10. Bölüm

64.2K 3.6K 409
                                    

GÖKÇEN

Gelenleri görünce kaşlarımı çattım. Cümbür cemaat buraya neden gelmişlerdi ki? Benimle tek kelime bile konuşmaya tenezzül etmeyen insanların, şu an evimde ne işi vardı? Üstelik üzerinden 7-8 ay geçmişti. Neyse sinirlerimi bozmayacaktım. Doktorun verdiği ilaç etkisini yitirmeye başlamıştı anlaşılan. Çünkü kolum çok fena sızlıyordu. Ayrıca çok yorgundum.

Annem, Gül'ün ailesini salona buyur etti. Ellerinde pastayla gelmişlerdi. Annem de oldukça şaşkındı.

"Hoş geldiniz hepiniz, buyurun oturun." Diyerek tüm misafirperverliğiyle koltuğu işaret etti.

Abdullah bey ve Sare hanım kibar bir şekilde "Hoş bulduk" dediler ve oturdular. Abdullah bey, "Gökçen çok geçmiş olsun kızım" dedi. Ona sadece kafa salladım ve onlara kısa bir bakış attım. Gözlerim Poyraz'da durdu. Onu en son karargahta görmüştüm. Son gördüğüme göre, çok kötü gözüküyordu. Sanırım evde bir takım olaylar yaşanmıştı.

Göktuğ'da merakla ve çekingenlikle bana bakıyordu. Gözleri yapı olarak annesinin kopyasıydı. Ancak Sare hanım ne kadar soğuksa, Göktuğ o kadar sıcak bakıyordu. En fazla 25 yaşında duruyordu. Tatlı bir suratı vardı aslında.

Gül, ailesine mesafeli davranmıştı ve yanıbaşımda oturuyordu. İnşallah benim yüzümden kavga etmemişlerdir diye düşünerek, ailesine bakmaya devam ettim.

Aileye bakınca hepsinin gözünün bende olduğunu fark ettim. Poyraz, Göktuğ ve Abdullah bey çok üzgün bakıyordu. Sare hanım da sanki zorla gelmiş gibi duruyor ve kaçamak bakışlarla evi inceliyordu. Sanırım beğenmemişti.

"Gökçen kızım doğum günün kutlu olsun" dedi Abdullah bey. Neredeyse 1 yıldır benimle tek kelime etmek istemeyen insanlar, ne olmuştu da evime kadar gelmiş, benim doğum günümü kutluyorlardı.

"Teşekkürler" dedim kuru kuru. Annem ikram için mutfağa gitti. Kek, poğaça, börek ve kısır vardı. Annem mutfak için kalkınca, Gül'de yardım için arkasından gitti. Gül kendi evinde nasıldı bilmiyorum ama bize geldiğinde , misafir gibi oturmak yerine biz ne yapıyorsak o da yardımcı olmaya çalışıyordu. Hatta mutfakta çoğu şeyin yerini bile öğrenmişti.

Gül elinde 2 tabakla, annem de çay tepsisiyle salona geldi. Sare hanım, Gül'ün elinde tabak görünce kaşlarını çattı. Bu durumdan oldukça rahatsız olmuştu. Gül ve annem, ellerindekileri servis edip, tekrar mutfağa döndüler. Sare hanım ise iğrenir bir suratla, önündeki tabağa bakıyordu.

Annemler tüm tabakları dağıtmış, kendilerine de tabak almış ve oturmuşlardı.

"Ellerinize sağlık çok güzel olmuş" dedi Göktuğ ve börekleri yemeye başladı. Gül'ün nişanlısı da gelmişti ve kısık gözlerle Gül'e bakıyordu. Alihan'la hep kötü bir psikoloji halinde olduğumda karşılaşmıştık. O yüzden hiç detaylı inceleyememiştim. Oldukça yakışıklı bir adamdı, ancak Gül'e sanki soğuk bakıyordu. Bakışlarında sevgiyi görememiştim. Belki de henüz tanımadığım için bana öyle gelmişti.

"Kızım söze nereden başlayacağımı bilmiyorum ama sana bir özür borcumuz var farkındayız. Seni tanımak adına bir adım atamadık. Bizi mazur görüp sana olan adımımızı kabul eder misin? Biz seni tanımak istiyoruz" diye konuşan Abdullah beye soğuk bir şekilde baktım. Anneme döndüğümde bana 'evet izin ver' bakışları atıyordu. Ama öyle kolay değildi o iş...

Boğazımı temizleyip tek tek hepsinde göz gezdirdim. Sare hanım dışında bana umutla bakıyorlardı. Sare hanım neden bu şekilde bakıyordu bana bilmiyordum. Ancak anladığım kadarıyla değil beni tanımak, burada olmayı bile asla istemiyordu.

"Abdullah bey, siz de ben de farkındayız ki neredeyse 1 yıldır benim varlığımdan haberdarsınız öyle değil mi?"

Abdullah bey mahçup bir şekilde "Evet kızım" dedi.

"Anlayamadığım şu Abdullah bey, siz ve aileniz benimle asla iletişim kurmadınız. Üstüne oğlunuz, kendi evimde bana hakaret etti ve yalancılıkla suçladı. Ona da ses çıkarmadım ki benim lakabım Deli'dir. Beni tanımadığınız için, normalde bunun altında kalmayacağımı bilmiyorsunuz. Ancak ben bu lafların altında kaldım. Ama en azından oğlunuz sizden daha cesurmuş ki gelip aklındakileri yüzüme söyledi. Siz tanımak istemeyi geçtim, konuşmaya bile tenezzül etmediniz öz kızınızla. Neden şimdi doğum günümü kutluyorsunuz ki? 1 yıldır neredeydiniz de özür diliyorsunuz?"

"Kızım biz Gül yanlış anlar, üzülür kırılır diye sana adım atmadık" diyen Abdullah beye daha da sinirlenmiştim.

"Öyle mi? Peki bundan Gül'ün haberi var mı? Sizce Gül buna alınsa, benim görevde olmadığım zamanlarda, neredeyse hergün iletişim kurar mı benimle? Hiç Gül'e sordunuz mu? Bize kaç kere ziyarete geldi biliyordunuz." Dedim ve derin bir nefes alarak devam ettim.

"Biliyor musunuz keşke sizinle değil de Gül ile kan bağım olsaymış. Ama biz kan bağından bile daha güçlü bir kardeşliğe sahip olduk. Bana bahane uydurmayın lütfen, sizi kırmak da istemiyorum. Sizinle bir bağ da istemiyorum." Dedim ve Gül'e döndüm.

"Gül kusura bakma ama çok ağrım var. Odama gideceğim. Yarın işin yoksa bir yerlere gidelim mi?"

"Sen o kolla evden adımını atamazsın kusura bakma Gökçen. Yarın ben buraya gelirim yine." Kafamı sallayarak onayladım ve yanağından öptüm. Diğerlerine bakmadan konuştum.

"Hepinize hayırlı akşamlar, izninizle uyuyacağım, yorgunum." Dedim ve ayağa kalktım. Ayağa kalkınca, Poyraz yanıma geldi ve sağlam olan koluma girmeye çalıştı. Onu kibarca itekledim ama tekrar koluma girince sabır çektim ve daha fazla tatsızlık çıkmasın diye ses çıkarmadım. Poyraz odamın önüne kadar gelince, kibarca kolumu çektim.

"Özür dilerim Gökçen, affı yok biliyorum ama çok özür dilerim."

"Aramızda özür dilenecek kadar bir değer yok komutanım. Lütfen özür dilemeyin. Ancak vicdanınız rahatsız ediyorsa eğer. Özrünüzü kabul ediyorum. Ama lütfen benimle iş meseleleri dışında görüşmeyin." Diyerek odama girdim.

🍁

Yarım saattir yatakta yatıyordum. Hâlâ gitmemişlerdi. Annemi sıkıştırıyorlardı sanırım. Arada babam olacak şerefsizin ismini duyuyordum. Bir anda Poyraz'ın sesini duydum. Yüksek sesle bağırmıştı "Ne şiddeti!" Diye. Ahhh anne. Babamın bize uyguladığı şiddetleri anlatıyordu sanırım. Onun nasıl bir insan olduğu faslına başlamıştı anlaşılan. Sıkıntılı bir nefes vererek annemin artık susmasını diledim. Ama ne içerideki sesler susuyordu, ne birilerinin evden gitme belirtisi vardı. Kalkıp evden kovacak hâlim de yoktu.

🍁

Ne zaman uyudum, ne zaman uyandım, evdekiler ne zaman gitti? Hiçbir şey bilmiyordum. Ohhh beee yıllardır böyle deliksiz uyumamıştım. Benim yatağım kesin sihirli falandı. Lan o nasıl uykuydu? Ben normalde tek gözüm açık uyurdum. "Aylardır dağda taşta geziyorsun tabii uyursun kızım" diye kendi kendime söylenirken odamın kapısı açıldı. Annem kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Kendi kendime konuşmama sinir oluyordu.

"Yine kendi kendine ne söyleniyorsun deli kızım?"

"Sana da günaydın sultanım. Akşam neler oldu benden sonra?"

"Babanla alakalı konuştuk kızım" diyen annem pat diye yatağıma oturdu ve devam etti.

"Bize yaşattıklarını özetle anlattım. Adamcağız, senin çocukluktan genç kızlığına kadar hergün dayak yediğini duyunca neredeyse ağlayacaktı. Gözleri kızardı ve doldu. Koskoca adam kahroldu kızım be. Hele oğullarını zor tuttuk. Babanı öldürmeye gidiyorlardı. . Bir şans ver büyüklük sende kalsın annem. Adam da oğulları da bin pişman. Kadın da içten içe pişman sen öyle soğuk durduğuna bakma. Sen de dışarıdan bakıldığında öyle soğuk durursun kızım. Ama içini ben bilirim. O kadın da içten içe seni tanımak istiyor."

"Anne böyle konuşacağını bilseydim konuyu açmazdım. Ben onlara bir şey yapmadım ki. Onlar ben yokmuşum gibi davrandılar. Şimdi de ben öyle davranıyorum çok mu?" Deyip odadan çıktım.

Gerçekten istemiyordum. Artık bir anlamı kalmamıştı. İçlerinden geldiğini düşünmüyordum. Bence Gül bizimle samimi olunca, onlar da zorunda hissettiler kendilerini. Ben böyle bir ilişki istemiyordum. Poyraz da vicdan azabı çekiyordu. Göktuğ zaten sessizdi ama dün onun bakışlarında özlem duygusunu hissetmiştim.Bu beni etkilemişti.

Ancak onlara ne olursa olsun taviz vermeyecektim.


❤️

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin