dokuz | yorgunluk

105 6 0
                                    

"berk, nereye gittiğimizi hala söylemeyecek misin?"

genç kızla beraber arabaya bindiğinde gülümsedi. direksiyonun başına geçtiğinde tüm meraklı bakışlarına karşı inatla ona bakmıyordu. amacı merakta bırakmaksa çok güzel başarıyordu bunu. genç kıza dönüp yaklaştığında bir anlığına onu öpeceğini sandı kız. neye dayanarak, ne sanarak bunu düşündüğünü bilmiyordu ama üstündeki bakışları öyle düşünmesi için çok uygundu. gözleri büyüdü, ağzı açılıp kapandığında da gülümsedi berk.

"çok mu merak ediyorsun?"

"hı hı." ağzı kapalı çıkan mırıltısından başka bir şey söyleyememişti. biraz daha yaklaşıp kulağına doğru eğildiğinde gözlerini kapadı kız. kendisine sonradan hesap soracağı bir hareketti bu ama tamamen istemsizce yapmıştı.

"ben de tam şuan aklındakileri çok merak ediyorum. ama sen okumama izin vermiyorsun. ben de söylemiyorum."

kızılın yakınından ayrılıp öfkeyle baktı gözlerine. kızıl saçlı ise gülümsüyordu hala aynı alaycılıkla, aynı sıcaklıkla.

"söyleme. istemiyorum zaten vazgeçtim."

"emin misin?"

"arabayı sürmeye devam edecek misin?"

yeniden çokbilmiş sırıtışını gösterip hızla yola döndü berk. genç kız ise iç çekmeye devam ediyordu.

"ne kadar kaldı?"

"çok az, sabretmeyi öğrensen?"

"ya sen hep böyle gıcık mısın bugüne mi özel? düne kadar çok tatlıydın, bugün ne oldu bilmiyorum."

yeniden sağa kırıp durdurdu arabayı kızıl. aybike dümdüz önüne bakmaya devam ederken berk'in bakışları da yönü de ona dönmüştü.

"sinirlenince çok tatlı olduğunu keşfettim dünden bugüne. hem sinirlenince canını sıkan konuları unutmuyor musun? kafanı başka şeylerle dağıtmış olursun diye düşündüm."

bu sefer dümdüz önüne bakan berk'ti. yönünü ve bakışlarını yanındakine çeviren de kıvırcık kız, yavaş yavaş dönmüştü ona. bakışlarına karşı gözlerini ona çevirdiğinde bazen yeşile bazen kahverengiye çok yakın gözlerinde bir şey görüyordu. uzaklaşma isteği. götür beni buradan diyordu ona, götür beni. gidelim buradan. kimsenin hiç kimsenin bizi bulamayacağı bir yere gidelim. kaçalım hiç arkamıza bile bakmadan. zihnine bakmasına gerek yoktu, gözlerinden okuyordu bunu. belki de içindeki küçük kız bağırabildiği kadar bağırdığı için duyabiliyordu.

"korkuların... korktukların. hepsini geride bırakma zamanı aybike. ben hep yanında olacağım."

elini tuttu, pamuk elinin üzerindeki elini ileri geri hareket ettirip sevdi. genç kız da desteğine karşılık vermek istiyordu ve bunu en kolay elinin üzerinde gezinen ince eli severek yapabilirdi, öyle de yaptı. konuşmadan tekrar yola koyuldular.

🪐

"berk, bu yol gittikçe bitmiyor ve eğer biraz daha nereye gittiğimizi söylemezsen kapıyı açacağım."

"ya, aybike bir dursana." yapmayacağını bilse de eli otomatik olarak kapıyı kilitlemeye gitti. "iki üç dakikamız kaldı, sabırlı olursan birazcık."

oflayıp gözlerini kapatan kız başını koltuğunun başlığına yasladığında berk gülerek ona bakıyordu.

gerçekten de berk'in dediği gibi iki dakikayı çok geçmemişti vardıklarında. berk, genç kızın kapısını açtığında arkasına geçip gözlerini kapattı.

e.t. | ayberDonde viven las historias. Descúbrelo ahora