14. Bölüm

150 10 2
                                    

İYİ OKUMALAR 

---------------------------&&&-----------------------

İkimizde ısrarla çalan telefona bakıyorduk. Açmak istiyor muydu emin değildim.

Bir süre çaldıktan sonra kapanıp tekrar çalmaya başlıyordu. Kapıda girerken ki mutluluğum yerini yeniden üzüntüye bırakmıştı. Bu kadar aramanın tek nedeni Savaş'tı. Savaş eğer ona yüz vermeseydi Hale onu arayacak cesareti bulamazdı. 

Düşen yüzünle ondan bir adım uzaklaştım. 

" Aç istersen, bu kadar aradığına göre önemli bir şey olmalı " dedim. Ondan uzaklaşmama bozulmuştu yine. Sıkıntılı bir nefes vererek ekranı kaydırıp açtı. 

" Efendim Hale?" Gergin hali sesine de yansırken, ne konuştuklarını duymak istemediğim için ileride küçük süslerle oynayan kızımın yanına gittim. Dışardan umursamıyormuş gibi görünsem de içim içimi yiyordu. Geçen bir kaç dakikadan sonra Savaş telefonu kapatmış yanıma gelmişti. 

" Ben hemen geleceğim tamam mı ?" dedi hafif telaşla. Onu telaşlı hali beni de telaşlandırmıştı. 

" Bir şey mi oldu ? Yoksa annenler mi? " 

" Hayır hayır. Önemli bir şey değil. Hemen geleceğim " deyip yaklaşarak iki kolumdan tuttu. " Sakın aklına başka bir şey getirme tamam mı ? Gelince sana her şeyi anlatacağım zaten" dedi söz verir gibi. Cevap olarak sadece kafamı salladım. 

Son kez gözlerime bakıp gitti. Gidişi ile bir korku sarmıştı yüreğimi. Neden bilmiyorum sıkışıp duruyordu. Kötü bir şey düşünmemeliydim. Savaş'ın gidişinden sonra Meleği kucağıma alarak bizim için hazırlattığımı masaya oturdum. 

Düşünmemek için masayı incelemeye başladım. Çok güzel hazırlatmıştı. Her şey vardı neredeyse. Masayı incelerken, kenarda duran bir kutu görmüştüm. Hediye kutusu gibi duruyordu. Acaba baksa mıydım? Ya kızarsa? 

En iyisi hiç bakmamaktı. Kime alınmışsa geldiğinden anlaşılırdı zaten. 5 dakika oldu- 10 dakika oldu ama hala gelmedi. Yüreğimde ki korku artık gün yüzüne çıkarken, daha fazla kalamadım burada. Kızımı kucağıma alarak dışa kapıya doğru yöneldim. 

Dışarı çıkmadan birini görürüm umuduyla etrafı incelerken neyse ki bir garsona rastlamıştım. 

" Pardon bakar mısınız?" 

Beni görür görmez yanıma geldi. " Buyurun efendim ?" dedi hafif tebessümle. 

" Ben kocamı arıyorum da. Savaş, Savaş Kara. Burayı tutmuş sanırım " dedim. Adını duyunca hemen hatırlamıştı 

" Aa evet efendim. Bahçede bir hanım efendi ile konuşurken gördüm kendisini" Bahçede bir kadınla mı konuşuyordu? Kimdi ki bu kadın?

" Nasıl bir kadın?" dedim. Pot kırmış gibi bakıyordu gözlerime. 

" Şey efendim?" 

"Nasıl bir kadın dedim?" 

" Uzun boylu, kumral saçları olan biriydi " dedi. Hemen tanımıştım zaten. Tarif ettiği kadın Hale'ydi. Yine işi vardı diyeceğim ama şaşırmıyordum artık. Ne konuştuklarını bende duymak istiyordum. Bana endişe ile bakan garsonu arkamda bırakarak, bahçeye doğru yürümeye başladım. 

Lambaların bütün mekanı aydınlattığı yerde bir tek bahçe hafif karanlıktı. Biraz daha ilerleyince ikisin de görmüştüm zaten. Hale ağlamış mıydı? Yoksa ben mi yanlış görüyordum? 

Savaş konuşurken, Hale susmuş göz yaşları ile onu dinliyordu. Yaklaştıkça sesi de netleşmişti. 

" Anladın mı?" dedi. 

~Hümeyra~Where stories live. Discover now