Bölüm 4 : İhtimaller Perisi

53 8 19
                                    

Eylül kalbime ok gibi saplanan bu cümleleri söyleyip arkasında bıraktığı Aryaya aldırmadan yine yerine gitti. Karşımdan gitmesi, şok içinde de olsa biraz düşünmeme olanak tanımıştı. Sahi, ben onun gerçekten de hiç arkadaşı olmamıştım. Başından beri aptalca çırpınıyordum. O ise hep dalga geçmişti belli ki bununla.

O yerine geçtiğinde sınıfta herkes gülmeye başladı. Bana güldükleri kesindi. Bunları kafamın kaldıramayacağını anlayıp sınıftan kapıyı çarparak çıktım. O kadar ezik ve aşağılanmış hissediyordum ki gözlerim yaşarmıştı. Bunların bir rüya olması gerekiyordu. Kalbimin ağrıdığını hissettim ve duvara yaslanıp derin bir nefes aldım.

Yine herşey çok hızlı olup bitiveriyordu. Nasıl bir günde arkadaşımı kaybedebilirdim?

Hayır, arkadaş sandığım kişiyi...

Eylül... O zaten başından beri böyleydi... Kendimi onun iyi bir arkadaş olduğuna inandıran bendim. Geçmişte yaptıklarına bakılırsa, günün rüya olması gereken tek tarafı B şubesine girmemdi.

Sınıfın ortasında aşağılanmak berbat bir histi. Hayatımda ilk defa inek lakabını almıştım, bu ise en yakın arkadaşım sandığım kişi tarafındandı. Ben evet çok çalışıyordum. Çünkü korkuyordum.

Çalışayım ki iyi bir işim olsun, iyi bir ailem, iyi bir evim, iyi bir hayatım ve... iyi arkadaşlarım...

Gözlerimden yaşlar akarken nereye gideceğimi bile bilemedim. Sınıfıma gidemezdim. İnsanlar... oradaki insanlar çok korkunçtu.

Ben artık insanlardan korkar hale gelmiştim.

Hızla merdivenlerden çıkıp yukarı gitmeye karar verdim. Teras tam bu hisler için mükemmel bir yerdi.

Merdivenlerden çıkarken siyah saçlı bir çocukla çarpıştım. Arkama bakmadan özür diledim ve yukarı koşmaya devam ettim.

En üst kata geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Merdivenlerden çıkmak bile içimdeki öfke ve üzüntünün birazını atmamı sağlamıştı.

Terasın kapısından girip açık havayla buluştuğum anda rahatladım. Korkuluklara koştum ve okulun en üstünden aşağıyı izledim. İnsanlar dışarıda, bahçede geziyorlardı. Kimi sevgili, kimi arkadaş.

Ben. Ben ise sınıflardan bile kaçıyorum. Keşke bende insanlara yukarıdan bakabilecek kadar özgüvenli olsaydım.

"Sende mi atlamaya geldin?"

Durdum. Arkamı dönüp baktığımda karşımda Buse'yi buldum. Uzun zamandır C şubesindeydi ve sınıf grubuna sık sık çalışmaktan yorulduğunu yazıp azar yerdi.

"Atlamak mı?" Sen de mi diye sorması benden başka birilerinin atlamaya geldiğini gösteriyordu.

"Evet." dedi ve yanıma gelip az önce yaptığım gibi korkulukları tutup aşağıyı izledi. "Atlamak."

Cevap veremedim. Busenin sınavlarla kafayı bozduğunu biliyordum ama hiç bu hislerin onu ölüme götüreceğini düşünememiştim.

"Buraya sık gelir misin?" dedim aptalca.

"Evet. Çok sık. Çoğu zaman atlamayı düşünerek..." Bana bakmadan aşağıya bakmayı sürdürüyordu. Sonra bana bakıp psikopatça bir şekilde sırıttı "Ama bu korkaklık. Değil mi?"

Ne desem bilemedim.

Bunu ben de denemiştim. Çok fazla.

"Korkaklık mı? Asla."

"Ha? Umarım şu an intiharın eşiğine gelmiş bir kızı gazladığının farkındasındır." dedi gülerek.

Yüzümde hiçbir mimik oynamadı. O gülüyordu ama aksine ben buz gibi hissediyordum. Buraya karmaşık hislerle kaçıp gelmiştim, ve istemeden karşımda eski Arya'yı bulmuştum.

LavantalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin