27. Bölüm

51.2K 3.2K 476
                                    

Yorumlarda spoiler olabiliyor bilginiz olsun. Bu bölümden sonra bazı ters köşeler ve bilinmezlikler olacaktır. Yorumlara bakmadan devam ederseniz mutlu olurum. Keyifli okumalar❤️

Keskin bir rutubet kokusu alıyordum. Bu da neydi şimdi? Hemen gözlerimi açıp etrafa bakmaya başladım. Başım dönüyordu ve yerde yüz üstü yatar haldeydim. Neredeydim?

Ellerim arkadan bağlanmış, ayaklarımdaki bağlarda yukarıya uzatılıp elimdeki iplerle düğümlenmişti. Kim bağladıysa oldukça sıkıydı. Ayaklarımı oynatmaya çalıştığımda, elimdeki iplerle bağlantısı yüzünden bileklerim aşağıya çekiliyordu. Bulunduğum odaya giren tek ışık, karşıdaki kapının altından geliyordu. Yerler ıslaktı ve sağ taraftan sürekli su damlama sesi geliyordu.

Kendimi kurtarmakla epey uğraştım. Ama her hareketim kollarımı acıtıyordu. Pozisyon bile değiştiremiyordum. Hediye paketi gibi bağlamışlardı beni. Ellerimde 2 düğüm çözebildim ve ellerim çok hafif gevşedi. Yine de yeterli değildi. Diğer düğümlerle de uğraşırken dışarıdan bir bağırtı duydum. Bir erkek sesi yankısıydı. Ses uzakta ve ekolu geldiği için çıkartamamıştım.

Bir süre daha geçince, neredeyse 3 düğümden daha kurtuldum. Düğümler profesyonel atılmıştı. Bir düğümü çözmek bile yaklaşık 10 dakikamı alıyordu. Canımın acısını umursamadan çözmeye devam ettim. Bulunduğum odanın dışında, koridor olduğunu tahmin ettiğim ışığın kaynağı olan yerden, ayak sesleri gelmeye başladı. Ses benim olduğum odaya doğru artıyordu. Ellerimdeki düğümleri çözmeye çalışmayı bırakmadan sesi dinledim. Kapıya anahtar sokuldu ve açılıp yüzü maskeli 3 erkek içeriye girdi. 3'ü de kalıplıydı. En sağdaki bana doğru yaklaşmaya başladı. Diğerleri kapının önünde, elleri önlerinde bekliyorlardı. Gözümle sağdan gelen adamı takip ediyordum ama şu an  duyularımı en üst düzeyde açtığım için, odadaki 3 adamın da her hareketini dikkatle inceliyordum. Kapının önünde bekleyen adamlarda asker tipi vardı. Büyük ihtimal paralı askerlerdendiler.

"Yüzbaşı Gökçen Toprak, namı-diğer Deli komutan. Sonunda tanıştığımıza memnun oldum" dedi bana yaklaşan adam. Dizlerini kırarak tam yüzümün önünde çömeldi ve mavi olduğunu tahmin ettiğim gözlerini bana çevirdi. Kapı açık olduğu için içeriye ışık giriyordu ancak ışık direkt benim yüzüme vuruyordu. Bana yaklaşan adamın da arkasından ışık vurduğu için göz rengi tam seçilemiyordu. Aksanlı konuşuyordu, Türk değildi. Batılı bir havası vardı. Kimdi şimdi bu?

"Sen kimsin, ayrıca yanlış kişiyi alıkoydun. Deli ben değilim. Olmayı isterdim ama" diyerek sırıtmaya başladım. Adam ayağının birini kaldırıp suratıma tekmeyi geçirdi. Yanağım ve dudağım fena acımıştı. Ama gülmeye devam ederek yere kan tükürdüm.

"Derdin ne şerefsiz?" Diye sordum. Bu sefer de adam gülmeye başladı.

"Şerefsiz he, sen benim sevgilimi öldürdün. Asıl şerefsiz sen ve senin gibi askerlerdir. Ama merak etme çok az kaldı kökünüzü kazımaya. Buna seninle başlayacağım." Diyen adama kaşlarımı çattım. Çok düşmanım vardı ama yakın zamanda gebertiğim kadın terörist Suna'ydı. Bu adam da Nicholas Adams yani Nico kod adlı terörist olmalıydı. Kampa baskın yaptığımızda Suna ve Niko'nun birlikte olduğunu, kafalarına sıkmadan önce söylemişti şerefsizler.

"Nicholas Adams; ABD vatandaşı. Türkiye'ye iş münasebeti ile gelmiş ancak ruhu şerefsiz olduğu için para karşılığı kendini dağdaki örgüte satmış, siktiğimin soyundan gelen ve yakında zevkle geberteceğim itin ismi." Dedim gülmeye devam ederek. Niko çıldırmış gibi bakmaya başladı ve hırsla yüzündeki maskeyi çıkarttı. Ayağa kalkıp, kapının orada bekleyen adamlarının yanına gitti ve belinden silahı alıp tekrar bana yürüdü. Silahı başıma dayadı ve ağzından tükürük saça saça konuşmaya başladı.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin