on üç | yaralarını sarmak

92 9 46
                                    

oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen bu kurgumuza da, keyifli okumalar diliyorum 🪄

"aybike! aybike aç dedim sana aybike! aybike!"

kızın adıyla bağırmaktan ve cama vurmakta başka bir şey yapamıyordu. genç kızın bindiği aracı göle sürdüğünü görmesi bile asırlar sürmüş gibi gelen bir farkındalık ve acı yaşatmıştı kızıla.

"hayır. hayır, hayır, hayır." şimdi tamamıyla düşmüş sesi fısıltı seviyesine inmişti. sadece hayır diye sayıklarken de tekrar yükseldi sesi, yeniden bağırmaya başlamışken deli gibi yumrukluyordu camı.

sandalyelerden birini aldı eline. vurabildiği en şiddetli haliyle vurup camı kırdıktan sonra kalan cam parçalarını ayrıştıracak zamanı yoktu. kolunda birkaç yerin çizilmesini dikkate almayarak kırık camdan çıkıp durdurabilme umuduyla koştu arabaya doğru ama yapamadı. çok geç kalmıştı ve kendini asla affetmeyecekti. aybike sürdüğü arabayla birlikte göle girmişti. berk hiç beklemeden göle atladığında arabanın ön kapısına yüzdü hemen. suyun altında bile yüzündeki o dehşet dolu, aybike'ye bir şey olacak diye deliren o ifade görünüyordu.

berk'in zihni o an kapasitesinden daha fazla alana ayrılmış ve her şeyi ayrı ayrı düşünüyor da olsa öne geçen kısım şuan aybike'nin ne kadar süredir suyun içinde olduğunu hesaplıyordu. kurtarabilme ihtimalini.

genç kız iki dakikadır suyun içindeydi ama berk kapıyı açana kadar bu süre epey uzayacaktı. eliyle kızın bulunduğu şoför koltuğunun camına vurmayı denediğinde başarısız olmuştu. birkaç denemenin ardından başarılı olamayacağını anlayınca kapıyı zorlamaya başladı. suyun altında bile gözlerinden akmaya başlayan yaşlar görünüyordu. aybike'yi kurtaramazsa ne olacağını düşündü kapıyı bilmem kaçıncı kez çekerken. ne hissedeceğini, yokluğunda nasıl bir boşluğa düşeceğini. bunu iki saniyeliğine bile düşünmek gücünü toplayıp kapı kolunu asılmasına sebep olmuştu, kol kaslarını yırtmış olabilirdi ama umurunda değildi. kapı nihayet aralanmıştı.

aralanan kapıyı bırakırsa tekrar asla açamayabilirdi. hemen ayağını kapıyla arabanın arasına koyduğunda acıtıyor, hatta çok fazla acıtıyor oluşu da umurunda değildi. tek derdi, tek düşündüğü ve dünya üzerinde şuan sahip olabileceği tüm olasılıkların arasında tek istediği aybike'yi oradan çıkarmak ve onun yeniden nefes aldığını görmekti.

genç kız, berk onu kolundan tutup çıkarırken baygındı. berk kapının darlığı yüzünden kızın bedenini çıkarmakta biraz zorlansa da başarmıştı sonunda. belinden kavradığı kızla yukarı çıktığında aybike'nin başını da yukarı kaldırıp ağzına ve burnuna daha fazla su girmesini engellerken aynı zamanda baygın haliyle nefes alabilmesini sağlamak istiyordu.

onu hemen gölden çıkardığında başını yavaşça koyup ellerini göğsünde birleştirerek kalp masajı yapmaya başladı. kapalı gözlerine tüm dikkatini vererek bakıyordu aynı anda, kirpiklerini birazcık oynatsa dünyanın en mutlu insanı olacaktı o an. kalp masajının ardından dudaklarına eğildi. dudaklarından dudaklarına bıraktığı nefesin ona nefes olmasını bekliyordu. sunni teneffüsün ardından tekrar kalp masajına dönüp aynı şeyleri tekrarlarken eğer bu sefer de başarılı olamazsa hemen ambulansı arayacaktı. yeniden hayat vermeye çabalayan nefesi girdiğinde dudaklarından içeri, uyandı aybike. dudaklarının üzerinde berk'in dudaklarıyla uyanmak çok farklı hisler uyandırırken berk geri çekilip kızın temiz hava almasını sağladı.

"güzelim?" genç kız öksürürken tek eliyle boynunu seviyordu berk. aybike yavaşça kendine geldiğinde ensesinden tutup yatırdı tekrar başını ama aybike'nin niyeti kalkmaktı belli ki. berk'in bileğinden güç alıyordu.

e.t. | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin