yedi | yeni hayat

194 9 1
                                    

e.t. geldi heyo! oy verip bolca yorum yapmayı unutmayın, keyifli okumalar dilerim 🪄

içeriden kedisi duman'ı ve onun eşyalarını da toparladıktan sonra arabaya binmişlerdi. aybike arada bir arka koltukta kutusunun içinde olan duman'ı kontrol etmek dışında bir şey yapmamıştı. konuşmamışlardı da. berk ise aybike'ye bakıyordu birkaç dakikada bir. yoldan geçerken sokak lambalarının yüzüne vuruşuyla güzel gözlerinin kızarıklığını görüyordu. çok fazla gözyaşı dökmüştü ve süzülen yaşları çok acı çektiğini ve çok korktuğunu belli ediyordu.

"açık bir yer bulursak durabilir miyiz? duman'a mama almam gerekiyor."

"dururuz." dedi kızılın ışıltılı gözleri tekrar kızı bulduğunda.

o da korkuyordu. yaşanacakları kestiremiyordu çünkü ve öngöremediği şeyler daha da korkutuyordu gözünü. zaten hep böyle olmaz mı? bilinmezlik korkutur insanı, bildiği durum korkutucu değildir. yabancılık hissi, bilinmezlik ve onunla beraber gelen boşluk hissidir korkutan.

berk, kenarda açık bir market gördüğünde sağa çekti hemen. park edip aybike'yle beraber markete girdiğinde kızın hala ne kadar donuk baktığını fark etmek de üzmüştü onu. birlikte girdikleri markette aybike kedi maması reyonunda gezinirken hangisini sevdiğini bilmediği için farklı markalardan eline birkaç çikolata alıp yüzünü onlarla kapatarak kızın yanına gelmişti. sonra da çikolataları yüzünden çekerek kızı güldürmekti amacı, amacına da ulaşmıştı. kendini çok kötü hissettiği her halinden belli olan kızı gülümsetebilmek mutlu etmişti onu.

aybike ise gülebildiğine şaşırmıştı ama karşısında böyle sempatiklikler yapan çocuk gerçekten çok tatlıydı ve gülümsememek elde değildi. mamayı aldığını göstererek kasaya yöneldiğinde aybike'nin seveceğini düşündüğü birkaç şekerlemeyi de alarak yanına geldi berk. genç kız, cüzdanından kredi kartını çıkarırken de elini tutup durdurdu berk.

"ne yapıyorsun? kat onu yerine."

"neden?"

berk hala markette oldukları için soruyu cevaplandırmayıp kendi kartıyla ödemeyi yaptıktan sonra çıktıklarında adıyla seslenip sorusunu yineleyen kızı yanıtladı.

"aybike, her şeye erişebilen insanlardan bahsediyoruz. büyük yerlerden, büyük işlerden, büyük adamlardan. kredi kartına da erişmişlerdir tabi ki. onu kullanıp da yerini belli edemezsin."

genç kız, yürüme eylemi bile denemeyecek zorlukla daha doğru bir tabirle ayağını sürüyerek yol kenarındaki kaldırıma kendini bıraktığında yanına geldi hemen berk. aybike ise ne yapacağını bilemez halde başını elleri arasına almış, hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.

berk ise sadece karşısında diz çökmüş biçimde üzülerek ve cidden içi acıyarak kıza bakabiliyordu. ağlamasını istemiyordu, ona değer veriyordu ve bu halden de bu psikolojiden de kurtarmak istiyordu onu.

"aybike. bak bana." sesi her zaman olduğundan çok daha yumuşaktı. "bak bana güzelim, ne desem çok saçma gelecek sana. hatta şuan böyle karşında durup teselli cümleleri kuruyor olmam da çok saçma geliyor biliyorum. dinlemek bile istemiyorsun, çok öfkelisin aynı zamanda, bunu da anlıyorum. ama güçlü olmak zorundasın. güçlü bir kızsın sen, tanıdığım bu kısacık zamanda gösterdin bana gücünü. çok güçlüsün, öyle kal. lütfen. istedikleri de bu zaten. seni güçsüz bırakıp teslim olmaya zorlamak."

"berk bırak alsınlar istediklerini." ağlıyordu yeniden.

"ne?"

"alsınlar işte. beni mi istiyorlar? alsınlar. zihnimi istiyorlar zaten, alsınlar. madem böyle her şeyi yapabilecek güçteler, eninde sonunda bulacaklar beni. bırak bulsunlar. sonunda yakalanacağını bile bile kaçmanın ne anlamı var?"

e.t. | ayberWhere stories live. Discover now