlerine sabitlediğinde kapıyı boş verip dudaklarına yaklaştı. yeniden ve daha sert tıklatılmasıyla kızı öpemeden doğruldu. öfkeyle kapıya gittiğinde dışarı seslendi.

"üstümüzü giyineceğiz, bekle."

sert sesi dudağını dişlemesine sebep olan kıza döndüğünde kız, yatakta iki elini vücudunun arka tarafında yatağa yaslayıp omuzlarını dışarı çıkararak uzanmıştı. muzipçe gülümsedi kızıl oğlan.

"üstünü giyinir misin kraliçem?"

genç kız yutkunup gülümseyerek ayağa kalktığında kenara attığı kıyafetlerini ayağıyla ileri çekip dolaptan yeni kıyafetler aldı kendine. iki dakika içinde üstünü giyindiklerinde kapıyı aynı öfkeyle açtı berk. sarp'ı her anlarında olduğu gibi bu güzel sabahlarını böldüğü için de öldürebilirdi.

"günaydın."

"hı hı. ondan."

sarp ikisine de imalı bakışlar gönderirken genç kızın kolunu tuttu odadan götürmek için. berk oğlanın kolunu daha sert asılıp kızdan çektiğinde de gerçekten sinirli bakıyordu.

"geliyoruz ya işte. dokunmana gerek yok."

"tamam canım yemedim sevgilini. ne kıskançsın sen de ya."

"kes sesini de yürü."

yeşil gözlerini deviren çocuk ikiliyi önüne aldığında arkalarından yürüyordu yavaş yavaş. koridorun bitimine gelmeden de genç kıza bir hap uzattı.

"iyi ki uyardım geldiğinde."

"bu ne?"

"doğum kontrol hapı canım. duvarlar ses geçiriyor ve maalesef ben yan odanızda kalıyorum." 

genç kız duyduğu şeyden çekinmiş olacaktı ki bakışlarını kaçırdı, berk'e döndü. kızıl çocuk ise nefretle keyif arası bir bakışla bakıyordu çocuğa.

"iyi. kulaklarını dinleyip aybike'nin benim sevgilim olduğunu hatırlatırsın kendine devamlı umarım bebeğim." kızılın alaycılığına aynı alaycılıkla gülen çocuğun elinden hapı aldı kız. yarım bardak suyla beraber yuttuktan bir süre sonra ise ikisi de enselerinde hissettikleri iğne ucu ve acısının sonrasını hatırlamıyordu, bayılmışlardı.

e.t. | ayberWhere stories live. Discover now