on altı | başlangıç

93 8 40
                                    

oy verip bolca yorum yapmayı ihmal etmeyin, sizi seviyorum, keyifli okumalar 🪄

genç kız, sarp denen çocuğun yanlarından gitmesiyle berk'in yanına koşar adım gidip sarıldı sımsıkı. kızıl çocuk da aynı şekilde gözlerini kapatıp tüm bunlardan sanki sıyrılmaya çalışarak kızın saçlarını sevdiğinde bakışlarını kaldırdı kız.

"berk ne yapacağız?"

"bilmiyorum güzelim. inan bilmiyorum ne yapacağımızı."

"nasıl bulabilirler böyle bizi ya? hiçbir şeyden haberimiz olmadan, hiçbir şey hatırlamadan biz, nasıl kaçırabilirler? mümkün mü bu?"

"bizi hangi ilaçla uyuttularsa artık onunla sağlamışlar hiçbir şey hatırlamamızı da canım. mümkün evet."

genç kız berk'in yanından ayrılıp geçtikleri bu içinde iki kişilik çok da geniş olmayan ve çok fazla seçenek de bulundurmayan odada koltuğa oturmak yerine duvarın dibine oturduğunda dizlerini kendine çekip başını iki eli arasına aldı. berk hemen yanına gelip elini tutarak ona destek olduğunda da ağlamıyordu kız bu sefer. ama gözleri bambaşka bakıyordu.

"benim yüzümden buradasın sen de."

"aybike." dedi ilk kez kıza karşı sert bir tonda berk. aybike'nin ise kaşları çatılmıştı. "bir kez daha benim yüzümden dersen gerçekten konuşmayacağım seninle."

"ama berk baksana, benimle tanışmamış olsan böyle olmayacaktı hiçbir şey. senden kimsenin haberi de olmayacaktı, burada olmayacaktın."

"ben halimden gayet memnunum, tamam mı? beni düşünmene gerek yok aybike kendini yıpratıyorsun." kızılın yine kızgın sesinden hiç hoşlanmamıştı genç kız. yerden kalkıp yatağa geçtiğinde battaniyeyi tepesine kadar çekti, berk'e arkasını dönmüştü. kızıl çocuğun amacı ise onu kırmak değildi. sürekli kendini kötü hissetmesini ve her şeyin sorumlusu olarak görmesini istemiyordu o yüzden bunu ona net bir şekilde ifade etmeye çalışmıştı ama istemeden kalbini kırmıştı galiba.

"aybike." bu sefer ses tonu yapma böyle diyordu yatağa doğru giderken. kızın uzandığı yerde yanına oturup arkasından saçlarına dokunduğunda omuzlarından yavaşça kendine çevirmişti. "seni kırmak için söylemedim, kırıldıysan özür dilerim gerçekten. anlatmaya çalıştığım sürekli bunun için kendini suçlamaman. ben seninle tanıştığım için halimden çok memnunum. ve burada başıma ne gelirse gelsin yine de iyi ki hayatıma girdin demeye devam edeceğim."

genç kız berk'in söyledikleriyle gülümseyip uzandığı yerden kendini yukarı doğru kaydırdı, yatağın başlığına yaslandığında gülüşü genişlemişti.

"ne demeye devam edecekmişsin?"

"iyi ki hayatıma girdin demeye." gözlerini gözlerinden ayırmadan tekrarladığıyla yeniden gülümseyip alt dudağını dişledi kız. berk gözlerini dudaklarına indirip ona yaklaştığında da bakışları ciddileşti. kızıl çocuk çenesini oldukça hafif kavrayıp eğildiğinde de gözlerini kapattı kız, eli aynı yavaşlıkla kızılın omzuna gitmişti.

"ups, yemek saati." gereksiz neşeli bir halde kapıyı aniden açıp içeri girmeden seslenen sarp tüm gıcıklığıyla gülümsemişti. "yemekten sonra devam edersiniz koklaşmaya arkadaşlar."

berk öfkeyle yerinden kalkmaya yeltendiği sırada aybike onu bileğinden tuttuğunda başını 'yapma' der gibi iki yana salladı. kızıl çocuk yerine tekrar yerleştiğinde de sarp'ın açık bıraktığı kapıya baktı ikisi de.

"berk yine elektrik verecek sana. canını yakmaktan başka işe yaramayacak ona yaklaşmaya çalışman işte. belli ki burada dokunulmazlığı var baksana." kızıl çocuk öfkeli bir nefes verdiğinde de genç kız kızılın elini sevdi. berk de aynı gülümseyişle ona baktığında yüzünü sevdi özenle, bebeği gibi.

"hadi gel yemek yiyelim."

"berk gerek var mı? ben zaten aç değilim. bir de yemeğimizin içine ne koyacaklarını bilmiyoruz ki."

"kaç gün yemeyeceğiz ki aybike? ayrıca kaçmak ya da buradan kurtulmak için çözüm bulmak gibi düşüncelerimiz varsa zinde olmamız gerekiyor. hadi gel."

"doğru söylüyorsun." dedi kız yeniden berk'in kolunu severek.

"hadi arkadaşlar hadi, sizin için geceye kadar yemek servisi yapamayız hadi."

yeşil gözlü çocuğun sesiyle yerinden kalktıklarında berk sinirle gözlerini devirip yumruklarını sıkmıştı. kızıl, aybike'yi sarp'ın olduğu taraftan diğer tarafa çekip beline elini koyduğunda da sarp ikisini de göz altında tutarak bir tür yemekhaneye getirmişti.

"e hadi oturun."

"bize bir kere daha komut verirsen-"

"ne yaparsın kıvırcık?" hala sırıtıyordu bunu söylerken. berk ise çocuğun aybike'ye sesleniş biçiminden hiç hoşlanmamıştı.

genç kız sarp'ın ona gösterdiği yere değil diğerine oturduğunda hiç bozulmadan pis pis sırıtmaya devam eden yeşil gözlü çocuktan gözünü ayırmayan berk, aybike'nin karşısına oturmuştu. sarp aybike'nin yanına geçeceği sırada berk yalandan öksürdü.

"senin bizimle oturmana gerek mi var?"

"yok, gerek yok aslında ama ben de yemek yiyeceğim."

"git başka masada ye. bizden uzak dur."

direteceğini ve masada inatla kalacağını düşünmüştü berk, hatta bundan emindi ama sarp bunu yapmadı. aksine hiçbir şey söylemeden yanlarından gittiğinde önündeki yemeğe baktı aybike. çok kötü bir şey gelmesini bekliyordu ama gayet güzel ve doyurucu bir menü vardı önünde. belki de beklediği olumsuzluk tadındadır diye aklından geçirerek yemeye başladığında yine yanılmıştı.

"yurt yemekleriyle karşılaşırız diye düşünmüştüm ama baya baya şaşırttılar beni şuan. yemekler çok güzel."

"işte. deneylerle falan uğraşmamız gerekecek ya, telepati için. o yüzden çok iyi imkanlar sunacaklar bize. ne kadar iyi ve sağlıklı yönlendirirlerse bizi, her ne araştırıyorlarsa o kadar doğru sonuç alırlar."

genç kız başını aşağı yukarı sallayıp sadece yemeğiyle ilgilendiğinde konuşmadan bitirmişti yemeğini. berk'i beklerken de kolunun sıkıldığını fark ettiğinde yüzünü buruşturup o tarafa döndü.

"bittiyse neyi bekliyorsun burada boş boş? işimiz var seninle yürü hadi." sarp kızı kolundan tutup yerinden kaldırdığında berk gerçekten çok öfkelenmişti.

"düzgün davran lan kıza."

"afedersin prensesinin canını mı yaktım? ben dikkat ederim etmesine ama birazdan daha çok yanacak canı." genç kızın gözleri açıldığında hemen normale döndürdü. korktuğunu düşünmesine izin vermeyecekti, bu zevki ona tattırmayacaktı. gözünün ucuyla berk'e döndüğünde onun da yerinden kalkmasıyla sarp elini kızıla doğru uzatıp durdurdu onu. "sen değil, seninle işimiz yok."

"tamam. benim de yemeğim bitti yemeyeceğim daha fazla. nereye götürüyorsan onu beni de götür."

dilini damağında şaklattı sarp. başını da sağa sola sallıyordu. "yok, öyle olmuyor o iş canım. sen odana geç, uslu uslu sevgilini bekle. birazdan gelecek o yanına."

e.t. | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin