altı | gidelim buradan

206 14 15
                                    

oy verip bolll yorum yapalım bebeklerrr, keyifli okumalar dilerim işler bu bölümle beraber kızışmaya başlıyor 💜

yemek yedikten sonra odasına girip uzun uzun bakmıştı kapısının eşiğinden odaya. seviyordu odasını, onundu burası. ona ait olduğunu hissettiği ve kendini en güvende hissettiği yerdi. ama burası da dinleniyordu. gözlerini kapatıp kirpiğinden kurtulmayı son anda başarmış yaşın akmasına izin verdi. ses yapmamaya özen göstererek içeri adımladığında telefonu çalmaya başlamıştı. irkilip telefonunu hemen cevaplamak zorunda kaldığında süsen'di arayan.

"ne yapıyorsun kuzum?"

"hiç, yemek yedim öyle boş boş takılıyorum. film açacaktım. sen?"

"ben de telefon falan oynuyordum da sen ağladın mı?"

"ya, evet." yalan söyleyemeyeceği bir noktada olduğunu anladığında buradan ilerlemeliydi. "regl oluyorum galiba, ağrım var. duygusalım da biraz."

"ya kıyamam ben sana. dışarıdan almamı istediğin bir şeyler var mı gelirken alayım?"

"yok yok, iyiyim ben. yani alınacak da yok canım zaten. sen tatilinin tadını çıkar. sonra görüşürüz tamam?"

"tamam, sen bilirsin. öpüyorum çok. kendine dikkat et, uzan dinlen."

"sen de."

telefonu kapattığında ağlamamak için kendini zorluyordu. sesinin çıkmaması için ağzını kapattığında gardırobuna gitti elleri. sonra yatağına dokundu, komodinine. ne kadar süre ayrı kalacaktı evinden bilmiyordu. çok özleyecekti ama, odasını, mutfağını, salonunu. evinin her yerini.

en sevdiği atıştırmalıklardan hazırladı kendine. en sevdiği filmi açtı. yatağına girdiğinde keyifli vakit geçirmek istiyordu evinin son günlerinde.

filmin sonuna doğru mutfaktan bir ses duyarak irkildiğinde doğru duyup duymadığından emin olmak için beklemesine gerek kalmadan bir ses daha duydu. gözleri korkuyla kocaman açılarak kalktı yatağından. odasında kendini savunma amaçlı eline alabileceği en sivri eşyayı aldığında yavaş yavaş kapısına doğru ilerledi. kulağını kapıya yasladığında bir ses duyduğuna emindi, konuşan birinin sesi.

gözyaşları gözüne dolduğunda daha fazla bekleyemezdi, telefonla berk'i aramayı düşünür düşünmez vazgeçti bu fikirden. dinleyici vardı ve dinliyorlardı, berk'i de ele veremezdi. zihninden konuşacaktı.

berk, berk?

aybike? bir sorun mu oldu?

berk, evdeler. ses duyuyorum ben, çok korkuyorum lütfen gel.

hemen geliyorum.

tok sesiyle net cevabını duyduğunda daha güvende hissetmişti kendini. tekrar o sesi duyduğunda zihnine verdi tüm odağını.

aybike, ben gelene kadar sakın odadan çıkma. odanın kapısını da kilitle. yanında evin yedek anahtarı falan var mı?

evet. var.

tamam. sen benim geldiğimi görsen bile odadan çıkma tamam mı? dairen üçüncü katta zaten, yere yakın. ben pencerenin önüne geleceğim, iletişimi o zamana kadar kesmeyeceğiz. sana geldiğimi söylediğimde evin anahtarını atacaksın aşağı. anladın mı?

e-evet. evet anladım.

güzel. dediğim gibi. seslerin kesildiğini duysan ve buna emin olsan bile odandan çıkmak yok. kapıyı da açmak yok. ben anahtarı aldığımda eve gireceğim ve odanın kapısını tıklatacağım. iki kere, bir kere, iki kere ve sonra da üç kere. bunun haricinde hiçbir ses ya da tıklamada kapıyı açmayacaksın. benim sesimi duysan bile. cihazlarla bunu da halledebilirler çünkü. anladın mı?

