4. Bölüm

71K 3.4K 689
                                    

İşbaşı günü gelmişti ve askeriyeye doğru arabamı sürdüm. Yolda düşüncelerim biyolojik aileme dair belirsizliklerle doluydu. Hiçbirimiz birbirimizi aramamıştık. İsimim dışında, birbirimizle ilgili neredeyse hiçbir şey bilmiyorduk. Numaramı aldıktan sonra neden aramamışlardı diye düşündüm. Belki de hastanede yarattıkları izlenimden sonra beni tanımak istemiyorlardı. Bu gerçeği kabullenmeli ve onlara saygı göstermeliydim.

Askeriyenin girişine vardığımda, kapıdaki nöbetçi askerler beni tanıdıkları için kapıyı kolayca açtılar. İçeri adım attığımda, askeriye atmosferi beni sarmaladı ve biraz rahatladım. Arabamı park ettikten sonra, bahçede karşılaştığım astlarıma kafa salladım. Onlar da beni tanıdıkları için gülümseyerek selam verdiler.

Albayın odasına doğru yürürken, zihnimi görevlerimle ilgili düşüncelere verdim. İçeri girdiğimde, albaya olan saygımla selam verdim. Albay masasında oturuyordu, önünde birkaç dosya ile meşguldü. İçeri girdiğimde kafasını kaldırdı ve gülümseyerek bana doğru döndü.

Albay Hüseyin'in odasına girer girmez, alışılmış şekilde tekmil verdim. Ancak, albayın sert ifadesi karşısında içimdeki huzursuzluk arttı. Albay Hüseyin, masasının arkasında oturuyordu ve beni sert bir bakışla süzerek, "Otur kızım, bu bir emirdir," dedi.

Emri yerine getirerek doğrudan karşısına oturdum. Odanın havası gerilmişti ve sessizlik içimi doldurdu. Gözlerim albayın yüzüne sabitlenmişti, sessizliği bir anlık bile olsa bozmadan bekledim. Odanın soluk beyaz duvarları arasında, masanın karşısında oturuyordum. Hafif bir nem kokusu, havayı doldurmuştu sanki. Saçlarım dağınık bir şekilde yüzümü çevreliyordu. Albay karşımda sessizce duruyordu, yüzünde anlayış dolu bir ifadeyle. Gözleri benim içime bakıyordu, sanki tüm karmaşayı okuyabiliyordu. Sonunda albay konuştu, derin bir nefes alarak. "Gökçen, Görkem'den bir şeyler duydum. Bir de sen anlat bakalım neler oldu?" dedi, sesindeki merak ve endişe belirgin bir şekilde duyuluyordu.

"Komutanımın yüz ifadesi giderek kararırken, sözlerimi dikkatle dinliyordu. Kalbim hızlıca atıyordu, duygusal bir yük taşıyarak konuşmaya devam ettim. "Orhan Toprak annemle iletişime geçmiş. Abdullah Türk diye bir adam benimle DNA testi yaptırmak istediğini söylemiş ona. Dediklerine göre kızlarıyla aynı hastanede doğmuşuz ve hastanede bir şekilde karıştığımızı düşünmüşler. Testi yaptırdık," duraksayarak devam ettim. "Ve sonuç olarak kan bağımız saptandı. Yani aslında ben onların kızlarıymışım."

Albayın yüz ifadesi daha da kararırken, bana inanamayan gözlerle bakarken derin bir nefes aldı. "Bu oldukça tuhaf!" dedi, sesindeki şaşkınlık ve anlamaya çalışan bir tonla.

Ben de sessizce bekliyordum, albayın sözlerimi sindirmesi için zaman tanımak istedim. Albay Hüseyin benim için çok farklıydı. Baba figürüm olmuştu. Çocukluğumdan beri onu tanırdım. Odayı bir sessizlik kaplamıştı, sanki zaman donmuş gibiydi. Sonunda albay başını kaldırdı ve bana doğru bakarak konuştu "Gökçen, bu konuyu daha detaylı konuşmamız ve araştırmamız gerekiyor. İhtiyacın olduğunda yanında olup bu süreçte sana destek olacağım. Bu senin için kolay olmayacak." Sesindeki samimiyet ve anlayış, içimi biraz olsun rahatlattı. Ben de başımı sallayarak teşekkür ettim.

"Kızım ben bu aileyi bir araştırayım. Dilersen 1 hafta daha izin vereyim sana. Annenle vakit geçirirsiniz hem de kafanı toplarsın."

Albay teklifini yaparken, benim içimde karışıklık vardı. Ancak kararlılıkla başımı salladım ve karşı çıktım "Hayır komutanım lütfen, izin kullanmak istemiyorum. Zaten neredeyse 1 aydır evdeyim. Hem burada olmak ve görevimi yerine getirmek beni zaten çok mutlu ediyor."

Albayın yüzünde bir anlık şaşkınlık belirdi, ardından anlayışla başını salladı. "Anladım, Gökçen. Eğer böyle hissediyorsan seni zorlamak istemem. Ancak unutma, her zaman yanındayım ve desteğe ihtiyacın olduğunda buradayım," dedi, sesindeki samimiyet hislerimi bir nebze yatıştırdı.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin