33. Bölüm

41.2K 3K 202
                                    

Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Kafamı hafif oynatarak etrafıma baktım. Annem, Abdullah bey, Gül, Göktuğ, dedem ve anneannem odada oturuyorlardı.

"Görkem'e ne yaptılar? Tuba nerede bana acil çağırın onu" diye yavaşça konuştum ve yattığım yerden doğrulmaya çalıştım. Abdullah bey hızla ayağa kalktı ve sırtıma dokunup beni geri yatırmaya çalıştı. Karnımda bandaj vardı. Suratım, kafam, ellerim ve parmaklarımda ağırlık hissediyordum. Sanırım şiş ve ödem toplamışlardı. Koluma bağlı olan serumda ise ağrı kesici vardı sanırım çünkü ağrım yoktu.

"Yat kızım kalkma, biz de bir şey bilmiyoruz neler oldu? İyisin değil mi?" Diye hüzünlü gözlerle konuşan Abdullah beydi. Elimi tutmuş ve tüm ilgisi bendeydi. Aynı şekilde diğerleri de iyi olduğumdan emin olmak istiyorlardı.

"İyiyim bundan daha kötülerini atlattım. Benim için endişelenmeyin" dedim ve anneme dönerek devam ettim.

"Anne, lütfen bana hemen Tuba'yı çağır" dedim. Dedem, annemden önce davrandı ve telefonunu çıkartıp arama yaptı. Odada sessizlik oluşmuştu. Gözümü ayırmadan dedeme bakıyordum bir süre sonra telefona konuştu.

"Alo Hüseyin, Gökçen uyandı ve Tuba'yı istiyor" bir süre sustu ve devam etti.

"Torunum acil istiyor Hüseyin başlarım işine şimdi... Ne? Heyet mi? Tamam, tamam siz halledin" dedi ve bana bakarak devam etti.

"Poyraz gelecek, Tuba Ankara'dan gelen yüksek kuruldaki heyetle görüşüyormuş" dedi tek kaşını kaldırarak. Ankara'dan heyet, ciddi durumlarda gelirdi ve ortada çok ciddi bir durum vardı. Tüm timler büyük ihtimal sıkı bir sorguya girecekti tek tek.

"Benim çıkmam lazım, iyiyim. Göktuğ, Poyraz'ı arayıp telefonu bana verir misin?" Dedim. O sırada dedemde albayla birkaç bir şey daha konuşup kapattı.

"Annem dinlen uğraşma işlerle artık perişan olmuşsun hâlâ bir şeylerle uğraşıyorsun kızım yat dinlen" diyen annemi duymadan Göktuğ'a bakmaya devam ettim. Göktuğ telefonunu çıkartıp Poyraz'ı arayıp telefonu bana uzattı. Uzun süre çalan telefon sonunda açıldı ve Poyraz'ın sesini duyunca konuşmaya başladım.

"Benim Gökçen. Ne durumda ortalık?"

"Gökçen şu an karargah çok yoğun ve herkese soruşturma açıldı. Heyet geldi ve askerleri tek tek görüşmeye alıyor. Ben birazdan gireceğim şu an Tuba içeride."

"Görkem'in telefonunda kanıt var onu izle Poyraz" dedim.

Poyraz derin bir nefes vererek konuşmaya başladı.

"Görkem'in telefonu kırılmış, bilişimde güvendiğim bir arkadaşıma verdim. İçindeki bilgileri almaya çalışıyor haber verecek. Ayrıca Görkem karargahtaki sorgu odasında tutuluyor. Ancak durumlar sıkıntılı Gökçen, o da kaçırıldığını söylüyor ve sağ yakalanan pislikler de onu onaylıyor."

"Yalan söylüyorlar! Mobeselere bakın bir şekilde bul Poyraz. Tuba hemen bana gelsin" Diye bağırmıştım. Aynı anda karnımda şiddetli bir ağrı hissettim.

"Ben oraya geleceğim. Tuba'ya da haber veririm. Çıkıyor galiba odadan. Heyetle görüşmem bitsin geliyorum. Sakın hastaneden çıkma!" Diyerek telefonu yüzüme kapatan Poyraz'ı öldürmek istemiştim. Hızla kapanan telefonu Göktuğ'a uzattım ve kolumdaki serumu bir anda çıkarttım. Odadaki herkes ayaklanıp bana doğru gelmişti.

"Dur kızım bu halde çıkamazsın" gibi sesler yükseliyordu. O şerefsiz Görkem'in yırtmasına asla müsaade etmeyecektim. Heyet karargahtaki askerleri bitirip benimle görüşüne kadar, Kuzey ve Aysu boşu boşuna hapiste kalıyordu. Görkem sorgu odasında tutulsa bile, Gri denen o şerefsiz planlarına devam ediyordu.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin