on | yakınlaşma

132 11 2
                                    

ne zaman değer görecek e.t. 🥺 oy ve yorumlarınızı bekliyorum 🪄

"sen burada bekle, sakın dışarı çıkma aybike. hemen bakıp geleceğim ben."

"berk olmaz saçmalama ben de seninle geleceğim, delireyim istiyorsun galiba."

"aybike. bekle dedim."

kızıl dışarı çıktığında peşine takıldı kız. beraber dışarıyı kolaçan ettiklerinde hızlıca, aybike kızılın kolunu tuttu.

"berk kimse yok galiba."

"sana bekle dememiş miydim aybike?"

"seni dinleme gibi bir zorunluluğumun olduğunu bilmiyordum berk."

"kendi iyiliğin için dinlemen gerekiyordu aybike. sana kaç kere söylemem gerekiyor tehli-"

"sakın. tek bir kez daha bana tehlikeli kelimesini kullanma berk. lütfen." berk sakinleşebilmesi için bir dakika kadar bekledikten sonra sarıldı kıza sıkıca. geri çekileceğinde de kızın kolları olduğundan daha sıkı dolandı vücuduna.

"hayır geri çekilme. lütfen berk, sana ihtiyacım var."

kızıl çocuk bir şey söylemeden sardı tekrar genç kızı sıkı sıkı. saçlarını sevdiğinde de kız gözlerini kapatmıştı. tüm yaşadığı korkuyu unutturuyordu onun göğsünde olmak. yaşamaya devam ettiği kabusu o saniyelerde unutmasını sağlıyordu. tekrardan nefes alabilmeyi hatırlıyordu berk'in yanında, onun sarılışında. belki de bu yüzden etkilenmişti ondan. yanındayken kendini çok güvende hissettiğinden, sıcaklığından. bırakmak istemiyordu ama artık kollarını çekmenin vakti gelmişti ve bunun farkındaydı.

"sadece rüzgar baksana. önemli bir şey yok."

"evet." dedi kız derin bir nefes verip. "sadece rüzgar."

"ee, kaldığımız yerden devam edelim mi?"

genç kızın vücudu alarma geçtiğinde en son tatlı tatlı flörtleşir gibi olduklarını hatırlıyordu. kafasının içindeki o 'kaldığımız yer derken?' cümlesini susturmakla cebelleşirken berk'in mutfağı işaret etmesiyle oraya girdiler.

beraber köfte kızartıp diğer malzemeleri, patates kızartması ve içecekleriyle nefis bir sofra hazırladıklarında karşı sandalyelere oturup genç kızın berk'e kaçamak bakışları eşliğinde yemeklerini yediler.

yine birlikte topladıkları yemeğin ardından büyük salıncakta oturduklarında kızın yemekten beri devam eden gülüşüyle berk'in de keyfi yerine gelmişti.

"sarhoş falan olmadın değil mi? emin olmak için soruyorum?"

"niye o kadar çok mu güldüm?"

"hayır, çok güzel güldün. devam et."

gamzelerini yüzünden silemeden kızılın yanına oturduğunda elindeki biradan bir yudum daha aldı.

"başka?"

"ne?"

"başka nasıl övgülerin var?"

"birilerinin canı övülmek istiyor galiba."

galiba kelimesini uzatmasıyla galiba diye yanıtlayarak güldü kız, onun gülüşüyle gülen kızıl da bir yudum almıştı.

salıncak olması gereken yöne değil sağa sola sallandığında berk ayağa kalktı hemen, kızı da kaldırdı kendisiyle.

"vidaları çıkmak üzere bunun. oturmasak daha iyi."

genç kız oflayıp etrafına bakındığında karşıdaki salıncağı gösterdi.

e.t. | ayberΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα