AŞK BERBAT!

12.5K 262 183
                                    

Uyarı: Kurgudaki karakterlerin -özellikle Deniz- hiçbiri yazarını(beni) yansıtmıyor. Ben yalnızca bir yazarım. Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi yazara yönelik değil de karaktere yönelik yapmanız daha doğru olacaktır. Şayet kurgulardaki kişiler yalnızca birer HAYAL ürünüdür ve her birinin KENDİLERİNE ait karakteri vardır ve buna göre yazılmıştır. Hiçbiri yazarın karakterini, düşüncelerini ve kişiliğini temsil de ETMEZ, göstermez de. İyi okumalar dilerim.

***

Herhangi aile desteği görmeden hayata atılmak... Ne kadar zor olabilirdi ki? Sonuçta genç, son derece güzel, bakımlı şirin aile kızının; babasının nitelikli dolandırıcı olduğunu anlayıp aile evinden ayrılıp terminale gitmeden önce bir kafede elleri arasındaki kahvesini içerken şans eseri karşısına çıkan zengin bir şirket sahibi ile yepyeni bir hayata başlayabiliyordu.

Aynısını yapabilirdim. Her ne kadar babam dolandırıcı olmasa bile.

Ancak çok önemli BİRKAÇ şeyi kaçırmıştım: Birincisi, ben aksiyon dolu romantik bir filmin içerisinde değildim. İkincisi, bir kız da değildim. Üçüncüsü, herhangi iki erkek arasındaki aşkı anlatan bir roman içerisinde de değildim. Yani gerçek hayatta böyle şeyler olmazdı.

Aynı senaryonun başıma gelmesi için yağmurlu bir günde kahve dükkanına gittim. Uzun zamandır kesiştiğim yakışıklı garson çocuk dikkatimi çekmişti. Bana iş attığını düşünerek seksi ve bir o kadar da düşünceli bir biçimde sağımda kalan cama düşen yağmurları izliyordum. Bana gelecekti, bunu biliyordum. Emindim. Gay radarım bas bas bunu bağırıyordu.

Kısa süre sonra düşündüğüm gibi de oldu. Elindeki bezle ön taraflarımda kalan masaları silen yakışıklı garson çocuk bir anda benim masamda bitiverdi.

Kafamı ona hiç çevirmemiştim. Hoşuma gittiğini bilmemeliydi. Bana ulaşmanın zor olduğunu bilmek zorundaydı.

Kısa bir soluk verdi ardından konuştu.

"Masadan kalkabilir misiniz?"

Bu esnada iç sesim tam olarak şöyleydi:

Efendim? Masa niyetine sana mı bineyim?

Cevap olarak önce sırıttım. Aptal çocuk. Zaten koskoca kafede kendisiyle beraber üç kişiydik, gizli takılmasının mantığı neydi ki?

Sonra gülümser çehremle kafamı ona çevirdim. Bakışlarında hiçbir şey yakalayamamıştım ama beni istediğini BAL gibi de biliyordum. Benden hoşlanmıştı. Sonuçta kim kime öyle bakardı ki? Masamın önünden her gelip geçtiğinde beni kesiyordu.

Onu süzdüm, süzdüm ve süzdüm. Ağzındaki baklayı çıkarmasını istiyordum. Benden hoşlandığını biliyordum.

"Saatlerdir buradasınız ve sadece bir bardak kahve içtiniz."

İşte o an çakmıştım mevzuyu. Hem benden hoşlanıyordu hem de kendisiyle bir kahve daha içmemi istiyordu. Bunu mert bir biçimde söylemesi lazımdı.

Sinirlenmiştim.

Oldum olası korkak insanları sevmemişimdir.

Kaşlarımı çatarken,

"Lokmalarımısayıyorsun? Hayırdır!?" Diye carladım.

Garson çocuk bağırışımla geri adım atmıştı. Etrafına bakarken ise başına bela çekmek istemediğini anlamıştım. Ancak çok geçti. Çünkü şirret modum, gördüğü bu manzarayla bedenimi ele geçirmişti bile. Medeni biri olamaması ve lokmalarımı sayması da cabası.

Erkek Arkadaşın Olmak İstiyorumWhere stories live. Discover now