32. Bölüm

46.5K 3.4K 560
                                    

"Biliyor musun Gökçen, seni direkt öldürecektim ancak az önce fikrimi değiştirdim. Sana burada şu an sahip olacağım ve seni öyle öldüreceğim..

"Allah belanı versin. Sen insan olamazsın. Sen bir pisliksin. Eğer beni bugün öldürmezsen sana yemin ederim ki hangi deliğe girersen gir seni bulup canını alacağım. Bugün beni öldürsen iyi olur Görkem"

Bileklerimi artık hissetmiyordum. Karşımda gördüğüm adam, hem çok tanıdık hem çok yabancıydı. Zaten güvendiğim bir avuç insan vardı. Bundan sonra artık eski Gökçen olamazdım.

İnsanlar büyük yalancıydı...

"Biliyor musun aslında seni hep beğenirdim. Deli komutanın sen olduğunu öğrenene dek planım seni bizim tarafımıza çekebilmekti. Sevgi bu yüzden seni erkenden öldürmek istiyordu. Sana olan ilgimin farkındaydı. Sonunda benimsin" diyerek yüzüme eğildiğinde dudaklarının tekrar bana yaklaşacağını anladım. İçimdeki tüm nefret ve öfkeyi topladım, bedenimde kalan son gücümü kullanarak kafamı geriye çekip ona var gücümle kafa attım. Burnundan gelen o keskin kırılma sesiyle birlikte acı içinde bir "Ah!" diye inleyip burnunu tutarak yere çöktü.

Görkem yerde diz çökmüş, burnunu tutarken ansızın kahkaha atmaya başladı. Kahkahasının soğuk yankıları duvarlarda gezinirken, gözlerini yeniden bana dikti. Kanlı ellerini burnundan çekip kendine geldiğinde, gözlerindeki o karanlık ifade daha da belirginleşmişti. Ama ben de ona aynı sert bakışlarla karşılık verdim.

Bileklerimdeki zincirler, her saniye daha da sıkılaşıyor, vücuduma uyguladığı baskıyı hissediyordum. Acı, her geçen saniye artıyor ama duracak zamanım yoktu. Her şeyim buna bağlıydı. Eğer bu zincirlerden kurtulamazsam, hayatta kalmak imkansızdı.

Bordo bereli bir asker olarak her türlü zorluğa göğüs germeyi öğrenmiştim. Acıyı hissetmek, bazen seni güçsüzleştirebilir, ama aynı zamanda seni hayatta tutar. Ve ben, hayatta kalmak için her şeyi yapmaya hazırdım.

Zincirleri daha fazla sıkıştırarak, bileklerimdeki baskıyı arttırmaya başladım. Metalin soğuk yüzeyi deriyle sürtündükçe, her hareketim acıyı daha da derinleştiriyordu. Ama bu acı, beni daha güçlü yapıyordu. Gücümü, vücudumun bu acıyı tolere etme kapasitesini kullanarak bir yol bulmalıydım.

Görkem yine dibime girdi ve kanının pis kokusu burnuma doldu.

"Bana masum ayağı yapma! Kuzgun'la Kuzey'i nasıl idare ettiğini bilmiyorum mu sanıyorsun? Kuzgun gibi ünlü bir askeri başka nasıl kafalarsın ki? Ben iki seçenek arasında kalma diye sana yardımcı oldum aslında. Sayemde Kuzey'den kurtuldun. Fakat ne yazık ki çok yaşamayacağın için Kuzey'in hapiste nasıl çürüyeceğini de göremeyeceksin" deyip kahkaha atmaya başladı. Aynı anda yüzüne tükürdüm.

Görkem tükürmemle bir adım geri çekildi ve yüzünü sildi. Sinirle odada volta atmaya başladı. Sinir bozucu bir sessizlik oluşmuştu.

Bir saniye, sonra başka bir saniye… O anda, eğitimim devreye girdi. Üniversitede Melih'in öğrettiği gibi zinciri sıkarak esnetmeye çalışıyordum. Zincirlerin halkalarının arasındaki boşluğu inceledim. Bunu daha önce sadece onunla yapmıştım. Günlerce silah tutamadığım işin Dombim'e kızmış, trip atmıştım. Şu anda bana sadece tek bir şey gerekiyordu: Hız ve baskı.

Baş parmağımı sonundazincire sıkıca geçirmiştim ve metalin esneme noktasını hissetmiştim. Vücudum, acı eşliğinde bu tür işlerle başa çıkmaya alışkındı. Zincirin halkalarındaki baskıyı ve gerginliği hesaplayarak baş parmağımı çıkarmaya karar verdim.

"Aysu masumdu." Diye fısıldadım bu arada da Görkem itine.

Görkem volta atmaya devam ederek cevap verdi. Ellerini sürekli yüzünde gezdiriyordu.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin