53. Bölüm

30.9K 1.9K 385
                                    

Keyifli okumalar ❤️

Kuzey

Gökçen'in patlamada evde olmadığını öğrendikten sonra, vücudum sanki yeniden canlanmış gibi bir enerjiyle doldum. Onu bulmalıydım. Geleceğimizi haber almış olmalıydılar ama bu imkansızdı. O yılanı konuşturmayıp önce telefonuna el koymuş ve albaya teslim etmiştim. Sanırım ondan haber alamayınca bir sorun olduğunu anlayıp yer değiştirmişlerdi.

"Bu sokağın çevresindeki 2 kilometre civarında tüm kamera görüntülerini istiyorum. Ayrıca çevredeki eczane ve medikalllerden uyuşturmaya yarayan tüm maddelerin satışını yapanları bulacağız. Kimlere satılmış kamera görüntüleriyle birlikte istiyorum" diyerek Gökçen'in timine ve başkomisere hitaben konuştum.

"Kamera kayıtları için istekte bulundum zaten az önce binbaşı. Eczaneleri neden istediğinizi anlayamadım. Durum hakkında pek bilgimiz yok" dedi başkomiser.

"Gökçen'i bir şekilde uyuşturduklarını düşünüyorum" dedim. O esnada başkomiserin telefonu çaldı ve yanımızdan uzaklaştı.

"Anlamadığım konu şu. Madem bunlar bizim geldiğimizin haberini aldı, neden evde cesetler çıktı. Kendi adamlarını mı öldürdüler yani?" Mehmet'in söylediğiyle bir durdum, düşündüm. Benim gibi Poyraz ve Tuba'da kaşlarını çatıp Mehmet'e bakmıştı.

"Bunu nasıl düşünemedim?" Diye sordu Tuba.

"Acaba kendi aralarında bir anlaşmazlık mı çıktı?" Diye sesli düşündü Poyraz. Bilemiyordum ve bu durum çok canımı sıkıyordu. Her şey olabilirdi. Başkomiser telaşla yanımıza geldi. Yüzündeki telaşı ve siniri görünce, bir şeylerin ters gittiğini anlamak yine canımı sıktı.

"Kuzey Binbaşım, Tuba binbaşım" diyerek, buradaki en yüksek rütbeliler olarak bize seslendi ve devam etti.

"Mobese görüntülerini almış arkadaşlar. Çevre sokaklardaki tüm dükkanların kamera görüntülerini de almışlar. İsterseniz hep birlikte emniyete gidelim ve inceleyelim. Gökçen bulunana kadar İzmir emniyetindeki tüm memur arkadaşların elinden geleni yapacağından hiçbir kuşkunuz olmasın. Tüm izinleri zor da olsa aldım. Buyurun lütfen" diyerek bahçedeki ekip arabasını işaret etti. Hep birlikte ekip arabasına bindik.

Sessiz ve sabırsız geçen yolculuğun ardından emniyete varmış ve mobese kayıtlarını incelemeye başlamıştık bile.  Dün sabahtan beri tüm kayıtları inceliyorduk. Patlamanın birkaç saat öncesinden itibaren patlama saatine kadar tüm kayıtlarda oynama olduğunu tespit edince oldukça şaşırdık çünkü mobese kameralarında oynama yapamazlardı. Üst düzey yetkili değillerse tabii. Kayıtları izleyen herkes benim gibi düşünüyordu ve kafayı yemek üzereydik. Bu iş iyice sarpa sarıyordu. Dünkü kayıtlara geçince, iki adamın öğle saatlerinde eve poşetlerle yiyecek getirdiklerini gördük. Dünkü kayıtlarda sıkıntı yoktu. Bu da başka bir sonucu ortaya çıkartıyordu. Gökçen'i o evden, onu kaçıranlar çıkartmamıştı. Başka birileri daha onu kaçırmıştı. Demekki kayıtları silen, Gökçen'i ilk kaçıranlar değil, ikinci kaçıranlardı. Kimdi bunlar? Devletin kayıtlarını kim rahatlıkla silebilirdi? Tabii ki mevkii olarak üst rütbeli birileri de işin içindeydi. Başkomiser, gördüğümüz yemek getiren adamların kimliğini tespit etmeleri için memur arkadaşlara fotoğraflarını verdi. Ayrıca eve giren ve çıkan 3 arabanın da plakasını aldık ama boşa zaman kaybı olacaktı. Başka birileri işin içine girmişti.

"Komutanım bu nasıl iş böyle? Neden patlama günü olan kayıtları silmekle uğraşmışlar da diğerlerini silmemişler?" Diye sordu Anıl.

"Ya patlama günü eve giren patronlarını görmemizi istemediklerinden ya da" diyerek bana ve Poyraz'a baktı Tuba ve cevaplamaya devam etti.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin