yirmi altı | kaçmamız gerek

91 5 2
                                    

ben geldim, oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen, keyifli okumalar dilerim 🪄

kapılarının kelimenin tam anlamıyla alacaklı gibi çalınmasıyla gözlerini açtı hemen kız. kızılının göğsünden kalkmayı hiç canı istemese de yeşil gözlü gardiyanları bugün biraz sinirli olacaktı ki eğer biraz daha zorlarsa kapılarını kırabilirdi.

saçlarını kaşıyıp doğrulmaya çalıştığında yanındaki çocuğun uyanmasıyla ve sarp'a muhtemelen yaratıcı küfürler olduğunu düşündüğü bir şeyler mırıldanmasıyla ona döndü hemen.

"ne oluyor ya sabah sabah? ne var!" kapının dışına seslendiğinde ses gelmeyip aksine yumrukların artışıyla üfledi berk. "üstümüzü giyineceğiz bekle!"

"of geri zekalı beyinsiz of! rahat bıraksan bizi sadece bir günlüğüne ölürsün değil mi?"

genç kız fazla fazla mızmızlanarak ve sinirinden neredeyse ağlamaklı bir sesle yerinden kalkıp üstünü giyinirken aynı sinirin berk'in damarlarında da kol gezdiğinin bilincindeydi.

"ben gece pamuk gibi olmuştum ya. sevgilimin kollarında tüm stresim gerginliğim gitmişti. güzelimle sevişiyorum, onunla uyuyorum, onun kokusuyla uyanıyorum sonra yüzüme gerçekler çarpıyor. bizim var ya şuan hala yatakta cilveleşmemiz gerekiyordu. sikik herif!"

"berk tamam durur musun lütfen? üstünden geçip durma ben de çok öfkeliyim ve konuşmaya devam edersen öldüreceğim o yılanı."

kızıl çocuk derin bir nefes verip tişörtünü de nihayet üstüne geçirmiş kızın yanına gidip onu kapıyı çalan sarp'ı umursamadan uzun uzadıya öptükten sonra biraz daha iyi hissediyordu. kapıya gittiğinde yüzünde gerçekten korkutucu ve tehlikeli bir ifade vardı.

içeri giren sarp ise kapıyı çalışının aksine oldukça sakin görünüyordu. önce berk'i oldukça uzun bir süre süzdükten sonra aybike'ye çevirdi bakışlarını. elindeki ilaç kutusunu kıza fırlattığında genç kız göğsüne çarpan karton kutuyla irkildi, yere düşen kutuyu aldığında ne ilacı olduğunu kestirmek imkansız değildi.

"odana dönmüşsün sonunda kızıl prens. e tebrik ederim. ama var ya," ellerini yine birbirine vurup alkışladıktan sonra işaret parmağıyla kıvırcık kızı gösterdi. "çok zeki bir sevgilin var."

"ne diyorsun ya?" konuşmak istemediği her halinden belli olan genç kız nefret dolu söylediği şeyle sarp'a döndüğünde yeşil gözlü çocuk, kıza doğru birkaç adım atmıştı. berk de aynı birkaç adımı sarp'a hiç güvenmediğinden korumacı bir şekilde atıp yanına geçmişti güzeller güzelinin.

"rüzgar'a diyorum. attığın iftira." dilini üç kez damağında şaklattı sarp. "ne kadar ayıp ama ya. hiç yakışıyor mu senin gibi bir kıza."

"aybike kimseye iftira falan atmadı. seni de hiç ilgilendirmiyor bu durum. ne istiyorsun onu söyle."

"hı hı. aynen canım. kıvırcık kimseye iftira atmadı. sen de o yüzden rüzgar'ı öldürmedin hala. yersen tabi."

"elime bir verseler ben ona yapacağımı biliyorum zaten ama denk gelemedik maalesef."

genç kız konunun kapanmasını istediğinden boğazını temizlediğinde de yeniden ona yöneltti bakışlarını sarp. kıza elindeki kutuyu göstererek konuştuğunda da cidden öfkeli görünüyordu.

"daha önce dediğimde çok ciddiye alınmadım sanırım, daha açık olayım bu sefer. bir gece daha sizin sesiniz yüzünüzden yastığımla kulaklarımı kapatmak zorunda kalır ve uyuyamazsam apayrı odalarda kalırsınız, ve bu sefer birleşmek için bahaneniz de olmaz. çok ciddiyim."

kızıl çocuk nefret dolu bakışlarını takınmaya devam ederken sevgilisinde de aynı bakışları görmek daha güçlü hissettiriyordu kendini.

"ee, neden geldin bu muydu acele acele odaya girmek isteyiş sebebin?"

"evet canım tam da buydu var mı itirazın? bir de kahvaltı saati geldi. bu kadar."

iki sevgilinin keyifli anlarını böldüğü için çok memnun gözüken çocuğu gerçekten öldürmek istiyordu berk. hem de en gerçek anlamıyla. başka bir şey söyleyemeden yanından çekilen çocuğun arkasından orta parmağını kaldırdığında aybike yanına gelip kolunu sevmişti sevgilisinin.

🌛

"en azından şöyle düşün," kahvaltılarının sonlarına doğru hala sarp'a olan kinini kusan berk'i sakinleştirmesi gerekiyordu genç kızın. haklıydı çünkü gerçekten bu yerde olabilecekleri en mutlu şekilde uyanmışlardı yine ve yeşil gözlü gelip bu mutluluğu da ellerinden almıştı. "bugün bizimle uğraşmayacaklar ve kahvaltımız bittikten sonra biz de yeniden odamıza çekilip tüm günümüzü birbirimize ayırabileceğiz."

gülümsedi kızıl çocuk, aybike de onun gülüşüne gülümsediğinde kahvaltısını bitirmişti.

"vay. öyle diyorsan tamam bebeğim. birbirimize zaman ayıracağız demek."

genç kız yine o en tatlı gülüşünü sevgilisine sunarken birkaç masa arkada tek başına oturan rüzgar'ı görmesiyle yüzü asıldı. adam akıllı bir özür borçlu olduğunun farkındaydı.

"benim dilemem gereken bir özür var sanırım." berk'e de arka taraftaki çocuğu işaret ettiğinde keyfi kaçan berk sevgilisine döndü yeniden. haklı olduğu için bir şey diyemezdi tabi ama moralinin düşmesine de engel olamıyordu tabi.

kıvırcık kız kahvaltı tepsisini köşedeki bölmeye bırakıp rüzgar'ın yanına gittiğinde onun geldiğini gören kumral çocuk kalkmak üzereydi.

"kalkma kalkma. konuşalım biraz olur mu?"

derin bir nefes vererek yeniden yerine oturan çocuğun karşısına geçti. söze nasıl başlayacağını bilmediği için en başta biraz bekledi. sonra da bir şeyler söylemeye nihayet başladı.

"rüzgar ben, gerçekten çok özür dilerim. umarım sana bunun karşılığında kimse bir şey yapmamıştır."

"hayır, yapmadı kimse bir şey." derin bir nefes de aybike verdi gözlerini kapatarak. o an düşünmediği şey aklına geldiğinden beri vicdan azabı çekiyordu.

"yine de, böyle bir damga yemene sebep olmaktan gerçekten gurur duymuyorum. dediğim gibi sadece... berk'i bir daha belki de hiç göremeyebilirdim ve başka çözüm de aklıma gelmedi. çok üzgünüm."

"sorun değil ya. bak," kızıl saçlı çocuğu işaret etti kıza. "hedefine ulaştın mı ulaştın. başka söze gerek yok." onlara bakmayan kızıl çocuğun güvenine, her şeyine aşık olduğunu bir kere daha aklından geçirdi aybike.

"rüzgar yapma böyle. çok üzgünüm ben gerçekten. çok korktum ben. berk'i kaybetmekten çok korktum, onsuz kalmaktan çok korktum. başka çarem yoktu. özür dilerim. çok özür dilerim, gerçekten." çocuğun kolunu sevip yanından yüzü asık bir şekilde kalktığında sevgilisinin yanına geri döndü genç kız.

"nasıl geçti?"

"çok öfkeli. sonuna kadar haklı. geçmedi yani anlayacağın."

berk sevgilisinin dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp belini sevdiğinde odaya döndüler. sevgilisinin üzülmesini asla istemiyordu berk. odaya girdiklerinde kapıyı kilitledi berk. aybike'yi ise şu yerde berk'in kollarında olmanın hissettirdiklerinden sonraki tek güvende hissettiren şey bu kilit sesini odanın bu tarafından duymaktı.

"berk."

kızıl çocuk kollarını sevgilisinin beline dolamış bir şekilde boynunu öperken karşılık olarak karnındaki kolları seven kızın söylediğine belli belirsiz bir 'hm?' sesi çıkararak cevap vermişti.

"buradan kaçmamız gerek. hem de en çabuk şekilde."

e.t. | ayberWhere stories live. Discover now