Bölüm 11 : Sina

36 8 23
                                    

Öğle arasının zili çalarken ben, başımı masaya koymuş uyuma pozisyonumdaydım. Dersler son günlerde aşırı sıkıcı gelmeye başlamıştı çünkü kafam o kadar doluydu ki öğretmenlerin anlattıkları kulağıma boş söz dizilerinden farklı gelmiyordu. Ninni söyleseler daha yavaş uyurdum.

Her şey üst üste geliyordu, hayatım boyunca böyle olaylar yaşamadığım yetmezmiş gibi, bir de hepsi aynı anda oluyordu. Teker teker gelseler bile zor kurtulurum.

Başımı masadan kaldırdım ve bana çok yakın olan bir çift gözle karşılaştım. Bir an şaşırdım ve geri çekildim, ama sonra yüzü tanıyınca rahatladım. Sina masamın başında eğilmiş bana bakıyordu.

Şaşkınlığımı farketmiş olmalı ki güldü.

"Kusura bakma, korkutmak istemedim."

Elimle masaya yaslanmaktan uyuşan alnımı ovuşturdum.

"Korkmadım ama öyle aniden görünce... Ne zamandır buradasın ki?"

"Daha yeni geldim, seni uyuyor görünce uyandırmaya kıyamadım."

Aslında uyumuyordum ama hiç bozuntuya vermedim.

"Atölyeye çıkacak mıyız?"

"Bende onun için geldim. Kaykayını al da gidelim."

Heyecanla yerimden kalktım ve arkamdaki Mina'ya döndüm.

"Sen de gelecek misin?"

Mina başını iki yana salladı.

"Gelmeyi çok isterdim ama biraz başım ağrıyor, öğle arasında revirde olacağım."

"Peki." dedim. "Kendine iyi bak ve güzelce dinlen. "

Mina gülümsedi ve başını salladı. Ardından Sina'ya döndüm.

"Sen atölyeye çık, ben geliyorum."

Kaykayımı yine böyle bir olay yaşamasın diye onu saklayabileceğim en iyi yere saklamıştım. Depo.

Okulun en alt katına merdivenleri üçer beşer atlayarak indim ve ardından bir kat daha indim.

Burası depo, buranın da bir altı sığınaktı. 4 senelik okul hayatımda buraya sadece ilk defa dün inmiştim. Korku filmlerindeki laboratuvar sahnelerini anımsatıyorlardı bana. Özellikle florasan lambalardan biri çok zayıf yanıyordu ve arada bir gidip geliyordu ve bu da benim migrenimi tetikliyordu.

Gözlerimi sıkıca kapatıp tekrar açtım ve kaykayımı koyduğum fazladan dolapların olduğu yere ilerledim.

Bir anda beni bir şey durdurdu. Kaykayımı alacağım yerden sesler geliyordu. Bir gün bari bir yeri boş bıraksalar ölürler.

Kenara sindim ve ordakilerin kim olduğuna baktım.

Talay ve Deniz oradaydı ve karşı karşıya durmuş konuşuyorlardı.

"Hiçbir halt edemezsin sen." Dedi Talay gülerek. Konuşmanın biraz ortasında denk gelmiş olmalıydım.

"Okul başkanlığı umrumda değil. Bir yerde kaybedersem iki yerde daha kazanırım.

Deniz okul başkanlığını kazanamamış mıydı? Okulda ilk defa okul başkanı Deniz değildi. Bu onları depoda konuşturacak kadar önemli miydi peki?

"Gerçekten..." diye başladı Talay Deniz'e birkaç adım atarken. "Sıralamada da kazandığını düşünmüyorsun değil mi? Baştan aşağıya şişmiş bir balonsun sen."

"Sence bahsettiğim şey sıralamam mı? Belli ki herkes senin gibi balon olduğumu düşünmüyor."

"Duygusuz piçin tekisin Deniz Saylam."

LavantalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin