5- Aileden olamazsın

5.4K 214 10
                                    

5- Aileden olamazsın
Laura Kamer Rivera

Bir haftalık yıkanmıştım. Beni banyodan çıkartan Erkan Bey'in aramasıydı. Üstüme dar siyah bir pantolon ve gömlek giymiştim. Gömleğin üstüne bisiklet yaka örgü desenli kahverengi bir kazak giydim. Siyah botlarımı giyip odadan çıktım. Kel kapıda bekliyordu. Cebinden çıkardığı yüzlük banknotları bana uzattı. Alıp çantama koydum. Hattı telefonuma taktım. Yeni numarayı Maria'ya yolladım. Meriç'e yollamak konusunda kararsız kalsam bile yollamıştım.

Otelden çıktığımızda beni eve götürdüğünü söyledi. Karaaslan'ların evine. Kızı beni biliyordu. En büyük kızı benden haberdardı. Beni eve davet ediyorsa bu dna sonucunun olumlu olduğu yönündeydi. Tabii kim için olumlu emin değilim. Yutkundum. Boğazım acıyordu. Meriç'ten bir arama geldi. "Alo?"

"Alo kız! İndim ben İstanbul sınırları içindeyim. Sen ne yapıyorsun, neredesin?" Kız demesi her seferinde komik oluyordu. "Ben şimdi başka bir yere daha geçiyorum. Erkan Bey'le konuşacağım." Ses tonu düştü. "Peki, senin istediğin ne? Bu konuşmadan yani, ne bekliyorsun?" Yutkundum. Kel adamın italyanca bilmemesini umarak İtalyanca'ya geçtim. " Bilmiyorum, daha sıcak bir karşılama beklerdim. Ancak düşündüğümden daha kötü bir karşılama oldu." Yutkundu.

"Benim İstanbul'da bir evim var. İstediğin zaman gel bende kal." Görmeyeceğini bilmeme rağmen başımı salladım. "Teşekkür ederim." Bir süre bekledi. "Sana nasıl davranıyorlar." Ne diyecektim. "Kötü. Kaba. Biri bana piç dedi." Kel adamın tepkisine baktım. Tepkisiz yüzü İtalyanca bilmediğini belli ediyordu. "Ne dedi ne dedi!?" Benden çok sinirlenmişti. "Piç ne aminakoyim" Türkçe ettiği küfürü kel adam duymuştu. Kafasını çevirip baktığında o hariç heryere bakıyordum. " Onu diyen kim? Baban olacak o herif mi?"

"Hayır, değil. Başkası boşver. Şimdi onun evine gidiyorum. Dna testi sonucu geldi. Konuşacağız. Sonra ararım ben seni olur mu?" Sinirli bir oflama duydum.  "Tamam, tamam. Sakinim. Sen istediğin zaman ara beni gelirim." Onaylayıp telefonu kapattım. Kel adam ingilizce konuşuyordu. "Beni sevgiline mi şikayet ettin?" Alaycıydı. "Sizi şikayet etmedim. Sevgilim değil." Yüzünde küçümser bir ifade belirdi. Sabah azıcık insan olduğunu düşünmüştüm. Saf kötü. "İtalyanca biliyorum." Utançtan yüzüm kızardı. Utanması gereken biz değiliz! O! Küçük kıza piç dedi!

Camdan dışarı baktım. "Eğer Karaaslan'ın kızı olacaksan benden sana abi tavsiyesi. O sevgilinden kurtul. Kandemir veya Güneş serefsizinden uzak dur." Omuz silktim. "Benim hayatım. Geldiğimden beri bana hakaret ediyorsunuz sizin sözünüzü dinleyecek halim yok." Güldü. "Sen kendini çok değerli zannetme. Soyadın olması seninle o kadar ilgilenmezler." Dişlerimi sıktım. Cevap verme şu ite ya. Vermeyecektim.

Büyük bir bahçenin içine girdiğimizde durdu. "Bavullarını odaya çıkarırlar." Arabadan inmedim. "Annemin külleri? Sizdeydi onlar nerede?" Güldü. Yüzü bana döndü. "Erkan Bey'in emri ile İstanbul boğazından aşağı döküldü." Ne. Ne. Ne... "NE YAPTINIZ SİZ?!" Yüzü kırıştı. "Bağırma başımda! Erkan Bey'in emriydi!" Arabadan indim. Kapı açılmıştı, içeri girdim. Erkan şerefsizi merdivenin sonunda duruyordu. Ceketinin yakasını tuttum. Sol kaşı küçümseyiş ile havalandı. "Ne yaptığını zannediyorsun sen!?"

"ANNEMİN KÜLLERİ NEREDE!?" Ellerimi yakasından çekti. "Olması gereken yerde. Denizin dibinde." Kalkan elim benim bile idrak edemediğim bir hızla yanağına indi. "Sen bu hakkı nasıl kendinde gördün." Gözümden akan yaşlar dudaklarımı yaktı. "SEN KENDİNDE NASIL BULDUN BU HAKKI! ANNEMDİ O BENİM! SENİN YÜZÜNDEN TEK BAŞINA ÇOCUK BÜYÜTTÜ O AŞAĞILIK HERİF!" Yüzünde sinirli bir ifade vardı. Merdivenden inen üç kadına baktım. Biri kızıydı avukat olan diğeri eşi ve en arkadaki en küçük kızıydı. "Benim, benim annemin külleri" Cümlenin devamı gelmedi. Dizlerimin üstüne çöküp hıçkıra hıçkıra ağladım.  Arkamda duran adama seslendi. "Alın şunu buradan odasına çıkartın. Sesini de kessin."

YALAN HAYATWhere stories live. Discover now