Bölüm 17.5

21 8 3
                                    

Levent Saylam'ın konağında her zamankine kıyasla çok daha gürültülü bir akşam yaşanıyordu.

Evdeki tüm hizmetçiler öfkeden deliye dönmüş ev sahibinin gözüne batmamaya çalışıyor lakin önlerine serilen manzaradan da oldukça rahatsız oluyorlardı.

"Sana derslerine odaklan dedim ve sen..." Adam yerdeki oğluna bir tekme daha attı. "Ve sen oturmuş okulun boş entrikaları ile uğraşıyorsun!"

"Levent!" Kadın, eşine seslendi. Bu sahneyi izlemek, oğlunun dövülmesini izlemek onu rahatsız hissettiriyordu ama "Bunu hak etti" diye geçiriyordu içinden.

"Sen kes sesini Hande!" Adam eşine öfkeden kararmış gözleriyle omzunun üstünden baktı, ardından tekrar çocuğa döndü.

Yakalarından tutup kaldırdı ayağa. Öfkesi bir türlü dinmiyordu, ilk defa bu kadar düşük bir not görmüştü oğlundan. İçindeki tüm merhamet yok olmuştu sanki, oğlunun kanlar içindeki yüzü içinde en ufak bir acıma uyandırmıyordu artık.

"Benim servetim ve param seni şımartıyor mu ha? Bu paranın hepsini savurabileceğini mi sanıyorsun!"

Çocuk ise cevap veremedi, sadece babasının vurmadığı anı fırsat bilip nefesleniyordu.

"Cevap ver bana!" diye bağırdı adam. "Seni öldürmeden..."

"Öldür beni!" Oğlunun kendinden daha yüksek sesi evdeki hizmetçiler dahil herkesin irkilmesine neden oldu. "Öldür beni o zaman! Yaşamak istemiyorum!" Bunu ağlarken söylemişti; gözlerinden akan yaşlar, kaşından akan kanla karışıyor, babasının yakasını tuttuğu ellerine süzülüyordu.

Adam isyanı üzerine tekrar yere fırlattı oğlunu.

"Pekala." Adam yanındaki masada duran şamdanı eline aldı. "Ölüm o kadar kolay değil, affedilmek için yalvaracaksın bana!"

"Levent, dur!"

"Levent Bey!"

Evin hanımı ve evdeki hizmetçiler adamın koluna yapıştı ve şamdanı elinden kapmaya çalıştılar. Ama adam kadar güçlü olmadıkları için şamdanı alamadılar, mücadele sırasında şamdan yere düştü.

"Hande!" Adam, kolunu tutan karısını itti ve kadının yere sert bir şekilde düşmesine sebep oldu.

"Anne!" Çocuk emekleyerek annesinin yanına gitti.

"Anne ha?" Levent, durdu aniden. "Demek anne... Beni öldür diyorsun ama annene kıyamıyorsun öyle mi?"

"Uzak dur ondan!"

"Deniz..." dedi kadın yerden doğrulmaya çalışırken. Başını sert vurmuştu, canı yanıyordu. "Baban sakinleşmez... Körükleme daha fazla..."

Adam yere düşmüş şamdanı aldı ve anne oğulun başında dikilip onlara baktı.

"Seni ben besledim büyüttüm... Buralara gelmeni ben sağladım! Okuldaki saçma isteklerine bile göz yumdum! Ama sen... Onu mu tutuyorsun?" Sesi her zamankinden daha yüksek çıktı, sanki öfkesi artık hayal kırıklığı ile de birleşmişti.

Deniz'in kanlanmış gözleri ise yalnızca kin doluydu.

"Anneme dokunma." dedi dişlerinin arasından.

"Emredersin orospu çocuğu!" Levent Saylam bunu söylerken ayağıyla Deniz'i bir kenara itti ve yerdeki karısına yukarıdan baktı. Kadın ona öfke ile bakmıyordu, sadece şaşkındı.

Adam tam şamdanı havaya kaldırıyordu ki Deniz bağırdı.

"Dur! Yalvarırım dur! Ne istersen onu yapacağım!"

Adam durdu, istediği tepkiyi almıştı oğlundan. Şamdanı tutan kolunu yavaşça indirdi.

"Sana neden inanayım?"

"Söz veriyorum sana göstereceğim, bir daha asla böyle bir şey olmayacak baba!"

Deniz'in içi nefretle doluydu. Bir baba oğluna bunu nasıl yapabilirdi? Hele ki karısına... Annesine döndü, kadın tehlike geçince yerden hiçbir şey olmamış gibi kalktı ve üstünü silkeledi. Gözleri Deniz'i bulduğunda bakışları merhametten çok öfke doluydu.

Adam sakinleşmiş bir şekilde elindeki şamdanı tekrar masaya koydu ve geri oğluna döndü.

"Söyle şimdi bana. Ne yapacaksın?"

Deniz yerde dizlerinin üstünde oturmuş, başını itaatkar bir şekilde önüne eğmişti, nefret dolu bakışlarını babasının görüp daha da sinirlenmesini istemiyordu.

"Okulda... Sadece derslerime odaklanacağım ve..."

"O Talay itinden uzak duracaksın." diye ekledi babası.

"Ve o... Talay itinden uzak duracağım..." Dizlerindeki elleri pantolonunun kumaşını sıktı Deniz'in.

Senin yüzünden... Ne olursa olsun... Seni bu okuldan göndereceğim Talay Han İsayev.

"Bana bak!"

Deniz babasının bağırışı üzerine dediğini yaptı ve babasına baktı.

"Ne Talay, ne o yanındaki kız-"

"Arya." diye düzeltti Deniz babasını.

Adam alaycı bir şekilde güldü. "Arya ha? Arya... Dikkatini dağıtıyorsa okuldan attırabilirim."

Deniz gülümsedi, öfke vücudunu terketmiş, yerini hırsa bırakmıştı.

Arya yalnız benim değil, Talay'ın da dikkatini dağıtıyor.

"Hayır baba."

"Güzel."

"Ama..." diyerek ekledi Deniz. "Sana geçen bahsettiğim Erdal denen adam... Onu işten attırabilir misin?"

"Sana okul harici bir şeyle uğraşma diyeli 10 dakika oluyor ve sen yine Arya ile mi uğraşacaksın!" Adam tekrar sesini yükseltti.

"Baba... Yemin ederim bundan sonra sana kendimi kanıtlayacağım... Tek isteğim o adamı işten çıkarttırman..." Deniz yalvarırcasına babasının gözlerine baktı.

Levent Saylam gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Eğer oğlu dikkatini toplayacak ve derslerine kafa verecekse her şeyi yapmaya hazırdı.

Talay, oğlu ile kıyaslandığında ondan kat kat daha iyiydi ve bu oğlunda neleri geliştirmesi gerektiğini gösteriyordu kendine. Deniz kadar mükemmel bir öğrenci profilinden daha iyi bir öğrenci olması, oğluna birçok şeyi öğretme imkanı tanıyordu.

Bu öğretilerden en büyüğünü ise şimdi öğreniyordu oğlu.

Hırs.

Arya denen kızı ise son zamanlarda duyuyordu. O kız Talay gibi değildi, hiçbir katkısı da olmuyordu. Oğlunun ayakkabısında bir çakıl taşıydı yalnızca.

Onu okuldan attırması bir saniyesini almazdı ama okul idaresi ile Deniz yüzünden çok yüz göz oluyordu, bu onu gülünç duruma düşürüyor gibi hissediyordu.

"Zamanı gelecek Levent... Zamanı gelecek..." diye mırıldandı kendi kendine ve oğlunu arkasında bırakıp odasına giden karısının peşinden gitti.

Kadın makyaj masasının önüne oturmuş aynaya bakıyordu. Kocası içeriye girince ona döndü.

"Eğer bana vursaydın bu evi başına yıkardım."

Adam karısına arkasından sarıldı.

"Sana vurmak değildi amacım, o itin bir şeylerden korkması gerekiyor."

"Yine de hoşuma gitmedi." dedi saçlarını düzeltirken. "Çocuğa vuracaksan iki tokat at... Başımızı belaya sokma."

Mutfakta kalan Deniz ise hala dizlerinin üstünde eski halindeydi. Hizmetçiler ona yardım edip etmemekte tereddüt ediyorlardı çünkü Deniz öfkelenince babasını aratmıyordu.

"Elinden her şeyini alacağım Talay Han... Beni bu duruma düşüren herkesi... Yok edeceğim..."

LavantalarWhere stories live. Discover now