TUBA
"Sen anlat bakalım abimle neler oluyor Tuba hanım?" Diyerek konuyu dağıtmaya çalıştı Gökçen. Direkt gözlerimi kaçırdım. Mutfak tezgahına bakmaya başladım boş boş.
"Ben de bilmiyorum ne oluyor?"
"Sen en baştan anlat bakalım" dedi elini koluma koyarak. Hafif gülümseyip Gökçen'e döndüm. Yaşadıkları kolay değildi, kaçırılmıştı. İkizi olduğunu ve yerine geçip hayatını mahvetmeye çalıştığını öğrenmişti. Düğünü ertelenmiş ama hâlâ etrafındaki insanları düşünüyordu.
"Öyle belli bir şey yok. Aslında hiçbir şey yok. Sadece ne zaman konuşsak birbirimize laf sokuyoruz. Poyraz uyuzu bana laf soktuğunu sandığı her anda muzip bir şekilde gülümsüyor. O an kafa göz dalmak istiyorum. Sonra öyle bir laf ediyor ki kalbim hızlanarak atmaya başlıyor. Beni hep şaşırtıyor anlayacağın. İstanbul'da seni ararken, biraz daha yakınlaştık. Seni aradığımız ve üzgün olduğumuz için birbirimizle hiç uğraşamadık. Yani sanki aramızda bir şeyler değişti. Ancak hiç konuşmadık bu konuyu"
"Hmm, bak sen. Yanıbaşımızda neler oluyormuş da haberimiz yokmuş. Ee artık konuşun ozaman sizde. Madem birbirinize karşı hislerinizi var, konuşun"
"Ben ondan emin olsam gidip çatır çatır duygularımı söyleyeceğim ama emin değilim ki" dedim. Bunları Gökçen'le konuşmak tuhaf gelmiyordu. O benim tek ailemdi. Eskiden bana deselerdi ki; Gökçen'in bir abisi olduğunu öğrenecek hatta ona karşı hisler besleyeceksin diye çok gülerdim. Hayat gerçekten çok enteresandı.
"Biz de emin oluruz o halde" dedi Gökçen. Kuzey sayesinde Gökçen bu aşk meşk olaylarından az çok anlamaya başlamıştı.
"Gökçen gidip adama, 'abi sen Tuba'dan hoşlanıyor musun?' Diye sormayacaksın herhalde değil mi?" Dedim. Yine de bu delinin ne yapacağı belli olmazdı. Emin olmakta fayda vardı.
"Tabii ki sormayacağım. Başka bir şekilde duygularını öğreneceğiz. Sen o işi bana bırak" dediğinde iyice gülümsemeye başladım. Hadi bakalım battı balık yan gider...
🍁
"Ne demek tekrar kargo yollayamıyoruz beyefendi?, Ben anlamam kardeşim bugün teslim edecektiniz ben işimi gücümü bıraktım evde kargo bekliyorum, cık cık cık tövbe tövbee gelmiyim bak oraya.. ha nee, ulan ben senin asıl a...."
Özgü annenin elinden telefonu hızla çekip kulağıma koydum.
"Sorun ne bana söyleyin?"
"Tamam teslimat adresi aynı, evet, ne demek kimse yoktu? Biz sabahtan beri evde bekliyoruz... ne dedin sen bana? Bekle lan bekle ben birazdan oraya geliyorum o kelimeyi yüzüme söyle bakalım" diyerek telefonu kapattım. Hesapta tatlıya bağlayacaktım işi. Ne mi yapıyorduk? Sabahtan beri Gökçen hanımın tencere ve porselen takımlarının teslim edilmesini bekliyorduk. Harika bir izin günü değerlendirilmesi. Özgü anneyle baş etmek de cabası. Evin tüm pencerelerini 2. Kez bana kitleyip şimdi de merdivenleri bir kez daha sildiriyor.
"Adamın üslubunu gördün dimi kızım ben de sorun yok"
"Gördüm anne haklıymışsın valla ben şimdi çıkıp dükkanlarını başlarına yıkıyorum onların. Kargoları da ben getiririm" O esnada çalan kapıyla, Özgü anne hızla kapıya koştu. Gökçen'in karşı komşusunun oğlu gelmişti. Bu aralar sık sık denk gelir olmuştuk.
"Hoş geldin Halil oğlum"
"Teşekkür ederim Özgü teyze. Az bir işim kaldı bugün tesisat biter"
"Allah razı olsun oğlum senden önce 2 usta baktı sorunu çözemedi. Maşallah maşallah çok beceriklisin çok. Yeliz kızım çok şanslı valla." O esnada Halil beyle göz göze geldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK (Düzenlenecek)
ActionÜsteğmen GÖKÇEN TOPRAK, Çok zor şartlara karşı vermiş olduğu mücadelede hayatı yenmiş bir kadın... Bu buruk kadının aile sıcaklığını bulma yolunda karşısına çıkan; ihanet, yalanlar, bedeller ve sırlar ile mutluluk, eğlence ve aşk'ı bulma hikayesine...