15. Bölüm

63.6K 3.9K 718
                                    

Gözümü saat 06.00'da açmıştım. Hemen güzel bir banyo ve iyi bir kahvaltı yaparak evden çıktım. Bugün tören günüydü. Ayrıca Kuzey ve timi bugün işbaşı yapacaktı. Yani Mardin'de ilk iş günü olacaktı.

Annem ve Kemal dedemler, tören saatinde geleceklerdi. Evet Kemal dedem... Ziyaret ettiğim günden beri, beni neredeyse günde 3-4 kez arıyorlardı. Hanım, bey dememe de sürekli kızdıkları için dede ve anneanne demeye başlamıştım. Bana sevgi ve içtenlikle yaklaşıyorlardı. Onlar bana, ben de onlara iyi geliyorduk.

Bugün ilk defa bir askeri törenime annem dışında birileri katılacaktı. Bu yüzden daha bir heyecanlıydım. Dedem ve anneannem... benim hayatıma bomba gibi girmişlerdi. Aramızdaki duvarlarda her geçen gün yıkılmaya başlayarak, sağlam temellerle ilişki kuruyorduk. Annemi de çok kolay benimsemişler, ona da aynı sevecenlikle yaklaşmışlardı. Bu da bende artı puan oluşturmuştu tabii.

Bu süreçte Gül ile de sık sık konuşmuştuk. Anladığım kadarıyla Gül, dedesinden çok çekiniyordu. Kemal dedenin sert tavırları bende pek etki etmediği için ondan korkmadan, çekinmeden gerekli cevabı söylüyordum. Hatta benim böyle karşılık vermem, Kemal dedenin hoşuna bile gittiğine emindim. Ancak Gül, Kemal dede ters ve sert konuştuğunda ağlayacak duruma geldiğini ve ondan aşırı çekindiğini dile getirmişti. Eh bunu da zamanla çözerdik. Zaten Gül, bu aralar biraz sıkıntılı gibiydi. Yakın bir zamanda onunla baş başa konuşmayı aklımın bir köşesine not etmiştim.

Askeriyede bugün hareketlilik vardı. Tüm askerler tören olacağı için oldukça disiplinlilerdi. Albay da karargah içini ve dışını çok sıkı bir şekilde törene hazırlıyordu. Çünkü bugünkü törene bir tuğgeneral ve Mardin Valisi de katılacaktı. Tuğgeneral, Ankara'dan gelecekti.

Timimi neredeyse sabahtan beri görmemiştim. Albay sürekli yapılacak iş ve önemli görevleri, timlere veriyordu. Zaten karargahta 2 Tim vardık.

Saat neredeyse 11.00 olmuştu. Albayın verdiği önemli işlerimi yapmış ve bahçeye çıkmıştım. Saat 13.00 de tören başlayacaktı. Ziyaretçiler ise 12.00 de içeri alınacaktı. Karargahın girişinde sıkı bir güvenlik vardı. Tüm önlemleri almıştık. Ziyaretçiler de zaten, önceden verilen isim listeleri ile içeri alınacaklardı.

Bahçede gözlerimle timimi ararken benden biraz uzakta Selman'ın, karargah girişine doğru koşturduğunu gördüm. Bizimkiler fena yoğundu anlaşılan. Ece'yle ortak kaldığımız odaya çıkmak için binaya yöneldim. O sırada kapıdan da Poyraz hızlıca  çıkıyordu. Beni görünce adımlarını yavaşlattı ve yönünü bana çevirdi. Vildan hanımın düzenlediği yemekten sonra çok karşılaşmış ancak hiç konuşmamıştık. Daha doğrusu Poyraz konuşmaya çalışmış ama ben oralı olmamıştım. Yine her zaman yaptığım gibi görmezden gelerek, yanından geçip gidecekken nazikçe kolumu tuttu.

"Asker tekmil ver!" Diye bağırdı.  Demek artık konuşmak için bu kozu kullanıyor.

"Üsteğmen Gökçen Toprak/ Mardin emredin komutanım" diye aynı onun tonunda bende bağırarak konuştum.

Rahat demedi...

"Kuzey'le nerede tanıştınız asker?"

Şimdi burada bunu yapması hiç etik değildi. Dişlerimi sıkarak, sert bakışlarla gözlerine baktım. Gözlerinde birçok duygu gördüm. Bunlardan birisi anlam veremediğim bir şekilde özlemdi...

İnsan hiç tanımadığı birisini özler miydi?

Kan bağı ne demekti?

Bu kan bağım olan yabancı, beni zaten neredeyse hergün görüyordu. Özlem duygusu nasıl oluşabilirdi ki?

Peki bu adam bana ağzına geleni sayan adam değil miydi? Beni ailesini yıkacak bir tehlike olarak gören adam neredeydi?

"Gizli bilgidir efendim. Kuzey'le tanışmamız hakkında size bilgi veremem."

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin