ÖZEL BÖLÜM 🍁

33.5K 2K 459
                                    

1 milyona ulaştık🙏

Bu bölüm Gökçen'in lise yıllarında geçen bir anıdır. Herkese çok teşekkür ederim. Keyifli okumalar❤️

🍁

2008

"Anne, babam uyanmadan ben çıkıyorum" dedim parmak uçlarımda kapıya doğru ilerleyerek.

"Kız bekle şu kahvaltıyı hazır edeyim ben de Yaşar apartmanına merdiven temizlemeye gideceğim bugün" dedi annem fısıldayarak.

"Anne uyanır şimdi okula geç kalırım, çıktım" diyerek annemin cevap vermesini beklemeden sessizce evden çıktım, her sabah olduğu gibi. Babam eğer sabah beni yakalarsa, elimdeki 2-3 lira olan harçlığımı da alıyor ve işe gidene kadar bütün gün okulda aç kalıyordum. Zaten okul çıkışında, okulun karşısındaki ev yemekleri satılan bir dükkanda çalışıyordum. Bulaşık, temizlik, cam, yer, masa silme... Ne iş verirlerse yapıp günlük 10 TL harçlık alıyordum. Kitap, kıyafet gibi ıvır zıvırları günlük paramdan ufak ufak kenara atarak bu sayede karşılayabiliyordum. Annemin temizlikten aldığı bütün parayı babam elinden aldığı için annem bana destek olamıyordu. Aksine benim anneme para verdiğim bile oluyordu.

Evden çıktığımda derin bir nefes aldım. Ellerimi ceketimin cebine koyarak yürümeye başladım. Nisan ayındayız ve havalar hâlâ soğuktu. Yazılı haftasındayız ve karneye çok az kalmıştı. Seneye 11. Sınıf olacaktım. Liseyi bitirip üniversite için babama rağmen birçok umudum vardı.

Okulda arkadaşlarımdan bazılarının walkman müzik çaları vardı ve kulaklıkları takıp onların müzik çalarından teneffüste yeni çıkan bir şarkı dinlemiştim. O kadar güzeldi ki bu aralar sürekli o şarkıyı mırıldanıyordum. Bir an önce okula gidip Kübra'dan ödünç alıp tekrar dinlemek istiyordum. Bir de Nokia 3310 diye bir telefon vardı ondan aşırı derecede almak istiyordum. Hatta bunun için gizli gizli para biriktiriyordum. Hesaplarıma göre giderse, 11. Sınıf bitmeden bir telefon alabilecektim.

"Şeytan diyor ki yanaş şuna
Adını anma sataş şuna
Deli kader seni karşıma
Çıkaracak mı bilen yok"

Off gerisini yine unuttum. Şarkıyı zaten toplamda birkaç defa dinlediğim için tam ezberleyememiştim. Şarkıyı aklımda hatırladığım kısımdan sürekli başa sararak karşıdan karşıya geçtim ve okulun kapısının önüne geldim. Şu ayakkabılarım da iyice yıpranmış ve eskimişti. 'Daha yeni ayakkabın yok kızım telefon hayalleri kuruyorsun' diye kendime kızarak okuldan içeriye girdim.

Yine okulun bahçesinde gerginlik vardı.  Başka ilçedeki lisede tadilat yapıldığı için öğrenciler bizim liseye geçici olarak transfer edilmişti bu yıl. Yeni gelenler üstünlük kurmaya çalıştığı için okul resmen 2'ye bölünmüştü. Sürekli bir kaos, tartışma, kavga hâli vardı ve öğretmenler de dahil müdür resmen illallah etmişti. Bana kimse bulaşmadığı sürece ben kendi işime bakıyordum. Zaten kavga gibi bir lüksüm olamazdı çünkü Hüseyin amca gibi asker olmak istediğim için sicilimin temiz olması gerekiyordu. Okuldan sonra gezmeye eğlenmeye bile vaktim olmuyordu çünkü çalışmam gerekiyordu. Kısacası monoton bir hayatım vardı.

Bahçede kimseye bakmadan direkt sınıfıma çıktım. Saçıma başıma hiç özen göstermezdim. Kıyafetlerim de aynı şekilde ki yeni alamazdım. Annem temizlige gittiği evlerdeki kızların küçük gelenlerini alıp bana verirdi. Derslerim dışında okulda dikkat çeken bir tip değildim ki bu zaten benim işime geliyordu. Okulda kibirli veya üstten bakan birkaç kişi olmasına rağmen onlardan uzak dururdum ve sınıf arkadaşlarımla da iyi anlaşırdım. Zaten notlarım çok iyi olduğu için de 10. Sınıfların birincisiydim.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin