üç | telepati

245 21 16
                                    

oy vermeyi ve satırları yorumlarla kaplamayı unutmayalım, keyifli okumalar dilerim 🪄

"telepati."

kendi kendine kaçıncı kez mırıldanıyordu aynı kelimeyi bilmiyordu. tek bildiği bir şey varsa o da o dayanılmaz baş ağrılarının bununla alakalı olduğuydu. görüntülerin de.

bilgisayarının kapağını açtığında ekranda en son dün gelen mesaj vardı hala. onunla konuşan gizemli kişi aklına gelince hafif bir gülümsemeden alıkoyamadı kendini.

arama çubuğuna girdiği kelimeyle yönlendiği sayısız site içinde kaybolurken topuz yaptığı buklelerinin arasından ensesini kaşıdı.

zihin okuma, zihin gücüyle nesneleri hareket ettirebilme gibi şeyler yazıyordu. aybike bunları beceremiyordu ki ya da öyle sanıyordu.

kendini fazlasıyla kaptırıp bilgisayara vermişken telefonunun çalışıyla yerinde irkilmeden edemedi. şu iki gün pencere sesinden bile korkacağı kadar garip geçmişti gerçekten.

"efendim süsi?"

"hiç haber vermeden gitmişsin, kahvaltı yaparız diye düşünmüştüm."

"ben evde yedim bir şeyler ya, biraz işim vardı da erken çıkmak zorunda kaldım. buluşuruz yine bir ara."

"bir dahakine haber et kıvırcık. öptüm kocaman."

"ben de."

telefonu kapattıktan sonra sessize almayı unutmadı. bugün yalnız kalıp düşünecekti sadece ve telefonu onu oyalasın istemiyordu.

birkaç araştırmanın ardından zihniyle gerçekten bir şeyleri hareket ettirip ettiremeyeceğini merak etti. durup tüm odağını vererek bunu denediğinde başaramaması ise sevindirmişti onu. güç falan her ne arıyorlarsa onda yoktu ve bunu bilmek içini rahatlatıyordu.

telefonunu kullanmak istemediğinden bilgisayara girip dün e-mail aldığı gizemli kişiye mesaj atmaya karar verdi.

aybikeeren: dediğin gibi birtakım araştırmalar yaptım
kendime de küçük bir test yaptım
aradığın şey bende yok üzgünüm

bekledi, bekledi, bekledi ama cevap gelmedi. zihniyle iletişime geçmeye çalıştı ama kapalıydı. bunun için birinin kapalı olduğunu söylemesine gerek yoktu, biliyordu.

yatağına uzanıp düşünmeye başladığında da kandırılmış olabileceği düşüncesi ağır basıyordu. eğer kandırıldıysa hem sevinir hem üzülürdü. sevinirdi çünkü bu "güç" denilen şey onu korkutuyordu ve sonuçları canını yakacakmış gibi bir hissi vardı. üzülürdü çünkü onunla yazışan kişiden hoşlanmıştı, mesajlaşmak keyifli gelmişti ve yüzünde gülümseme oluşturabilmişti.

akşama doğru uyuyakaldığında garip rüyalar görmüştü. uyandığında ise ertesi güne çoktan geçmiş olduklarının bilinciyle aç olduğunu da fark etti ve yemek yemek istedi.

kendine hazır pizza pişirmeye karar verdiğinde telefonunu aldı eline. bilinmeyen aynı numaradan mesaj gelmişti.

bilinmeyen numara: selam
nasılsın?

aybike: neden mesajıma cevap vermedin?

bilinmeyen numara: sana gün içinde mesaj atmayacağımı, kendinle baş başa olman gerektiğini söylemiştim
düşünme fırsatın oldu mu?

aybike: evet
düşündüm
tüm bunlar saçmalık
güç falan yok bende
sadece birkaç kez gördüğüm şeyler tekrarlandı buna da deja vu diyoruz
bir de baş ağrılarım var tabi

bilinmeyen numara: hayır tatlım
yaşadığımız olayların tıpkısını yaşamaya deja vu diyoruz, bir şeyleri önceden görmeye ya da insanların bilinçaltını okumaya değil
baş ağrıların mı var?
aybike bak, durum sandığından daha ciddi
söylemeyi unuttum, konuşmamız bittikten sonra mesajları sil tamam mı?
telefonunun her yerinden

aybike: tamam
korkutuyorsun beni

bilinmeyen numara: maalesef korkmalısın da
sana anlatacağım şeyler için burayı kullanamam, riskli olur
zihninle iletişime geçeceğim ama senin de bana izin vermen gerekli

aybike: yapamam ki

bilinmeyen numara: yapacaksın emin ol
senin için çocuk oyuncağı bu
ben zihninle irtibata geçtiğimde bunu bileceksin ve beni oradan uzaklaştırmak yerine kabul edeceksin hepsi bu

aybike: dediklerini nasıl yapacağımı bilmiyorum

bilinmeyen numara: biliyorsun

başka bir şey yazmadığı için zamanın geldiğini fark eden genç kız, telefonunu uzakta bir yere bırakıp gözlerini kapattı. ne yapması gerektiğini bilmiyordu, zihninden onunla nasıl konuşacağını bilmiyordu.

duyabiliyorsun değil mi?

bir ses vardı ama dışarıdan değil, içeriden. zihninin içinde çok net bir şekilde çıkmıştı. bir erkek sesi. çok güzel bir ses tonu.

sen misin? adını bilmediğim çocuk?

evet, benim. güldü zihnindeki ses. gülüşü de en az sesi kadar güzeldi. bak, aklından konuşacağın cümleleri geçirmen yeterli. içinden konuşmak gibi düşün, aynısı.

sen tüm bunları nereden biliyorsun?

ben de telepatiğim unuttun mu? aynıyız seninle.

benim farkım ne peki? neden tehlikede olan benim, ikimiz de aynıysak?

güzel soru. senin farkın, sen benden çok daha güçlüsün. ve onların beslendiği de bu. güç.

onlar dediğin kimler?

bunu şuan burada da söyleyemem. yüzyüze konuşacağız bunları.

buluşma yani?

evet, istemez misin?

isterim. dedi kız flörtöz bir sesle. ses tonu neden bu kadar büyük zaafıydı ki? etkilenmişti bundan.

güzel. senin bir şey yapmana gerek yok. herhangi bir gün saat belirleyip buluşmayacağız. ben seni bulacağım.

waow. beni bulacaksın demek. etkileyiciymiş.

her şey doğal yollardan olacak.

flört eder gibi konuşmasına karşılık bir şey söylememesi genç kızı biraz bozduysa da aldırmadı. dediği cümleye odaklanmıştı.

doğal yollardan derken? çarpışıp kitaplarımızı falan düşürmeyeceğiz umarım.

güldü yine zihnindeki o ses. hayır tabi ki. dedim ya, ben seni bulacağım.

peki. dedi yeniden şansını denemek isteyen kız. bul beni.

henüz görmediği çocuğun gülümsediğini anlaması için görmesine gerek yoktu, hissediyordu. yeniden söze girmesi gerektiğini fark etti.

şuan cidden benim zihnimden konuşuyoruz. çok garip.

öyle.

baksana, adını bilmiyorum hala. sen beni bu kadar iyi tanıyorsun ama ben senin adını bile bilmiyorum henüz. söyleyecek misin?

ismim berk, aybike.

sebebini asla anlamayacağı bir gülümseme yüzüne yayılırken sesin sahibinden kendi adını da duymak hoşuna gitmişti.

berk.

e.t. | ayberWhere stories live. Discover now