yirmi dört | ayrı yerlerde aynı ruhlarda

96 8 4
                                    

yeni bölümle geldim, sonucunu bile bile yorum bekliyorum diyeceğim yine... iyi okumalar dilerim 🪄

"o ne demek şimdi lan? ne diyorsun sen, saçmalama!" berk daha sözünü bile bitiremeden üstlerinden kapıyı kapatıp kilitleyen sarp, bunu duyduktan sonra berk'i tek başına zapt edemeyeceğini bildiği için getirdiği iğneyle bayılttı çocuğu.

kızıl çocuk aradan geçen sürenin sonunda gözlerini açtığında ise başka bir odadaydı. kapının ve eşyaların konumundan aybike'yle kaldıkları odaların tam tersi istikamette olduğunu düşündüğü bir odada. kapıyı açmaya çabalaması ya da öfkeyle yumruk atması, elinin içiyle vurması işe yaramıyordu.

aybike'de ise durum berk'ten hiç farklı değildi. sarp kapıyı üstlerinden kapatıp gittikten sonra kapıyı açılmayacağını bildiği halde hiçbir şey yapmadan oturmak yerine defalarca zorlamış ve yumruklamıştı. bunları yaparken berk'e de ulaşmaya çalışıyordu ama zihninin çok meşgul olmasından ve kendini o işe verememesinden olacak ki odaklanamıyordu bir türlü ve berk'ten geri dönüt de alamıyordu.

"aybike sakin olur musun biraz? benimle kalmak çok da korkunç değil sanki."

aybike arkasına olabildiğince hızlı döndüğünde bakışları dehşete düşmüş gibiydi ve yüzünde benimle dalga mı geçiyorsun, ifadesi vardı.

"sence sorun sen misin rüzgar? sevgilimi alıp götürdü farkında mısın sen durumun?"

kumral çocuk başka bir şey söylemeyerek koltuğa oturduğunda genç kız kapıyı zorlamaya devam ediyordu. saçının arasında bir yerleri aradı. kıvırcık saçlarında normalde hiç önem vermediği, fark etmedikleri bir tel tokayla karşılaşmak için şuan çok fazla şeyden feragat edebilirdi. rüzgar, genç kızın çıldırmış gibi hızlı hızlı saçlarında bir şey aramasına bakarken genç kız tokanın da olmayışıyla oflayarak yere bıraktı kendini. bu kadar çok şeyin üst üste gelmesi sinirlerinin bozulmasına sebep olmuştu. ve hepsinin içinde en kötüsü tüm bu şeylerin üstesinden gelirken yanında hep berk olurdu, o yüzden baş edebilirdi zaten bir şeylerle ama şimdi berk de yoktu.

"aybike, iyi misin?" ona destek olmak için yanına gelecek olan rüzgar'ı elini kaldırarak durdurdu. kollarını kendine doladığında da sırtını kapıya yaslayıp ağlayışı devam etse de hıçkırıklarını tutmaya çalıştı, rüzgar'ın yanında rahat ağlayamazdı.

bir süre o şekilde kalıp yüzünü de dizlerine yasladığında kendi kendine sakinleşmeye çalıştı. berk'e yeniden ulaşmayı denedi ama olmuyordu. başarılı olamıyordu. biraz uyursa biraz daha iyi olabilirdi her şey, belki sabah daha rahat hissederdi kendini. zihnini de boşaltmış olurdu ve böylece konuşabilirdi sevgilisiyle, nasıl olduğunu öğrenebilirdi. ondan haber alamamak nefes alamamaktan daha beterdi.

uyumak için berk'in yastığını eline alan kız odada uyuyacak başka bir alan bulmayı düşünüyordu kendine. rüzgar yatakta kalacaksa koltuğu seçebilirdi.

"aybike, ben koltukta yatarım istersen sen yerinden ayrılma."

"teşekkürler." kızılın yastığını diklemesine yerine koyduğunda tek koluyla ona sarılıp berk'in kokusuna yasladı burnunu. gece rüzgar onu görmezken daha rahat ağlayabileceğini düşünüyordu ama yanılmıştı. hıçkırmamak için sesini tutması çok daha zordu bu durumda. hızlı dalamamıştı da uykuya. berk'teydi aklı.

sabah olduğunda uykusuz kalan kişi sadece kıvırcık kız değildi. berk de aynı durumdaydı onunla. sürekli kıvırcığını düşünüyordu ve ondan haber almak istiyordu. bir de her ne kadar kötü düşünmemek istese de tanımadığı bir çocuğun onların odasında kalacak olması fikri berk'in zor nefes almasını sağlıyordu. daha fazla daralmamak için ayağa kalktı. kahvaltıya gideceği için ilk kez bu kadar mutlu hissediyordu kendini. dün akşamdan bu yana kahvaltıda aybike'yi görebilecekti ve durumundan haberdar olabilecekti.

e.t. | ayberWhere stories live. Discover now