2-1-2-3. anladım tamam.

tamam güzelim, harikasın. ben yoldayım şuan. şimdi seni telefondan arayacağım. sesi kısıkta olsun, çalmasın. odanın ışığını kapattın mı?

evet.

tamam. aradığımda hemen aç, konuşmayacağız ama ben senin hala güvende olduğundan emin olacağım. telefon yine de kulağında olsun. bir şeyler söyleyebilirim, sen dinlendiğini unutma ama cevaplayacaksan sonra. anlaşıldı mı bu da?

evet.

peki. arıyorum o zaman tamam mı? eve de yaklaştım zaten. kod neydi?

2-1-2-3.

süpersin güzelim, korkmak yok.

berk'in gittiğini anladığında hemen telefonunun sesini de kıstı. odasını zaten söylediği an kilitlemişti. ışığı da kapatmıştı. komodininden ses yapmamaya özen göstererek evin anahtarını bulduğunda yere düşürüşüyle dişlerini sıktı. birinin gelmesini beklemişti ama gelen yoktu. anahtarı yerden aldığında da telefonunun ışığının yanışıyla arayan berk'i cevaplamıştı.

"alo, oradasın değil mi aybike?"

"hı hı."

"herhangi biri gelip gitti mi?"

"hayır."

"silah gibi bir şeyle tehdide maruz kalıyor musun?"

"hayır."

rahat bir nefes verdi berk. onu arayana kadarki o kısacık sürede olabilecekler çok korkutmuştu onu.

"odanın penceresinin önündeyim aybike, hadi at anahtarı bana."

genç kız pencereye çıktığında berk'i görüşüyle içi rahatlamıştı. artık ses gelmiyordu ama hala çok korkuyordu. anahtarı kızılın ayaklarının önüne attığında aldığını işaret eden çocuğun eve gelişiyle pencereyi kapattı. kapısının önüne gelip onu beklemeye koyuldu.

anahtarın sesi geliyordu koridordan. ardından kapının açılış sesi. sonra da evin içinde ayak sesleri. berk evi kontrol ediyordu. aybike'ye sorsalar birkaç asır gibi gelen birkaç dakikanın ardından kapısının önünde kesildi ayak sesi.

tak tak. tak. tak tak. tak tak tak.

iki, bir, iki, üç. berk'ti bu. yavaşça kapının kilidini çevirip açtığında berk'i görerek ışığı da açmıştı.

"berk."

gözlerindeki yaşlar kesilmeden akmaya devam ederken boynuna doladı kollarını. sıkı sıkı sarıldı çocuğa. deli gibi çarpan kalbi çarpışına devam ederken sarıldı kızıla uzunca. çok korkmuştu.

"buradayım, sshh." sırtını ve belini sarıp sarıldığı kızı sakinleştirmek isterken genç kız biraz geri çekilip bu sefer de göğsüne yaslamıştı başını yeniden sarılırken. dağınık topuzunun dağılmış buklelerinde ellerini gezdirip başını kendine yasladı berk, saçlarını ve sırtını sevdi. "geçti, tamam. geldim güzelim."

"hemen gidebilir miyiz?"

başını aşağı yukarı salladı kızıl. "gitmek zorundayız zaten, kalmamalısın artık burada."

"berk." dedi sesini kısarak odanın içine adımlamış çocuğun elini tutarken. "bizi izlemiyorlar mı, kendini ele vereceksin."

"hayır, dinliyorlar sadece." ikisi de oldukça kısık sesle konuşuyordu. "hadi bir valiz ver bana, önemli eşyalarını koyup gidelim hemen."

genç kız ağlamaktan mahvolmuş gözlerini silip dolabının üzerindeki en geniş valizi uzattığında yatağın üzerine koydu mor valizi berk. dolabı açtıklarında kıyafetlerinin büyük çoğunluğunu hangileri olduğuna bakmadan alıp valize tıkmıştı. komodinin üzerinden makyaj çantası, parfüm, tarak ve takı kutusu gibi eşyalarını alıp valize koyarken göz devirdi berk. bunların zamanı değildi ki.

genç kız çekmecesini açıp iç çamaşırlarından rastgele alıp valize koyarken de gözlerini kocaman açıp arkasını döndü berk. sevdiği eşyalarını, kitaplarını da almıştı. çünkü yanında onlar varken daha mutlu ve biraz daha güvende hissedecekti.

"bitti mi alacakların?"

"bitti."

odadan çıkmadan son kez elinden tutup durmasını sağladığı çocuk, sorgularca baktığında sarıldı ona sıkıca tekrar. berk, bozulmuş saçlarını düzelttiğinde de gülümsedi kıza.

"gel, gidelim artık buradan."

e.t. | ayberWhere stories live. Discover now